Danıştay Kararı 5. Daire 1996/2946 E. 1997/2239 K. 23.10.1997 T.

5. Daire         1996/2946 E.  ,  1997/2239 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 1996/2946
Karar No: 1997/2239

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): …
Vekili: …
Karşı Taraf: …
Vekili: …

İsteğin Özeti: …- … Belediyesi Hesap İşleri Müdür Vekili olarak görev yapmakta iken zimmet suçlamasıyla görevden uzaklaştırılan davacı, sözkonusu suçtan dolayı yapılan yargılaması sonucu … Ağır Ceza Mahkemesinin … günlü, K: … sayılı kararıyla T.C.K.’nun 325. maddesi uyarınca …- lira ağır para cezasına mahkum edilip, bu cezasının da ertelendiğinden bahisle yeniden göreve döndürülmesi için yaptığı başvurunun reddine ilişkin 8.4.1991 günlü, 1991/02 sayılı işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.
Danıştay Beşinci Dairesinin 20.9.1994 günlü, E:1992/2749, K:1994/4051 sayılı bozma kararına uyularak verilen … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Devlet memurlarına alınacaklarda aranılan genel ve özel şartları düzenleyen 48. maddesinin A/5. fıkrasında, bu fıkrada sayılan suçlardan hükümlü bulunmamanın Devlet memurluğuna alınma şartları arasında sayıldığı; anılan fıkrada 18.1.1991 tarihinde yürürlüğe giren 10.1.1991 günlü, 3697 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle, sahtecilik suçundan hükümlü bulunmanın, tecil edilmiş ya da affa uğramış olsa bile, Devlet memurluğuna girmeye engel nedenler arasında sayıldığı; ancak, 3697 sayılı Yasa 18.1.1991 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, 657 sayılı Yasanın 48/A-5. maddesinde yapılan değişikliğin bu tarihten sonra işlenecek suçlara uygulanmasının mümkün olduğu; 657 sayılı Kanunun 48. maddesinin 3409 sayılı Yasa ile değişik ve davacının mahkumiyetine neden teşkil eden fiili işlediği tarihte yürürlükte bulunan A/5. fıkrasında sayılan suçlardan hükümlü bulunan, ancak hükümlülüğü ertelenmiş olan kişilerin memuriyete atanma niteliklerini kaybetmiş olup olmadıkları konusunda anılan fıkrada açık bir düzenleme yer almamış olduğundan, bu konudaki belirsizliğin Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 15.11.1990 günlü, E:1990/2, K:1990/2 sayılı kararıyla giderildiği ve tecil müessesesinin anlam ve kapsamı tartışılarak, “tecilde suç ayrımı yapılamayacağı, “tecilin mahkumiyete bağlı ehliyetsizlikleri de kapsamına aldığı ve tecil edilmiş mahkumiyete bağlı ehliyetsizliğin deneme süresi içinde uygulanmasının mümkün olmadığı, yeni bir suç işlemeden geçirilen deneme süresi sonunda mahkumiyet esasen vaki olmamış sayılacağından, buna bağlı ehliyetsizliğin uygulanmasının da hiçbir zaman sözkonusu olmayacağı, bu nedenle tecil edilmiş mahkumiyet esas alınarak memurların görevine son verilemiyeceğinin” hükme bağlandığı; öte yandan, aynı Yasanın “Memurun Göreve Tekrar Başlatılması Zorunlu Olan Haller” başlıklı 143. maddesinde soruşturma veya yargılama sonucuna göre tekrar başlatılmayı gerektiren hallerin sayıldığı ve maddenin (ç). fıkrasında, görevlerine ve memurluklarına ilişkin olsun veya olmasın, memurluğa engel olmayacak bir ceza ile hükümlü olup cezası ertelenenlerin, bu kararların kesinleşmesi üzerine göreve başlatılacaklarının öngörüldüğü; dava dosyasının incelenmesinden, … Belediyesinde Hesap İşleri Müdür Vekili olarak görev yapan davacının, 1988 yılında Belediye otobüslerine ait biletleri taklit ederek sahte bilet bastırıp satması üzerine 4.4.1989 tarihinde görevden uzaklaştırıldığı; bu fiilinden dolayı yapılan yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla T.C.K.’nun 325. maddesi uyarınca …- lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezasının ertelenmesine karar verildiği; bu kararın … onanarak kesinleşmesi üzerine, davacının, 18-19.3.1991 tarihinde davalı idareye başvurarak görevine iade edilmesini istediği; adıgeçenin, 8.4.1991 günlü, 150 sayılı Belediye Encümeni kararıyla memuriyetten çıkarılmasına karar verildiği; göreve iade isteminin ise, yine aynı günlü Belediye Başkanlığı yazısıyla ve “sahtecilik suçundan mahkum olanların Devlet memuru olamayacaklarından” bahisle reddedildiği ve bu red işleminin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı; 657 sayılı Yasanın 48. maddesinin A-5. fıkrasında 3697 sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin 18.1.1991 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle bu değişik fıkra hükmünün ancak yürürlük tarihinden sonraki suçlara uygulanabileceği ve davacının anılan suçu 1988 yılında işlediği açık olup; mahkumiyete esas teşkil eden suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan 48/A-5. maddede, bu maddede sayılan suçlardan hükümlü bulunan ve hükümlülüğü ertelenmiş olan kişilerin memuriyete atanma niteliklerini kaybetmiş olup olmadıkları konusunda açık bir düzenleme yer almadığından ve Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun yukarıda gün ve sayısı belirtilen kararıyla, tecil edilmiş mahkumiyet esas alınarak memurların görevlerine son verilemeyeceği hükme bağlandığından, yukarıda anılan mevzuat hükümleri ve Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı karşısında Devlet memuru olma niteliğini kaybetmemiş olan davacının göreve iade isteminin, “sahtecilik suçundan mahkum olduğu için 657 sayılı Yasanın 48/A-5. maddesi uyarınca Devlet memuru olamayacağından bahisle yeniden göreve iadesinin mümkün bulunmadığı” belirtilerek reddedilmesinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.
Davalı idare, 657 sayılı Yasanın 48. maddesinin A-5. fıkrasının gerek 3409, gerekse 3697 sayılı Kanunla değişik hallerinde, davacının işlediği suçun niteliğinin, memuriyete alınmama ve memuriyetten çıkarma sebebi olarak kabul edildiğini; dava konusu olayda “tecil” müessesesinin uygulanamayacağını; öte yandan, yasa hükümlerinin yorumu Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğundan, mahkemelerin ve Danıştay’ın yorum kararı veremeyeceklerini öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: Davalı idarenin temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar, dava konusu işlemin iptali yolundaki Mahkeme kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, temyiz isteminin reddiyle anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: Yasa, karar ve her türlü sözleşmelerdeki deyimlerin anlamlarını açıklama ve belirlemek için başvurulan yorum yolu, yasaların yorumu bakımından yasama yorumu, yargısal yorum ve bilimsel yorum olarak kendini gösterir. Bunlardan yasama yorumu, yetkili organ tarafından nesnel ve genel olarak yapılan yorumdur.
491 sayılı 1924 Anayasasının 26.maddesiyle yasaların yorumu görevi Büyük Millet Meclisine verilmiş ve 1926 yılından 1957 yılına kadar 257 yorum kararı alınmışken, 334 sayılı 1961 Anayasasının Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini sayan 87.maddesinde artık yasaların yorumu konusu Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri arasından çıkmıştır. Duraksamaya yol açan yasa hükümlerinin gerektiğinde yeni ve açıklayıcı bir yasayla açıklığa kavuşturulması yolu seçilmiştir.
Belirli bir olayın yargısal incelenmesi sırasında yasanın belirsiz, örtülü bir hükmünü anlamlandırmayı içeren yargısal yorumda bulunma işlevine yargı organları sahip olduğundan, davalı yönetimin bu anayasal değişikliğin çok gerisinde kalarak yasaların yorum yetkisinin sadece Büyük Millet Meclisinde olduğu, mahkemeler ve Danıştay’ın yorum kararı veremeyeceği savının, anayasal düzenlemeler çerçevesinde tutarlı bir yanı bulunmamaktadır.
Ertelemede suç ayrımı yapılamayacağından hareketle ertelenmiş mahkumiyet esas alınarak memurların görevine son verilemeyeceği Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 15.11.1990 ve 1990/2 sayılı kararıyla hükme bağlanmış olup, uyulması zorunlu bu karar ışığında davacının göreve döndürülmesinin olası olduğu ortadadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı yönetimin temyiz isteminin reddiyle İdare Mahkemesi kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci ve Onikinci Dairelerince 2575 sayılı Danıştay Kanununa 3619 sayılı Kanunun 10. maddesiyle eklenen Ek-1. madde gereğince yapılan müşterek toplantıda işin gereği düşünüldü:
İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkün olup, davalı idarece ileri sürülen hususlar bunların hiçbirisine uymamaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden; işlemiş olduğu ihtilasen zimmet suçundan dolayı 4.4.1989 tarihinde görevden uzaklaştırılan davacının; yeniden görevine iade edilmesi için 18-19.3.1991 tarihinde yaptığı başvurusunun, 8.4.1991 günlü, 1991/02 sayılı Belediye Başkanlığı işlemiyle reddedildiği ve bakılan davanın da bu işlemin iptali istemiyle açıldığı; ancak, Danıştay Beşinci Dairesinin yukarıda gün ve sayısı belirtilen bozma kararına uyularak İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:… sayılı ara kararı üzerine davalı idarece gönderilen 2.2.1995 günlü, 50 sayılı yazı ekindeki belgelerden, Belediye Encümeninin (bu davada iptali istenilen işlemle aynı tarihi taşıyan) 8.4.1991 günlü, 150 sayılı kararıyla davacının bu kez Devlet memurluğundan çıkarılmasına da karar verildiğinin anlaşıldığı; ancak, gerek dava dilekçesinde, gerekse davalı idarenin savunma dilekçesinde Belediye Encümeninin anılan kararıyla ilgili olarak herhangi bir bilgi veya belgenin Mahkemeye sunulmadığının görüldüğü; tüm bu hususların birlikte değerlendirilmesinden, davalı Belediyece, önce 8.4.1991 günlü, 1991/02 sayılı Başkanlık işleminin, sonra da 8.4.1991 günlü, 150 sayılı Encümen kararının tesis edildiğinin, sözkonusu Belediye Encümeni kararının davacıya tebliğ edilmediğinin ve davacının bu konuda bilgi sahibi olmadığının açık olduğu; buna göre, davacı isteminin, “kendisinin Devlet memurluğundan çıkarılması yolundaki Belediye Encümeni kararının da kaldırılmasını” içerdiğinin ve İdare Mahkemesinin temyize konu iptal kararının, davacının Devlet memurluğundan çıkarılması işleminin hukuki sonuçlarını da kapsayacak şekilde hüküm ifade edeceğinin kabulü gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin reddiyle, … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçenin de eklenmesi suretiyle onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı üzerinde bırakılmasına, 23.10.1997 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

(X) AZLIK OYU:
Dava konusu olayda, işlemiş olduğu ihtilasen zimmet suçundan dolayı yapılan yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesince davacıya verilen ve Mahkemece tecil edilmiş bulunan cezanın; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48. maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan 3409 sayılı Kanunla değişik A-5. fıkra hükmü karşısında adıgeçenin Devlet memurluğuna atanmasına engel oluşturmadığı açık ise de; bu davaya konu işlem ile aynı tarihte tesis edilen 8.4.1991 günlü, 150 sayılı Belediye Encümeni kararıyla davacının Devlet memurluğundan çıkarılmasına da karar verildiği dosyanın incelenmesinden anlaşılmış olup; bu durum karşısında, davacının göreve iade isteminin açıktan atama koşulları içerisinde değerlendirilmesi gerektiğinden ve açıktan atama konusunda idare geniş bir takdir yetkisine sahip bulunduğundan, davacının bu yöndeki istemini olumlu sonuçlandırmak konusunda idarenin yargı kararıyla zorlanamayacağı kuşkusuzdur. Belirtilen nedenlerle, İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle aksi yönde verilen çoğunluk kararına katılmıyorum.