Danıştay Kararı 5. Daire 1995/1209 E. 1997/2707 K. 24.11.1997 T.

5. Daire         1995/1209 E.  ,  1997/2707 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 1995/1209
Karar No: 1997/2707

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü
Vekili: …
Karşı Taraf: …

İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından, anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Davacı, şube müdürlüğü kadrosuna atanma isteminde bulunduğu 14.9.1990 tarihi ile yargı kararı üzerine atamasının yapıldığı 24.9.1992 tarihi arasındaki maddi hakları tutarı olan …- liranın yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle dava açmıştır.
… İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; davacı hakkında tesis edilen işlemin hukuka aykırılığı Danıştay kararı ile saptanmış olduğundan, ilgilinin uğradığı zararın ödenmesinin Anayasa hükmü gereği olduğu gerekçesiyle davacının anılan tarihler arasındaki parasal hakları tutarı olan …- liranın yasal faiziyle birlikte ödenmesine, fazlaya ilişkin isteminin ise reddine hükmedilmiştir.
Davalı idare; usul ve hukuka aykırı olduğunu iddia ettiği İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
2575 sayılı Danıştay Kanununun “İlk Derece Mahkemesi Olarak Danıştayda Görülecek Davalar” başlıklı 24. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde;
Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak Bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları ile imtiyaz sözleşmelerinden doğan idari davaları çözümleyeceği öngörülmüş; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 43. maddesinin 1. fıkrasında ise “İdare ve Vergi Mahkemeleri, idari yargının görev alanına giren bir davada görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle davanın reddine karar verirlerse dosyayı Danıştay’a veya görevli ve yetkili idare veya vergi mahkemesine gönderirler” hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, 2577 sayılı Kanunun “İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay ve İdare ve Vergi Mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilir. Bu halde de ilgililerin 11.madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır.” hükmünü koyun 12. maddesine göre, tesis ve tebliğ edildiği tarihten itibaren maddi ve manevi zararlar doğuran işlemlerden dolayı ilgili doğrudan doğruya tam yargı davası açabileceği gibi iptal ve tam yargı davasını birlikte de açabilir; yada önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın tebliğinden itibaren de dava süresi içinde tam yargı davası açma yoluna gidebilir.
Davalı idarede 4. dereceli müdür yardımcılığı kadrosunda iken 18.7.1984 günlü, 84/8360 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla müdür yardımcılığı kadrolarının iptal edilmesi sebebiyle 5.12.1984 tarihinde anılan Bakanlar Kurulu Kararıyla ihdas edilen 4. dereceli şube müdürlüğü kadrosuna atanan davacının, daha sonra 5.12.1985 tarihinde 3. dereceli 29.12.1988 tarihinde de 2. dereceli uzman kadrosuna atandığı, 14.9.1990 tarihli dilekçeyle davalı idareye başvurarak evvelce şube müdürü ünvanıyla görev yaptığını ileri sürerek 23.6.1990 günlü, 20557 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü Personelinin Ünvan Yükselmelerinde Uygulanacak Esaslara İlişkin Yönetmeliğin Geçici 1. maddesi hükmü gereğince sınavsız olarak şube müdürlüğüne atanmasını istediği, bu isteminin 21.9.1990 günlü, 16416 sayılı işlemle reddi üzerine, bu işlemle dayanağı olan Yönetmeliğin ilgili maddesinin iptali istemiyle Danıştay Beşinci Dairesinin 1990/3986 sayılı esasında kayıtlı olarak açtığı davada verilen 22.6.1992 günlü, 92/1956 sayılı iptal kararı üzerine 24.9.1992 tarihinde şube müdürlüğü kadrosuna atandığı ve bu arada 1.9.1992 ve 11.9.1992 tarihlerinde idareye başvurarak maddi hakları farkının ödenmesini istediği, bu isteminin 28.10.1992 günlü, 20795 sayılı işlemle reddi üzerine de 23.12.1992 tarihinde … İdare Mahkemesinde bakılan davayı açtığı dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır.
Danıştay Kanunu ile İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerinin birlikte incelenip değerlendirilmesinden, düzenleyici işlemler ve bu düzenleyici işlemlere dayanılarak tesis edilen bireysel işlemlerin iptali ve bu nedenle oluştuğu iddia edilen zararların tazmini istemiyle açılacak davalarda ilk derecede görevli yargı yerinin Danıştay olduğunda kuşkuya yer bulunmamaktadır.
Her ne kadar 12. madde hükmü gereğince ilgililer iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine de tam yargı davası açabilirler ise de; her halde görevli yargı yeri yönünden farklılık yaratılmaması için tam yargı davasının, işleme karşı açılan davalara bakmakla görevli yargı yerinde görülmesi gerekmektedir.
Olayda da davacının başvurusunun reddine ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı olan Yönetmeliğin iptali ve maddi hakları farkının ödenmesine hükmedilmesi istemiyle dava açma olanağı varken ve bu halde görevli yargı yerinin Danıştay olduğunda kuşkuya yer yokken önce iptal davası açarak verilen karar üzerine tam yargı davası açma yoluna gitmiş olması nedeniyle görevli yargı yerinin İdare Mahkemesi olduğu sonucuna varılamayacağı açıktır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince davacının görev yönünden reddine karar verilerek dosyanın Danıştay’a gönderilmesi gerekirken uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesinde usule uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle, … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/c fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 24.11.1997 tarihinde oybirliği ile karar verildi.