Danıştay Kararı 5. Daire 1996/1234 E. 1998/239 K. 05.02.1998 T.

5. Daire         1996/1234 E.  ,  1998/239 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 1996/1234
Karar No: 1998/239

Davacı: …
Vekili: …
Davalılar: 1- Maliye Bakanlığı
2- Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı
Vekili: …
3- … A.Ş. (…) Genel Müdürlüğü
Vekili: …

Davanın Özeti: İşletme Fakültesi mezunu olup, Endüstri Mühendisliği dalında yüksek lisansını tamamlayan ve … Genel Müdürlüğü … Termik Santrali İşletme Müdürlüğünde Başmühendis olarak görev yapan davacı, kendisine657 sayılı Yasanın 36/A-2. maddesi uyarınca 1 derece verilmesi için yaptığı başvurunun reddine ve Teknik Hizmetler Sınıfından Genel İdare Hizmetleri Sınıfına geçirilmesine ilişkin 10.4.1996 günlü, 531 sayılı Genel Müdürlük Olurunu içeren 17.4.1996 günlü, 1035 sayılı … Genel Müdürlüğü işleminin ve bu işlemin dayanağı olan Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün27.3.1996 günlü, 5048 sayılı işlemi ile Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının1.3.1996 günlü, 3464 sayılı işleminin iptalini ve bu işlemler nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte tazminine hükmedilmesini istemektedir.

Maliye Bakanlığının Savunmasının Özeti: … Genel Müdürlüğünün 3.1.1996 günlü, 50 sayılı yazısıyla, davacının 657 sayılı Yasada mühendis ünvanına sahip personel için öngörülen 1 dereceden yararlandırılıp yararlandırılmayacağı hususunda idarelerinden görüş sorulduğu; anılan konuda tereddüte düşülmesi üzerine, ilgilinin görmüş olduğu öğrenim itibariyle mühendis ünvanına sahip olup olmadığı hususunda 5.2.1996 günlü, 1837 sayılı yazı ile Yükseköğretim Kurulu Başkanlığından görüş sorulduğu; anılan Başkanlıktan gönderilen 1.3.1996 günlü, 3464 sayılı cevabi yazıda, ünvanların lisans öğrenimleri ile belirlendiği, bu nedenle adıgeçenin mühendis ünvanını kullanmasının uygun görülmediğinin ve böylece davacının mühendis ünvanına sahip olmadığının belirtildiği; durumun, 27.3.1996 günlü, 5048 sayılı yazıyla … Genel Müdürlüğüne bildirildiği; gördüğü öğrenim itibariyle mühendislik ünvanına sahip olmayan davacının, sehven atandığı başmühendislik görevinden alınarak, öğrenim durumuna uygun bir göreve atanmasına ilişkin işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı; belirtilen nedenlerle davanın reddi gerektiği yolundadır.

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının Savunmasının Özeti : Kurulun işleminin idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğini taşımadığı, bu nedenle davalı konumundan çıkarılmasına karar verilmesi gerektiği; öte yandan, mesleki ünvanlarda lisans esasının geçerli olduğu, dava konusu olayda ise, davacının lisans öğrenimi mühendislik lisans öğrenimine dayanmadığından, adıgeçenin yüksek lisans öğrenimi sonucunda Endüstri Yüksek Mühendisi ünvanını kullanmasına olanak bulunmadığı; belirtilen nedenlerle davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

… Genel Müdürlüğünün Savunmasının Özeti : Y.Ö.K. Başkanlığının … günlü, … sayılı yazısı dikkate alındığında, davacının lisans öğrenimi görmeden kullandığı mühendislik ünvanının adıgeçen için kazanılmış hak oluşturmayacağı; öte yandan, davacıya 1986 yılında mühendis kadrosunun verildiği, ancak 657 sayılı Yasa uyarınca adıgeçene 1 derece verilmediği; ilgiliye verilen 1 kademenin ise, yüksek lisansı bitirmesi üzerine ve 657 sayılı Yasının 36/A-9. maddesine göre verildiği; işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı; belirtilen nedenlerle davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 3. maddesinin (s). bendiyle (t/1). bendinde yer alan hükümlerle, 3458 sayılı, Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanunun 1/a. ve 657 sayılı Yasanın 36/A-2. maddelerinde yer alan hükümler karşısında; mühendislik dalında lisans öğrenimi yapmadığı açık olan davacının, endüstri mühendisliği dalında yüksek lisans öğrenimini tamamlamış olması adıgeçene mühendis ünvanını kazandırmayacağından, ilgilinin, 657 sayılı Yasanın 36/A-2. maddesinden yararlandırılmaması ve …’nda Başmühendis kadrosundan alınarak …’nda Başuzman kadrosuna atanması yolunda tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, davanın bu kısmının reddine hükmedilmesi gerektiği düşünülmüştür.
Buna karşılık, davacının mühendislik kadrosuna atanmasında ve bunun sonucu olarak idarece tesis edilen diğer işlemlerde davacının herhangi bir gerçek dışı beyanının veya hilesinin bulunmadığı dosyadan anlaşılmış olup; hatalı işlemin düzeltildiği 10.4.1996 tarihine kadar davacı lehine oluşan kazanımların geri alınması Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 günlü, K:1973/14 sayılı kararına aykırı olduğundan, Maliye Bakanlığının 27.3.1996 günlü, 5048 sayılı işleminin “davacıya yapılan fazla ödemenin kendisinden tahsil edilmesi” yolundaki kısmının iptaline hükmedilmesi gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: 1978 yılında … Üniversitesi İşletme Fakültesi Üretim Yönetimi bölümünden mezun olup 1986 yılında … Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Endüstri Mühendisliği dalında yüksek lisans öğrenimini tamamlamasından sonra 1.12.1986 tarihinde … Genel Müdürlüğü … İşMakinaları ve Montaj Teçhizatı Bakımı Merkezi Müdürlüğünde mühendis kadrosunda görevlendirilen, 23.11.1988 tarihinde sözleşmeli statüye geçirilen, 16.9.1993 tarihinden itibaren … İşletme ve Tesis Müdürlüğüne mühendis olarak nakledilen, 28.2.1995 tarihinde başmühendisliğe yükseltilen davacı, 657 sayılı Yasanın 36. maddesinin Ortak Hükümler Bölümünün A-2 bendi uyarınca bir derece verilmesi için yaptığı başvurusunun reddine ve teknik hizmetler sınıfından genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmesine ilişkin 17.4.1996 günlü ve 1035 sayılı … Genel Müdürlüğü işleminin ve bu işlemin dayanağı olan Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün 27.3.1996 günlü, 5048 sayılı işlemi ile Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığının 1.3.1996 günlü 3464 sayılı işleminin; 1986 yılından itibaren mühendis unvanı ile görev yaptığından bu ünvanın kazanılmış hakkı olduğunu, geri alınamayacağını, … Üniversitesi İşletme Fakültesi Üretim Bölümünün teknik bir bölüm olması nedeniyle Endüstri Mühendisliği bölümüne sınavla alınarak yüksek lisans yaptığını, Endüstri Mühendisi ünvanıyla Makine Mühendisleri Odasına kaydedildiğini, ünvanların lisans öğrenimlerine göre belirleneceği yolundaki Üniversitelerarası Kurul kararı 1989 yılında alındığından, 1986 yılında verilen mühendis ünvanının bu karara göre geri alınamayacağını ileri sürerek iptalini istemektedir.
Dava konusu uyuşmazlık İşletme Fakültesi Üretim Yönetimi Bölümünden mezun olduktan sonra … Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Endüstri Mühendisliği dalında yüksek lisans öğrenimini tamamlayan davacının, mühendis ünvanını kazanıp kazanamayacağına ilişkin bulunmaktadır.
3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun hükümlerine göre, ancak mühendislik lisans diploması bulunanların mühendis ünvanını kazanmaları olanaklıdır.
Öte yandan; 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 3.maddesinin (s) bendinde, lisan öğreniminin ortaöğretime dayalı en az sekiz yarı yıllık bir program kapsayan yükseköğretim olduğu,(t) bendinin (l) alt bendinde ise, yüksek lisansın (bilim uzmanlığı, yüksek mühendislik, yüksek mimarlık, master) bir lisans öğrenimine dayalı eğitim-öğretim ve araştırmanın sonuçlarını ortayı koymayı amaçlayan bir yüksek öğretim olduğu öngörülmüştür.
Sözü edilen hükümlere göre, mesleki ünvanları kazanmak, ancak o meslekle ilgili lisans eğitimini yapmakla mümkündür.
Bir başka anlatımla, bir meslek ünvanını lisans öğretimi sağlamakta, master öğrenimi ise belirli bir konuda uzmanlaşmanın ilk basamağını oluşturmakta, ancak kişilere bu eğitime göre bir meslek ve mesleki bir ünvan sağlamamaktadır.
Bu çerçevede bir mühendislik alanında lisans diplomasına sahip olanlar, yüksek lisans öğrenimini yapmaları halinde yüksek mühendis ünvanını kullanabileceklerdir.
Dava konusu olayda da, 2547 sayılı Kanunun 43.maddesinin (b) bendi hükmü uyarınca, Üniversitelerarası Kurulca ünvanların lisans kademesinde verileceğine karar verilmiştir.
Belirtilen bu nedenlerle, mühendislik dalında lisans öğrenimi bulunmayan davacının, endüstri mühendisliği dalında yüksek lisans öğrenimini tamamlaması mühendislik ünvanını kazandırmayacağından, mühendislik ünvanının ve mühendislik ünvan nedeniyle verilen derecenin geri alınmasına ilişkin işlemle, bu işlemin dayanağı olan işlemlerde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davacı her ne kadar 1986 yılında verilen mühendislik ünvanının kazanılmış hakkı olduğunu, geri alınamayacağını ileri sürmekte ise de, hukuka aykırı olarak verilen bu ünvan kazanılmış hak doğurmayacağından bu iddiası yerinde bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, yasal dayanaktan yoksun davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci ve Sekizinci Dairelerince 2575 sayılı Danıştay Kanununa 3619 sayılı Kanunun 10. maddesiyle eklenen Ek-1. madde gereğince yapılan müşterek toplantıda işin gereği düşünüldü:
Davalı idarelerden Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının usule ilişkin itirazı yerinde görülmeyerek uyuşmazlığın esasına geçildi:
İşletme Fakültesi mezunu olup, Endüstri Mühendisliği dalında yüksek lisansını tamamlayan ve … Genel Müdürlüğü … Termik Santrali İşletme Müdürlüğünde Başmühendis olarak görev yapan davacı, kendisine 657 sayılı Yasanın 36/A-2. maddesi uyarınca 1 derece verilmesi için yaptığı başvurunun reddine ve Teknik Hizmetler Sınıfından Genel İdare Hizmetleri Sınıfına geçirilmesine ilişkin 10.4.1996 günlü, 531 sayılı Genel Müdürlük Olurunu içeren 17.4.1996 günlü, 1035 sayılı … Genel Müdürlüğü işleminin ve bu işlemin dayanağı olan Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün 27.3.1996 günlü, 5048 sayılı işlemi ile Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının 1.3.1996 günlü, 3464 sayılı işleminin; 10.4.1986 tarihinde … Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde Yüksek Lisans öğrenimini tamamlayarak Endüstri Mühendisliği ünvanına ve bu ünvanın hak ve yetkilerine sahip olduğunu; 1986’dan bu yana 10 yıldır mühendis-başmühendis ünvan ve kadrosuyla görev yaptığını; bu süredeki özlük ve derece-intibak işlemlerinin yapıldığını ve bu kadro ve ünvanın kendisi için artık kazanılmış hak olduğunu; Endüstri Mühendisliği ünvanına hak kazandığının, kendisine verilen diploma/belge ile de sabit olduğunu; … Üniversitesi İşletme Fakültesi Üretim Yönetimi Bölümünün son derece teknik bir bölüm olup, bu bölümün öğretim programının Mühendislik Fakültesinin programıyla aynı olduğunu; Endüstri Mühendisliğinden mezun olması üzerine … Makina Mühendisleri Odasına Endüstri Mühendisi olarak üye kaydının yapıldığını ve bu kaydının halen sürdüğünü; öte yandan, Üniversitelerarası Kurul Kararının 1989 tarihli olduğunu, kendisinin ise bu karardan çok daha önce Mühendisliğe atandığını, bu nedenle sözkonusu kararın kendisi hakkında uygulanamayacağını öne sürerek iptalini ve bu işlemler nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte tazminine hükmedilmesini istemektedir.
Olayda, davacının, … Üniversitesi İşletme Fakültesi Üretim Yönetimi Bölümünden 23.10.1978 tarihinde mezun olduğu; 20.6.1979 tarihinde … Muhasebe Dairesi Başkanlığı emrinde Muhasebe Memuru olarak göreve başladığı; memuriyette iken 10.4.1986 tarihinde … Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünü bitirerek yüksek lisans diploması aldığı; bunun üzerine 1.12.1986 tarihinde Genel İdare Hizmetleri Sınıfından Teknik Hizmetler Sınıfına geçirilerek Mühendis kadrosuna atandığı ve 657 sayılı Yasanın 36/A-9. maddesi uyarınca 1 kademe aldığı; daha sonra da 22.2.1995 tarihinde Başmühendisliğe yükseltildiği; bu görevde iken, 21.9.1995 günlü dilekçesiyle 657 sayılı Yasanın 36/A-2. maddesi uyarınca kendisine 1 derece verilmesi için çalıştığı kuruma yaptığı başvurunun reddedildiği ve Teknik Hizmetler Sınıfında Başmühendislik kadrosundan alınarak Genel İdare Hizmetleri Sınıfında Başuzman kadrosuna atamasının yapıldığı; bakılan davanın da bunun üzerine açıldığı dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun (davacının kendisi hakkında uygulanmasını istediği) 36. maddesinin A/2. fıkrasında, dört yıl süreli yüksek öğrenimi bitirenlerden yüksek mühendis, mühendis ……. sıfatını almış olanların ….. , öğrenimlerine göre tesbit edilen giriş derece ve kademelerine bir derece eklenmek suretiyle bulunacak derece ve kademelerden hizmete alınacakları hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 3. maddesinin (s). bendinde, lisans öğreniminin ortaöğretime dayalı, en az sekiz yarı yıllık bir programı kapsayan bir yükseköğretim olduğuna işaret edilmiş; (t). bendinin (1) no’lu alt bendinde de, “Yüksek Lisans: (Bilim uzmanlığı, yüksek mühendislik, yüksek mimarlık, master): Bir lisans öğrenimine dayalı, eğitim-öğretim ve araştırmanın sonuçlarını ortaya koymayı amaçlayan bir yükseköğretimdir” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Yasanın “Lisans Düzeyinde Öğretim” başlığını taşıyan 43. maddesinin (b). bendinde ise, aynı meslek ve bilim dallarında eğitim-öğretim yapan üniversitelerde, eğitim-öğretim, metod, kapsam, öğretim süresi ve yıl içindeki değerlendirme esasları bakımından eşdeğer olması ve öğrenimden sonra kazanılan ünvanların aynı ve elde edilen hakların eşdeğer sayılması hususunun Üniversitelerarası Kurulun önerisi üzerine Yükseköğretim Kurulunca düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
3458 sayılı, Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanunun 1. maddesinin (a). bendinde de, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde mühendis ünvan ve yetkisi ile sanat icra etmek isteyenlerin, mühendislik tahsilini gösteren Türk yüksek mekteplerinden verilen diplomaya sahip olmaları koşulu getirilmiştir.
Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; ülkemizde bir meslek ve bu mesleğin ünvanını alabilmenin, ancak o meslekle ilgili lisans eğitimi yapmakla mümkün olacağında kuşkuya yer bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle, bir meslek veya meslek ünvanını ancak lisans öğretimi sağlayabilmektedir.
Buna karşılık master (yüksek lisans) öğrenimi, sözkonusu bent hükmünde de belirtildiği gibi, belirli bir konuda uzmanlaşmanın ilk basamağını oluşturmakta; ancak, kişilere bu eğitime göre bir meslek veya mesleki ünvan sağlamamaktadır.
Bu durumda, dava konusu olaya bu açıdan bakıldığında, ancak bir mühendislik alanında lisans diplomasına sahip olanların, yüksek lisans öğrenimi yapmaları halinde yüksek mühendis ünvanını kullanabilecekleri sonucu ortaya çıkmaktadır.
Nitekim, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Yürütme Kurulunun 17.6.1988 günlü, 32 sayılı kararı ile, bir mühendislik dalında diploma alanların, başka bir mühendislik dalında yüksek lisans öğrenimi yapmaları halinde, bu durumda olanlara sadece yüksek lisans ünvanı ve derecesi verilmesinin uygun olduğuna karar verilmiştir.
Öte yandan, Üniversitelerarası Kurul’un 1989 yılında benzer bir konuda vermiş olduğu kararda; “657 sayılı Yasanın, bazı dereceleri bazı mesleki ünvanların kazanılmış olmasına bağladığı, adıgeçen Yasanın 36/A-2 ve 36/A-5. maddelerinin, “mühendislik” meslek ünvanına sahip olan kimselere bir derece verilmesini öngördüğü; bir kimsenin “mühendis” ünvanını kazanmasının, bu ünvanı veren bir üniversite, fakülte, yüksekokul veya böyle bir yükseköğretim kurumuna dahil bölümden mezun olmasına veya sonradan böyle bir yerde tamamlama ya da fark imtihanını vermesine bağlı olduğu ve sonuç olarak, mesleki ünvanlarda lisans esasının geçerli olduğu” açıkça vurgulanmıştır.
Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümleri ve yapılan açıklamalar karşısında, mühendislik dalında lisans öğrenimi yapmadığı açık olan davacının, endüstri mühendisliği dalında yüksek lisans öğrenimini tamamlamış olması adıgeçene “mühendis” ünvanını kazandırmayacağından, ilgilinin, 657 sayılı Yasanın 36/A-2. maddesinden yararlandırılmaması ve Teknik Hizmetler Sınıfında Başmühendis kadrosundan alınarak Genel İdare Hizmetleri Sınıfında Başuzman kadrosuna atanması yolunda tesis edilen işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Olayda, davacının, nitelikleri taşımamasına rağmen 1.12.1986 tarihinde mühendis ünvanlı kadroya atandığı, ancak daha sonra hatalı işlem tesis ettiğini anlayan idarenin 1996 yılında 1986 tarihli oluru işlemden kaldırdığı açık olmasına karşın; davacı tarafından, 10 yıldır mühendis ve başmühendis ünvan ve kadrosuyla görev yapmış olması nedeniyle artık bu ünvan ve kadronun kendisi için kazanılmış hak niteliğinde olduğu ileri sürüldüğünden; hukuka aykırı bir işlemin aradan belirli bir zaman geçtiği takdirde ilgililer lehine kazanılmış hak doğurup doğurmayacağı hususunun irdelenmesi zorunlu görülmektedir:
Anayasa’nın 2 nci maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında gösterilen “hukuk devleti” ilkesi devlet ya da millet adına yetki kullanan tüm organ, kuruluş ve birimlerin de bu ilke içinde hareket etmelerini zorunlu kılmakta; bu bağlamda yürütme organı ve idarenin tüm işlem ve eylemlerini hukuka uygun olarak kurması ve yapması gerekmektedir. Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde ve yasalarla verilen görevlerin yerine getirilmesinde idarenin kamu yararı amacına ulaşılabilmesinin ancak bu koşullarla olanaklı olduğu açıktır. Bu nokta esas alınarak değerlendirme yapıldığında, kural olarak, idarenin işlemlerindeki hukuka aykırılıkları düzeltmek, bu tür işlemlerle ortaya çıkan hukuk ihlallerini ortadan kaldırarak hukuka uygun bir düzeni sağlamak zorunda olduğu ortaya çıkmaktadır. Genel kural böyle olmakla birlikte, hukuka aykırı bir işlemin uygulanması suretiyle elde edilen bazı kazanımların bir yandan zaman içinde bu yolla idarede sağlanmış olan istikrarın ve kamu düzeninin bozulmaması amacı ile, öte yandan belli bir süre kesintisiz uygulanmak suretiyle ilgili kişinin statüsünün ayrılmaz bir parçası haline dönüşmüş olduğu hususu gözönüne alınarak, yargı kararları ile korunduğu da bir gerçektir. Nitekim Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 26.9.1952 tarih ve 1952/244 sayılı kararıyla, “Kanunsuz bir yükselme işleminden sonra, aynı memur hakkında kanuna uygun çeşitli yükselmeler yapıldığı takdirde, idare tarafından kanunsuz yükselmenin artık geri alınmasının uygun görülemeyeceği”ne ve 22.12.1973 tarih ve 1973/14 sayılı kararıyla da, “İdarenin, yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde, süre aranmaksızın kanunsuz terfi veya intibaka dayanarak ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, ancak belirtilen istisnalar dışında kalan hatalı ödemelerin istirdadının, hatalı ödemenin ilk yapıldığı tarihten başlamak üzere 90 gün içinde kabil olduğu ve 90 günlük süre geçtikten sonraistirdat edilemeyeceği”ne karar verilerek sakat bir işlemin, bundan yararlanan lehine kazanılmış bir hak doğurmasa da, bunun kişiler için doğurduğu sübjektif etki ve sonuçlarının korunması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ancak sözkonusu İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararları ile sağlanan korunmanın da kamu yararı ve kamu düzeni ile sınırlı olduğunu; idarede istikrar ilkesi esas alınarak sağlanan bu korumanın, kamu düzenini ve bunun sonucu olarak kamu yararını ihlal eden, bozan bir sonuca ulaştığında artık sürdürülmesinin olanaklı olmadığını; korumanın, hukuka aykırı işlemin düzeltildiği tarihe kadar ilgili kişi için doğurduğu kişisel kazanımlarla sınırlı kalacağını kabul etmek gerekmektedir. Daha açık bir anlatımla, hukuka aykırı bir idari işlemle elde edilen statü ve bu statüye dayanılarak yapılan işlem ve eylemler kamuya yönelik etki ve sonuçlar doğuruyorsa bu statü korunmayacak; ancak idarece hatalı işlem düzeltilinceye kadar ilgili kişinin bu statü nedeniyle elde ettiği kişisel kazanımlara da dokunulamayacaktır. Çok kısa deyimle, kanuna aykırı işlemle elde edilen yetkiler sürdürülmeyecek, sadece kişisel kazanımları korunacaktır. Örneğin, tıp fakültesini bitirmenin doktorluk yapmanın önkoşulu olduğu objektif hukuk kurallarıyla düzenlendiğine göre, tıp fakültesini bitirmediği halde hukuka aykırı işlemlerle bu görevi yapmasına izin verilen kişinin, aradan belirli bir zaman geçtikten sonra bu görevin kendisi için kazanılmış hak teşkil ettiğini kabul etmenin mümkün olmadığı açıklanmasına gerek olmayacak kadar açıktır.
Belirtilen durum karşısında, davacının bu hususa ilişkin iddialarına itibar edilememiştir.
Davanın, davacının sözkonusu işlemler nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte tazminine hükmedilmesi istemine ilişkin kısmına gelince:
Davacının iptalini istediği işlemler içinde yer alan Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün 27.3.1996 günlü, 5048 sayılı işleminde; adıgeçenin, 657 sayılı Yasada mühendisler için öngörülen bir dereceden yararlandırılmasının mümkün olmadığı ve ayrıca mühendis olarak görevlendirilmesine ilişkin hatalı işlem iptal edilerek durumuna uygun bir görevde çalıştırılması gerektiği hususunun yanı sıra, hatalı işlem nedeniyle davacıya yapılan fazla ödemelerin tahsil edilmesi gerektiği de belirtilmiş isede; yukarıda sözü edilen Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 günlü, 1973/14 sayılı kararı da dikkate alındığında, ilgilinin mühendislik kadrosuna atanmasında ve bu işlemin sonucu olarak idarece tesis edilen diğer işlemlerde davacının herhangi bir gerçek dışı beyanı veya hilesi bulunmadığından, hatalı işlemin düzeltildiği 10.4.1996 tarihine kadar davacı lehine oluşan kazanımların geri alınamayacağı açık olup, sözkonusu 27.3.1996 günlü, 5048 sayılı işlemin “adıgeçene yapılan fazla ödemenin tahsil edilmesi” yolundaki kısmında anılan İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararına ve hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın, dava konusu Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün 27.3.1996 günlü, 5048 sayılı işleminin “hatalı işlem nedeniyle yapılan fazla ödemenin davacıdan tahsil edilmesine” ilişkin kısmının iptaline; buna karşılık, aynı işlemin diğer kısımlarıyla, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının 1.3.1996 günlü, 3464 sayılı ve … Genel Müdürlüğünün 17.4.1996 günlü, 1035 sayılı işlemlerinin iptali istemine yönelik kısmının ise yasal dayanağı bulunmadığından reddine; dava kısmen iptal-kısmen red şeklinde sonuçlanmış olduğundan, aşağıda dökümü gösterilen …- lira yargılama giderlerinin yarısı olan …- liranın davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, diğer yarısının davacı üzerinde bırakılmasına; davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …- lira avukatlık ücretinin yarısı olan …- liranın davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, diğer yarısının ise davacıdan alınarak davalı idarelerden Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı ile … Genel Müdürlüğüne verilmesine, noksan yatırılan …- lira posta pulu ücretinin davacıya tamamlattırılmasına, 5.2.1998 tarihinde oybirliği ile karar verildi.