Danıştay Kararı 5. Daire 1989/498 E. 1989/506 K. 23.03.1989 T.

5. Daire         1989/498 E.  ,  1989/506 K.
Daire : BEŞİNCİ DAİRE
Karar Yılı : 1989
Karar No : 506
Esas Yılı : 1989
Esas No : 498
Karar Tarihi : 23/03/989

İDARE MAHKEMELERİNCE YETKİSİZLİK İTİRAZLARININ REDDİNE İLİŞKİN OLARAK VERİLEN KARARLARIN TEK BAŞINA TEMYİZE KONU EDİLEMİYECEĞİ HK.

Dava, davacının Emniyet Müdürlüğünde görevli bulunduğu sırada olumsuz düzenlenen 1987 yılı sicilinin iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı İdarenin İdare Mahkemesince verdiği savunma dilekçesinde Devlet Memurları Sicil Yönetmeliğin 21. ve 22.maddesinde olumsuz sicil alan memurların atamaya yetkili amirlerine itirazda bulunabileceklerinin hükme bağlandığını, bu maddeler ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14/3-d ve 15/1-d maddeleri uyarınca davanın yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının yetkili … Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini ileri sürmesi üzerine İdare Mahkemesi kararıyla, yetkili idare mahkemesinin kanunlarda gösterilmemiş olması halinde yetkili idare mahkemesinin dava konusu idari işlemi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi olduğunun 2577 sayılı Kanunun 32.maddesinde hükme bağlandığı, dava konusu uyuşmazlığın … Valiliğince tesis edildiği ve bu merci tarafından tekemmül ettirildiği, yukarıda anılan amir hüküm doğrultusunda bakılan davanın görüm ve çözümünde … İdare Mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle davalı idarenin yetkili itirazını reddederek dosyayı tekemmül ettirmiş ve daha sonra 30.11.1988 tarihinde uyuşmazlık esastan çözümlenmiştir.
Davalı idare, olumsuz düzenlenen sicillerin iptali istemiyle açılan davaların … İdare Mahkemesinde görüldüğünü, Devlet Memurları Sicil Yönetmeliğinin 22.maddesine göre, Bakanlıkça yapılan inceleme sonucunda … İdare Mahkemesi yetkili olduğundan … İdare Mahkemesinin yetki itirazının reddine ilişkin 4.11.1988 günlü kararının hukuka uygun bulunmadığını ileri sürmekte ve sözü geçen kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Türk hukukunda, ilk derece mahkemelerinden verilen kararlara karşı olağan (adi) ve olağanüstü (fevkalade) kanun yolları öngörülmüş olup; bunun amacı ilk derece mahkemelerinden verilen ve taraflarca yanlış sayılan hüküm ve kararların aynı mahkeme veya bir başka mahkeme tarafından
yeniden gözden geçirilmesini sağlamaktadır.
Hukukumuzda kanun yolu ancak nihai kararlar bakımından tanınmıştır. Dolayısıyla ara kararları yani hakimin davadan elini çekinceye kadar yargılanmanın yürütülmesi için verdiği kararlar, hakkında kanun yolu adını taşıyacak bir başvurma olanağı yoktur. Nihai kararlar, öğretide de
kabul edildiği üzere, hakimin davadan elini çekmesi sonucunu doğuran ve bu suretle yargılanmaya son veren kararlardır. Buna göre nihai kararların, bir davayı esasından çözümleyen ve bu suretle yalnız davayı değil uyuşmazlığı da sona erdiren “hüküm”lerle, hakimin davadan elini çekmesi sonucunu doğuran, ancak uyuşmazlığıesasından çözümlemediği halde yargılamaya son veren kararları ifade ettiği açıktır.
Ara kararları ancak esas hüküm veya kararla birlikte temyize konu edilebilecekleri halde, kural olarak, bütün nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulması mümkündür. Mahkemelerce verilen nihai kararlardan hangilerinin temyize konu edilip edilmeyeceğini saptama yetkisi yasa
koyucuya ait olup; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427.ve İdari Yargılama Usulü Kanununun 46. ve 47.maddeleri bu yoldaki açık hükümleriyle konuyu, kural ve istisnalarıyla düzenlemiş bulunmaktadırlar. Sözü geçen 46.maddenin 1.fıkrası “İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararları, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, Danıştayda temyiz edilebilir” yolundaki hükmüyle genel kuralı koymakta, 47.maddesi ise “İdare ve vergi mahkemelerinin tek hakimle verdiği kararlar temyiz edilemez. Ancak mükellefiyetin mevzuuna, esasına, şekline, muafiyet ve istisna hükümlerine ilişkin vergi uyuşmazlıklarında tek hakimle verilen kararlar Danıştayda temyiz edilebilir” biçimdeki hükmüyle 46.madde de yer alan genel kuralın istisnasını göstermiş bulunmaktadır.
Bir mahkemenin,uyuşmazlığı esasından çözümleyen kararları yani “hüküm” lerinin yanısıra görevsizlik veya yetksizlik gibi uyuşmazlığı esastan çözümleyen ancak hakimin o işten elini çekmesi sonucunu doğuran kararlarının, ilgili yasada aksine bir kural yer almadıkça, tek başına temyize konu olabileceği açık bulunmasına karşın mahkemenin bir davayı çözümlemenin kendi görevinde ve yetkisinde gördüğü hallerde durum farklı bir biçim almaktadır. İdari Yargıda görev ve kural olarak yetki kamu düzeninden olduğundan, taraflarca ileri sürülmese bile davanın her evresinde mahkemelerce re’sen nazara alınması zorunludur. Buna göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermediği sürece o davaya bakmanın kendi görev ve yetki alanında bulunduğunu da kabul etmiş demektir. Başka bir anlatımla, bir davaya bakmakta olan idari yargı merciince, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmediği sürece, o mahkemenin uyuşmazlığın çözümünde kendisini görevli ve yetkili görmüş olması olup bu hususu saptamak için mahkemenin ayrıca, görevli ve yetkili olduğuna dair bir karar yani “görevlilik” yada “yetkililik” kararı vermesi gerekmemekte bu konuya ilişkin itirazların esas kararda karşılanması icabetmektedir. Bu kurala “görev” yönünden getirilen tek istisnanın “olumlu görev uyuşmazlığı” çıkarmaya ilişkin olarak 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10.maddesiyle yer aldığını vurgulamak gerekir. Anılan maddenin ikinci fıkrasıyla, idari yargı mercilerine açılan bir davada yargı merciinin re’sen yaptığı ilk inceleme üzerine uyuşmazlığın çözümünün kendi görev alanına girdiği sonucuna vararak dava dilekçesini işleme koyması halinde idarenin “dilekçe ve savunma evresi tamamlanmadan “”görevsizlik itirazında bulunması ve bu itiraz üzerine Mahkemenin konuyu inceleyerek “görevlilik kararı” vermesi olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmasının koşulları olarak öngörülmüş, üçüncü fıkrada ise görevsizlik itirazının mahkemece yerinde görülmesi halinde izlenecek yöntem saptanmıştır.
Özetlemek gerekirse, idari yargı mercilerinin bir idari uyuşmazlığı çözümlemeye kendilerinin görevli ve yetkili olduklarına ilişkin kararları, hakimin davaya bakmaktan elini çekmesi sonucunu doğuran nihai nitelikte kararlar olmadıklarından bu kararların esas karardan (hüküm) aynı olarak tek başına temyize konu edilebilmeleri de olanaklı değildir.
Bu nedenle, olayda, … İdare Mahkemesinin yetkisizlik itirazının reddine ilişkin kararına karşı yapılan temyiz başvurusunun esastan incelenme olanağı bulunmadığından bu başvurunun incelenmeksizin reddine karar verildi.

AZLIK OYU:
Kararda, (idare mahkemelerince verilen yetkisizlik kararlarının temyiz edilebileceğinin açık bulunduğu) yolunda bir ifadeye yer verilmiş bulunmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 46.maddesinde İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarının temyiz edilebileceği açıkca hükme bağlanmıştır.
Nihai karar, uyuşmazlığı esasından çözümleyen veya davayı sonuçlandıran kararlardır. Başka bir ifade ile hakimin işten el çekmesi sonucunu doğuran kararlardır. Yetkisizlik hallerinde yapılacak işlem 2577 sayılı Kanunun 43.maddesinde ayrıntılı biçimde düzenlenmiş olup, yetki sorunun idari yargı bütünlüğü içinde çözümlenecek olması karşısında, yetkisizlik kararlarının davayı sonuçlandıran ve idari yargı hakiminin işten elini çekmesi sonucunu doğuran kararlar olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Bu itibarla, (yetkililik) kararının temyize konu olamıyacağına ilişkin bu kararımızda (yetkisizlik) kararlarının temyiz edilebileceği yolunda bir ifadenin yer almasına karşıyız.