Danıştay Kararı 5. Daire 1994/5629 E. 1996/2758 K. 19.09.1996 T.

5. Daire         1994/5629 E.  ,  1996/2758 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 1994/5629
Karar No: 1996/2758

Davacı: …
Vekilleri: 1- …
2- …
Davalı: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Davanın Özeti: Davacı, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdür Yardımcılığı görevinden Bakanlık Müşavirliğine atanmasına ilişkin 28.5.1994 günlü, 94/43176 sayılı müşterek kararnamenin iptalini istemektedir.

Savunmanın Özeti: Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdür Yardımcısı iken Bakanlık Müşavirliğine atanan …’le ilgili yargı kararını Anayasanın 138. ve 2577 sayılı Yasanın 28. maddeleri uyarınca uygulamak amacıyla ve genel müdür yardımcılığı kadrolarının dolu olması nedeniyle dava konusu işlemin tesis edildiği; ayrıca, bir kimsenin sürekli aynı görevde kalacağına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığı; görevini başarıyla yürüttüğünü ileri sürmekte ise de, istenilen verimi gösterememesi nedeniyle kendisine bağlı bazı birimlerin iç genelgelerle uhdesinden alındığı; takdir yetkisinin hukuka uygun olarak kullanıldığı; genel müdür yardımcılarına tanınan çeşitli haklar ve ek ödeneğin kesilmesinin mevzuat gereği olduğu; tüm bu nedenlerle davanın reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: Yargı kararının uygulanabilmesi amacıyla işlem tesis edildiği anlaşıldığından, yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: 31.12.1991 tarih ve 91/39079 tarihli müşterek kararname ile Genel Müdür Yardımcılığı görevinden alınan …’ün, bu işlemin iptali istemiyle açtığı dava sonunda Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu kararıyla işlem iptal edilmiş ve bu karar 15.2.1994 tarihinde davalı yönetime tebliğ edilmiştir. Davalı yönetim, bu tarihte kadroların dolu olduğundan hareketle yargı kararını uygulayabilmek için davacının Genel Müdür Yardımcılığı görevinden alınarak Bakanlık Müşavirliğine atandığını ileri sürmektedir. Bu arada 16.2.1994 tarihli müşterek kararname ile de kurum dışından bir kamu görevlisi Genel Müdür Yardımcılığına atanmış bulunmaktadır.
Birleşme işlem, “başta birbirlerinden tamamen ayrı ve her biri kendi içinde kesin işlemlerin sonradan birleşerek hukuk düzenine tek bir işlem şeklinde çıkma hali” olarak öğretide tanımlanmakta olup iradenin oluşması ve tamamlanması yasal düzenlemelerle öngörülen süreç çerçevesinde gerçekleştiril- mektedir. Kurum dışından atamayla ilgili süreç 21.1.1994 tarihinde Bakanın atamayı uygun görüp Başbakanlığa yazmasıyla başlamış, 16.2.1994 tarihinde tamamlanmıştır.
Sürecin tamamlandığı tarihten bir gün önce yargı kararının davalı yönetime tebliğ edildiğinde bir uyuşmazlık bulunmadığına göre artık bu tarihte kadronun dolu olduğundan söz edilemez. Tamamlanmadan önceki süreç yönetimin içinde gelişmekte olduğundan dışarıdan bilinmemekte ve birleşme işlemin niteliği gereği önemli olmamaktadır. 16.2.1994 tarihli atama sürecinin 21.1.1994 tarihinde başlamış olması, hukuken kadronun dolu olduğu sonucunu doğurmaz ve yargı kararını uygulama amacıyla da olsa davalı yönetime başka bir kadroyu boşaltma olanağı tanımaz.
Öte yandan, davacı 7.3.1992 tarih ve 92/39517 sayılı müşterek kararnameyle, o tarihte boş bulunan üç Genel Müdür Yardımcılığı kadrosundan birine atanmış olup yargı kararıyla göreve döndürülen kamu görevlisiyle bir öncül-ardıl ilişkisi de bulunmamaktadır.
Genel Müdürün yurt içi ve yurt dışı gezilerinde davacının Genel Müdürlüğe vekalet etmesi, bazı işlerin davacının görev alanından çekilmesinin yönetimin iç düzenlemesinden kaynaklanan ve kamu hizmetinin daha verimli yürütülmesine yönelik bir önlem olması, davacının hizmetin yürütülmesinde başarısız olduğunu gösterir somut kanıtlarının ortaya konamaması karşısında dava konusu işlemin kamu hizmetinin yararına kurulmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptali gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Davacı, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdür Yardımcılığı görevinden Bakanlık Müşavirliğine atanmasına ilişkin 28.5.1994 günlü, 94/43176 sayılı müşterek kararnamenin; başarısız olduğu yolundaki iddianın asılsız olup görevini başarıyla yürüttüğünü; bazı daire başkanlıklarının diğer genel müdür yardımcılarına bağlanmasının onların görev alanının sınırlı olmasından kaynaklanan olağan bir iç düzenleme olduğu ve başarısızlığının göstergesi olarak ileri sürülemeyeceğini; Sosyal Sigortalar Kurumunun asıl işlevini üstlenmiş olan birimlerin kendisine bağlı olarak hizmet verdiklerini; …’le ilgili yargı kararının idareye tebliğ edildiği tarihte boş olan bir genel müdür yardımcılığı kadrosuna adıgeçen kişinin atanması mümkün iken başka bir kişinin bu göreve getirildiğini; daha sonra yargı kararının uygulandığı ileri sürülerek görevden alınmasının bilinçli ve keyfi bir uygulama olduğunu; işlemin somut ve objektif bir gerekçeye dayanmadığını; maaşında azalma meydana geldiğini ileri sürerek iptali istemiyle dava açmıştır.
Anayasanın 138. maddesinin son fıkrası, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” kuralını koymakta; 2577 sayılı Yasanın işlem tarihinde yürürlükte bulunan 28. maddesinin 1. fıkrasında da, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, en geç altmış gün içinde işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur.” hükmüne yer verilmektedir.
İdarenin yargı kararlarına uyması ve bu kararların gereklerine göre işlem ya da eylemde bulunmak zorunda olması aynı zamanda “hukuk devleti” ilkesinin de bir gereğidir. Anayasanın 2. maddesinde yer alan bu ilke karşısında idarenin mahkeme kararlarını “aynen” ve “gecikmeksizin” uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının 7.3.1992 günlü, 92/39517 sayılı müşterek kararname ile o tarihte açık bulunan 3 genel müdür yardımcılığı kadrolarından birine atandığı; Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdür Yardımcısı olan …ün Bakanlık Müşavirliğine atanmasına ilişkin 31.12.1991 tarihli müşterek kararnamenin iptali istemiyle açılan davanın Danıştay Beşinci Dairesinin 24.2.1993 günlü, E:1992/540, K:1993/836 sayılı kararıyla reddedildiği; bu kararın Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 22.10.1993 günlü, E:1993/241, K:1993/499 sayılı kararıyla bozulduğu; söz konusu kararın 15.2.1994 tarihinde Bakanlığa tebliğ edildiği; diğer taraftan, boş olan bir genel müdür yardımcılığı kadrosuna …’ın atanmasına ilişkin kararnamenin 21.1.1994 tarihinde Başbakanlığa sevkedildiği; 16.2.1994 tarih ve 94/42887 sayılı bir müşterek kararnameyle bu kişinin genel müdür yardımcılığı görevine atandığı; daha sonra …’le ilgili yargı kararının uygulanabilmesi için, genel müdür yardımcılığı kadrolarının dolu olduğundan bahisle dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Her nekadar, yargı kararının idareye tebliğ edildiği 15.2.1994 tarihinde boş bir genel müdür yardımcılığı kadrosu bulunmakta ve bu kadroya bir gün sonra 16.2.1994 tarihli bir kararnameyle …’ın atandığı görülmekte ise de, 16.2.1994 tarihli atama işlemine ilişkin süreç 15.2.1994 tarihinden çok önce 21.1.1994 tarihinde başlamış olup, ortak kararname ile yapılan bir atama işleminin tamamlanması için öngörülen usul ve yetki kuralları göz önünde tutulduğunda, o tarihte yargı kararının uygulanmasını sağlayacak bir kadronun varlığından söz edilemeyeceği açıktır.
Yukarıda anılan kurallar uyarınca yargı kararını uygulamak ve bunun için gerekli işlemleri tesis etmekle yükümlü olan davalı idarenin, …’ün atanmasını sağlamak üzere genel müdür yardımcılarından birini görevden alması zorunludur ve adıgeçen kişiden boşalan kadroya kimin atandığı saptanamadığından genel müdür yardımcılarından hangisinin görevden alınacağı hususu idarenin takdir yetkisi içinde kalmaktadır. İdareye bu konuda tanınmış olan takdir yetkisinin ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri gözardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması ya da idari yargı merciince saptanması halinde, dava konusu idari işlemin sebep ve maksat yönlerinden hukuka aykırılığı nedeniyle iptalini gerektireceği yerleşmiş yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.
Davacının …’den boşalan kadroya atandığı belli olmamakla beraber, 7.3.1992 günlü müşterek kararname ile o tarihte boş olan üç genel müdür yardımcılığı kadrosundan birine atanmış olduğu hususu göz önünde tutulduğunda, davacının görevden alınması yolundaki dava konusu işlemde maksat yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan, söz konusu yargı ilamının uygulanabilmesi için, 1992 yılında boş olan üç kadroya atanmaları yönünden aynı durumda olan genel müdür yardımcıları arasından belli bir kişinin görevden alınması sonucunu doğuracak biçimde idarenin yargı kararı ile zorlanmasına hukuken olanak bulunmadığı da açıktır.
Açıklanan nedenlerle, yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, artan …- TL. posta pulu ücretinin isteği halinde davacıya iadesine, 19.9.1996 tarihinde oybirliği ile karar verildi.