Danıştay Kararı 5. Daire 1994/7834 E. 1997/2030 K. 09.10.1997 T.

5. Daire         1994/7834 E.  ,  1997/2030 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 1994/7834
Karar No: 1997/2030

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): TCDD Genel Müdürlüğü
Vekili: …
Karşı Taraf: …

İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: Davacının psikolog ünvanlı kadroda görev yapmakta iken bitirdiği okul itibariyle bu ünvanı kullanamayacağından bahisle “Laboratuvar Teknisyeni” ünvanlı kadroya atanmasına ilişkin işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinin 1. fıkrasındaki, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır hükmünde de vurgulandığı gibi, Hukuk Devletinin bir gereği olan hukuka bağlı idare ilkesi, idari işlem ve eylemlerin hukuka uygunluğunu zorunlu kılmaktadır. Kamu yararının gerçekleştirilmesi ve gözetilmesini temel görev olarak üstlenmiş olan idare buna uygun olarak görev yapmak, dolayısıyla hukuka uygun işlem tesis etmek zorundadır. Bu noktadan hareket edildiği zaman idarenin işlemlerindeki hukuka aykırılıkları düzeltmek zorunda olduğu, hatta hukuka aykırı işlemlerin geri alınması konusunda idarenin bağlı yetki içinde olduğu doktrinde tartışılmaktadır.
Davacının Danıştay Sekizinci Dairesinin 14.3.1990 günlü, 1990/372 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, nitelikleri taşımamasına rağmen 10.8.1981 tarihinde psikolog ünvanlı kadroya atandığı, ancak daha sonra hatalı işlem tesis ettiğini anlayan idarenin 1992 yılında 1981 tarihli oluru işlemden kaldırdığı anlaşılmaktadır.
Olayda hukuka aykırı bir işlemin aradan belirli bir zaman geçtiği takdirde ilgililer lehine kazanılmış hak doğurup doğurmayacağının tartışılması uyuşmazlığın çözümü için zorunlu bulunmaktadır.
Hak, çok genel deyimle, kişilere hukuk tarafından tanınan menfaat ve ondan yararlanma konusunda verilen bir yetki veya kısaca hukuken himaye edilmiş bir menfaat olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlamadan hak ile menfaat arasındaki fark hukuken korunma vasfında ortaya çıkmaktadır. (Turgut Tan, İdari İşlemin Geri Alınması, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Senvinç Matbaası – ANKARA – 1970, S. 61) Bu nedenle kazanılmış hakların genel olarak kamu düzeninin sınırları içinde saygıya değer oldukları, dolayısıyla kazanılmış hakkın hukuka uygun durumun varlığına bağlı olduğu, hukuka uygun olmayan işlemlerin hak kaynağı da olamayacakları açıktır. Ancak Danıştayca 1952 yılında kabul edilen, 1952/244 sayılı İçtihatları Birleştirme Kurulu kararında da belirtildiği gibi sakat bir işlem bundan yararlanan lehine kazanılmış bir hak doğurmasa da bunun kişiler için subjektif bir çok etki ve sonuç doğuracağını da kabul etmek gerekmektedir. Hal böyle olunca hukuka aykırı işlemlerin ilgililer lehine yarattıkları durumların gerek sözüedilen İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı gerekse İdare Mahkemesince iptal gerekçesinde dayanılan 1973 yılı İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı gereğince korunması gerekmektedir.
Bu durumda İdare Mahkemesince aradan uzun bir zaman geçtikten sonra “psikolog” ünvanının ilgili lehine kazanılmış hak teşkil ettiği sonucuna varılmış olmasında hukuki isabet bulunmamakta ise de, 1952 ve 1973 yılı içtihatları birleştirme kurulu kararları karşısında hukuka aykırı işlemlerin doğurduğu subjektif sonuçların ilgililer lehine hak doğuracağını vurgulamak gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davacıya verilen psikolog ünvanının geri alınmasına
ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, İdare Mahkemesi kararının
bozulması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci ve Sekizinci Dairelerince 2575 sayılı Danıştay Kanununa 3619 sayılı Kanunun 10. maddesiyle eklenen Ek-1. madde gereğince yapılan müşterek toplantıda işin gereği düşünüldü:
Davacı, psikolog ünvanlı kadroda görev yapmakta iken bitirdiği okul itibariyle bu ünvanı kullanamayacağından bahisle “Laboratuvar Teknisyeni” ünvanlı kadroya atanmasına ilişkin 2.3.1992 günlü işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.
… İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; yabancı ve yerli doktrin ve içtihatlara göre yokluk, butlan, açık kanunsuzluk ve ilgilinin hile ve gerçek dışı beyanına dayanılarak tesis edilen işlemleri idarelerin, süre kaydına bağlı olmaksızın her zaman geri alabileceği, diğer hukuka aykırı idari işlemlerin dava açma süresi içinde geri alınabileceği, bu sürenin geçmiş olması durumunda iyiniyetli kişileri korumak bağlamında yanlış idari işlemlerden dolayı kişi yararına hak veya korunması gereken yerleşmiş bir durumun doğacağı ve işlemin idare için kesinleşmiş sayılacağının kabul edildiği; olayda davacıya 10.8.1981 tarihinde verilen “Psikolog” ünvanının, bitirdiği okul nedeniyle bu ünvanı kullanamayacağından bahisle aradan on yılı aşkın bir zaman geçtikten sonra alınarak Laboratuvar Teknisyeni ünvanının verilmesinde yokluk, butlan, açık kanunsuzluk durumunun bulunmadığı, davacının hile ve gerçek dışı beyanının olmadığı hususu da gözönünde bulundurulduğunda hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.
Davalı idare; usul ve hukuka aykırı olduğunu iddia ettiği İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Davacının … Üniversitesi Eğitim Fakültesi “Eğitimde Psikolojik Hizmetler” bölümünden mezun olarak 14.4.1978 tarihinde TCDD … Hastanesinde “Laboratuvar Teknisyeni” ünvanı ile göreve başladığı, 10.12.1980 tarihinde aynı bölümde yüksek lisansı bitirmesi üzerine 10.8.1981 günlü, 6384 sayılı onayla “Psikolog” ünvanlı kadroya atandığı, 1992 yılında tereddüte düşülerek Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na sorulduğu ve Yürütme Kurulunun 1.3.1991 tarihli toplantısında alınan karar uyarınca ilgililerin “Rehber Öğretmen” ünvanını kullanabileceği “Psikolog” ünvanını kullanamayacağının Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca bildirilmesi üzerine dava konusu işlemle 10.8.1981 tarihli ve 6384 sayılı görev değişimi modeli işlemden kaldırılarak ilgiliye 15.7.1989 tarihinden itibaren uygulanan ek göstergelerin iptal edildiği ve 15.2.1992 tarihinden geçerli olarak “Laboratuvar Teknisyeni” ünvanına göre belirlenecek kadro aylığı üzerinden ödeme yapılmasının kararlaştırıldığı, davacı tarafından da işlemin psikolog ünvanının geri alınmasına ilişkin kısmının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı dosyanın incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Danıştay Sekizinci Dairesinin 14.3.1990 günlü, E:1989/301, K:1990/372 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, Eğitim Fakülteleri ve Eğitim Bilimleri Fakülteleri Eğitimci, Edebiyat ve Fen Fakültelerinin Psikoloji bölümleri ise Psikolog yetiştirmekte ve dolayısıyla bu fakülteler farklı meslek dallarında eğitim yapmakta olup, Eğitim Fakülteleri ile Eğitim Bilimleri Fakültelerinin Eğitimde Psikolojik Hizmetler bölümünde öğrencilerin, Psikolojinin temel uzmanlık ve alt dallarından biri olan eğitimsel psikoloji dalında uygulamacı ve uzman olarak eğitildiklerinin anlaşıldığı, bu nedenle bu bölümü bitenlerin eğitim psikoloğu oldukları ve kendilerine bu ünvanın verilebileceği düşünülebilirse de psikolojinin temel uzmanlık dalları ile bütün alt dallarını kapsar biçimde eğitim görmediklerinden psikolog ünvanı verilemeyeceği açıktır.
Olayda davacının nitelikleri taşımamasına rağmen 10.8.1981 tarihinde psikolog ünvanlı kadroya atandığı ancak daha sonra hatalı işlem tesis ettiğini anlayan idarenin 1992 yılında 1981 tarihli oluru işlemden kaldırdığı, İdare Mahkemesince de, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun E:1968/8, K:1973/14 sayılı kararı doğrultusunda değerlendirme yapılarak, verildiği tarihten itibaren üzerinden on yılı aşkın bir süre geçen ve davacı yararına korunması gereken bir hak oluşturarak kesinleşen “Psikolog” ünvanının davacıdan geri alınamayacağı sonucuna varılarak iptal kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda hukuka aykırı bir işlemin aradan belirli bir zaman geçtiği takdirde ilgililer lehine kazanılmış hak doğurup doğurmayacağı hususunun irdelenmesi uyuşmazlığın çözümü için zorunlu görülmektedir.
Anayasa’nın 2 nci maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında gösterilen “hukuk devleti” ilkesi devlet ya da millet adına yetki kullanan tüm organ,
kuruluş ve birimlerin de bu ilke içinde hareket etmelerini zorunlu kılmakta; bu bağlamda yürütme organı ve idarenin tüm işlem ve eylemlerini hukuka uygun olarak kurması ve yapması gerekmektedir. Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde ve yasalarla verilen görevlerin yerine getirilmesinde idarenin kamu yararı amacına ulaşılabilmesinin ancak bu koşullarla olanaklı olduğu açıktır. Bu nokta esas alınarak değerlendirme yapıldığında, kural olarak, idarenin işlemlerindeki hukuka aykırılıkları düzeltmek, bu tür işlemlerle ortaya çıkan hukuk ihlallerini ortadan kaldırarak hukuka uygun bir düzeni sağlamak zorunda olduğu ortaya çıkmaktadır. Genel kural böyle olmakla birlikte, hukuka aykırı bir işlemin uygulanması suretiyle elde edilen bazı kazanımların bir yandan zaman içinde bu yolla idarede sağlanmış olan istikrarın ve kamu düzeninin bozulmaması amacı ile, öte yandan belli bir süre kesintisiz uygulanmak suretiyle ilgili kişinin statüsünün ayrılmaz bir parçası haline dönüşmüş olduğu hususu gözönüne alınarak, yargı kararları ile korunduğu da bir gerçektir. Nitekim Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 26.9.1952 tarih ve 1952/244 sayılı kararıyla, “Kanunsuz bir yükselme işleminden sonra, aynı memur hakkında kanuna uygun çeşitli yükselmeler yapıldığı takdirde, idare tarafından kanunsuz yükselmenin artık geri alınmasının uygun görülemeyeceği” ve 22.12.1973 tarih ve 1973/14 sayılı kararıyla, “İdarenin, yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde, süre aranmaksızın kanunsuz terfi veya intibaka dayanarak ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, ancak belirtilen istisnalar dışında kalan hatalı ödemelerin istirdadının, hatalı ödemenin ilk yapıldığı tarihten başlamak üzere 90 gün içinde kabil olduğu ve 90 günlük süre geçtikten sonra istirdat edilemeyeceği”ne karar verilerek sakat bir işlemin, bundan yararlanan lehine kazanılmış bir hak doğurmasa da, bunun kişiler için doğurduğu subjektif etki ve sonuçlarının korunması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ancak söz konusu İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararları ile sağlanan korunmanın da kamu yararı ve kamu düzeni ile sınırlı olduğunu; idarede istikrar ilkesi esas alınarak sağlanan bu korumanın, kamu düzenini ve bunun sonucu olarak kamu yararını ihlal eden, bozan bir sonuca ulaştığında artık sürdürülmesinin olanaklı olmadığını; korumanın, hukuka aykırı işlemin düzeltildiği tarihe kadar ilgili kişi için doğurduğu kişisel kazanımlarla sınırlı kalacağını kabul etmek gerekmektedir. Daha açık bir anlatımla hukuka aykırı bir idari işlemle elde edilen statü ve bu statüye dayanılarak yapılan işlem ve eylemler kamuya yönelik etki ve sonuçlar doğuruyorsa bu statü korunmayacak; ancak idarece hatalı işlem düzeltilinceye kadar ilgili kişinin bu statü nedeniyle elde ettiği kişisel kazanımlara da dokunulamayacaktır. Çok kısa deyimle kanuna aykırı işlemle elde edilen yetkiler sürdürülmeyecek, sadece kişisel kazanımları korunacaktır. Örneğin tıp fakültesini bitirmenin doktorluk yapmanın önkoşulu olduğu objektif hukuk kurallarıyla düzenlendiğine göre, tıp fakültesini bitirmediği halde hukuka aykırı işlemlerle bu görevi yapmasına izin verilen kişinin, aradan belirli bir zaman geçtikten sonra bu görevin kendisi için kazanılmış hak teşkil ettiğini kabul etmenin mümkün olmadığı açıklanmasına gerek olmayacak kadar açıktır.
İdare Mahkemesince İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun ilgili kararından hareketle aradan uzun bir zaman geçtikten sonra “psikolog” ünvanının ilgili lehine kazanılmış hak teşkil ettiği sonucuna varılmış olmasında hukuki isabet yok ise de, işlemin düzeltildiği tarihe kadar davacı lehine oluşan kazanımların geri alınamayacağı, örneğin 1952 yılı İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı uyarınca kendisine psikolog unvanı verilmesi nedeniyle memuriyete giriş derecesine 657 sayılı Kanunun 36/A-5 maddesi uyarınca bir derece eklenmiş olması halinde bu giriş derecesine dayanan düzeltme tarihindeki kazanılmış hak aylık derecesine dokunulamayacağı açıktır.
Belirtilen durum karşısında, davacının yasayla belirtilen niteliklere sahip olmadan kazandığı psikolog ünvanının geri alınmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık, aksi yöndeki İdare Mahkemesi kararında da hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E: …, K:… sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adıgeçen Mahkemeye gönderilmesine, 9.10.1997 tarihinde oybirliği ile karar verildi.