Danıştay Kararı 4. Daire 2022/6968 E. 2023/1369 K. 13.03.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2022/6968 E.  ,  2023/1369 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2022/6968
Karar No : 2023/1369

TEMYİZ EDEN TARAFLAR : 1- … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
2- …
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek taraflarca aleyhlerine olan hüküm fıkralarının bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem : Davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve …, …, …, …, … numaralı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; … tarih ve … ana takip dosya numaralı ödeme emrinin 19 ilâ 21, 28 ilâ 33, 93 ilâ 99, 104 ilâ 109, 131 ilâ 136 ve 138 ilâ 143 sıra numaralı satırları ile … tarih ve … ana takip dosya numaralı ödeme emrinin 7 ilâ 9, 12 ila 29, 41 ilâ 44, 47 ilâ 49, 57 ilâ 59, 72 ilâ 83, 85 ilâ 90, 100 ilâ 105 sıra numaralı satırlarında yer alan amme alacaklarına ilişkin kısmı yönünden, 25/03/2011 tarihinde asıl amme borçlusu şirkete haricen şirket müdürü olarak seçilen davacının, şirkete müdür olarak seçildiği tarihten önce doğan vergi borçları kapsamında kanuni temsilci sıfatına bağlı vergisel ödevin yerine getirilmemesi kapsamında herhangi bir kusur sorumluluğu söz konusu olmadığından hukuka uyarlık bulunmadığı, … tarih ve …, …, … ana takip dosya numaralı ödeme emirleri ile … tarih ve … ana takip dosya numaralı ödeme emrinin 19 ilâ 21, 28 ilâ 33, 93 ilâ 99, 104 ilâ 109, 131 ilâ 136 ve 138 ilâ 143 sıra numaralı satırları dışında ve … tarih ve … ana takip dosya numaralı ödeme emrinin 7 ilâ 9, 12 ila 29, 41 ilâ 44, 47 ilâ 49, 57 ilâ 59, 72 ilâ 83, 85 ilâ 90, 100 ilâ 105 sıra numaralı satırları dışında yer alan amme alacaklarına ilişkin kısmı yönünden; davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen davaya konu ödeme emirleri amme alacaklarına ilişkin olarak asıl amme borçlusu şirket adına ödeme emirlerinin düzenlendiği, asıl borçlu şirket tarafından 6552, 6736, 7256 ve 7326 sayılı Kanun’lar kapsamında başvurularda bulunulmuş olup amme borçlarının yapılandırıldığı göz önünde bulundurulduğunda, asıl borçlu şirket tarafından ödeme emirleri içeriği borçlardan haberdar olunduğu ve ödeme emirlerinin usulüne uygun tebliğ edildiğinin kabulü gerektiği, şirket hakkında yapılan malvarlığı araştırmaları kapsamında haciz ve sair usullerle kamu alacağının tahsil edilmeye çalışıldığı ve amme alacağının asıl amme borçlusundan tahsil edilmeyeceğinin tespiti üzerine, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla davaya konu ödeme emirlerinin düzenlendiği, bu haliyle amme alacaklarının cebren tahsili kapsamında asıl amme borçlusu şirket nezdinde amme borcunun takip ve tahsile ilişkin safahatın usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği anlaşıldığından, hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; davacının 15/11/2012 tarihli ortaklar kurulu kararıyla kanuni temsilcilikten ayrılmasına karar verildiği, bu kararın Türkiye Ticaret Sicil Gazetesin’de zamanında yayımlanmadığı, kanuni temsilcilik görevinin iptaline ilişkin olarak Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne başvurulmasına rağmen yayımın ancak 25/09/2019 tarihinde yapıldığı, davacının 15/11/2012 tarihinde kanuni temsilciliğinin sona erdiği sonucuna varıldığından 2013 ila 2019 vadeli borçlardan davacının sorumluluğunun bulunmadığının anlaşıldığı, … tarih ve …, …, … sayılı ödeme emirleri ile … tarih ve … sayılı ödeme emrinin 19 ilâ 21, 28 ilâ 33, 93 ilâ 99, 104 ilâ 109, 131 ilâ 136 ve 138 ilâ 143 sıra numaralı satırları dışında ve … tarih ve … sayılı ödeme emrinin 7 ilâ 9, 12 ila 29, 41 ilâ 44, 47 ilâ 49, 57 ilâ 59, 72 ilâ 83, 85 ilâ 90, 100 ilâ 105 sıra numaralı satırları dışında yer alan amme alacaklarına ilişkin kısmı yönünden; davacının kanuni temsilci seçildiği 25/03/2011 tarihinden 15/11/2012 tarihli kanuni temsilciliğinin sonuna kadar sorumlu olduğu sonucuna varıldığı, davacının söz konusu ödeme emirlerinde ve satırlarda bulunan 2011/4 ila 12. dönem borçları ile 2012 yılı borçlarından sorumlu olduğu ve borçların asıl borçludan tahsil edilemeyeceği anlaşıldığından bu borçlar için davacının takibinde hukuka aykırılık görülmediğinden, 2011/4 ila 12. dönem borçları ile 2012 yılı borçları için davacı istinaf isteminin reddine, kalan borçlar için ise davacı istinaf isteminin kabulüne, kararın bu kısmının kaldırılmasına, ödeme emirlerinin kısmen iptaline, … tarih ve … sayılı ödeme emrinin 19 ilâ 21, 28 ilâ 33, 93 ilâ 99, 104 ilâ 109, 131 ilâ 136 ve 138 ilâ 143 sıra numaralı satırları ve … tarih ve … sayılı ödeme emrinin 7 ilâ 9, 12 ila 29, 41 ilâ 44, 47 ilâ 49, 57 ilâ 59, 72 ilâ 83, 85 ilâ 90, 100 ilâ 105 sıra numaralı satırlarında bulunan 2013 ila 2016 yılları borçları ile davacının kanuni temsilciliğinin başlangıcı olan 25/03/2011 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak sonraki kanuni temsilci tarafından 2015 yılında verilen düzeltme beyanları kapsamında tahakkuk eden vergiler ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 376. maddenin ihlali kapsamında kesilen vergi ziyaı cezalarının hem kanuni temsilcinin kendi dönemine ilişkin olmaması, hem de beyan ve vade tarihlerinin kanuni temsilciliğin sonu olan 15/11/2012 tarihinden sonra olması karşısında davacının bu borçlardan dolayı da sorumluluğu bulunmadığından davalının istinaf isteminin bu gerekçe ile reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDEN DAVACININ İDDİALARI : Asıl borçlu şirketin af kanunlarından yararlandığı, 6552 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih olan 11/09/2014 tarihi itibariyle bu kanun hükmünden faydalanması sonucu amme alacaklarının nitelik değiştirdiği, yeni bir ödeme ve tahakkuk olması nedeniyle bu borçlardan sorumluluğunun bulunmadığı, asıl borçlu şirketten tahsil imsanı yoksa yapılanmadırma tarihindeki kanuni temsilci ya da şirket ortağının takip edilmesi gerektiği, yapılandırma tarihinden kanuni temsilcilik görevinin bulunmadığı, kanuni temsilcilik görevinden ayrılmış olmasından dolayı artık hiçbir sorumluluğunun bulunmadığından adına düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmadığın için kararın aleyhe hüküm fıkralarının bozulması ve dava konusu ödeme emirlerinin redde ilişkin kısmının ödenmek istenilmesi üzerine vergi idaresi tarafından kanuni temsilciğinden sonra tahakkuk eden ve ödenmesi gereken borçlardan da sorumlu tutulduğu, sorumluluğuna ilişkin tarih aralığının kararın sonuç kısmına yazılmamasından dolayı ödeme tarihleri 2012 yılından sonra olan amme alacaklarının da kendisinden talep edildiği, kanuni temsilci olduğu dönem dışında tahakkuk ve ödeme tarihleri bu tarihler dışında kalan amme alacakları yönünden sorumluluğunun bulunmadığı hususunun açık bir şekilde belirtilmesine ihtiyaç duyulduğunun ifade edilerek kararın açıklanması gerektiği ileri sürülmektedir.

TEMYİZ EDEN DAVALININ İDDİALARI : Davacı şirketin 7326 sayılı Kanun kapsamında internet üzerinden başvuru yaptığı ve tecil taksitlendirme dökümü oluşturulduğu, ancak 11/10/2021 tarihi itibariyle herhangi bir ödemede bulunmadığı, şirket hakkında malvarlığı araştırmaları yapılarak borçlar tahsil edilmeye çalışılmış olup tahsil edilemediği, şirketten tahsil imkanı kalmayan amme alacağının kanuni temsilci olan davacıdan tahsil yoluna gidilerek adına ödeme emirleri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından, kararın aleyhe hüküm fıkralarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

DAVACININ SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DAVALININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına,
4. 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca, … TL maktu karar harcından, varsa evvelce ödenen harcın mahsubundan sonra kalan harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 13/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY : :
Dava, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve …, …, …, …, … numaralı ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Kanuni Temsilcilerin Ödevi” başlıklı 10’uncu maddesinde; tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin, kanuni temsilciler, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır.
Davacının kanuni temsilcisi olduğu İşler … Makina Hırdavat Elektrik Elektronik İnş. Malz. İmalat San. Petrol ve Ticaret Ltd. Şti.’nin, davalı idare tarafından dosyaya sunulan … tarih ve … sayılı belgeye göre internet üzerinden 7326 sayılı kanun’dan faydalanarak yapılandırma talep edildiği ancak ihlal nedeniyle yapılandırmanın iptal edildiği anlaşılmaktadır.
Asıl borçlu şirket tarafından yapılan başvuru üzerine şirket borçlarının yapılandırılması üzerine yeniden vadelendirilen borçların, artık hukuk aleminde yeni bir hukuksal kimliğe büründüğü, asıl borçlu şirket adına yeniden takip yapılarak, kamu alacağının şirketten tahsilinin mümkün olmaması halinde kanuni temsilci olarak sorumluluğu bulunan davacı adına takip yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.

KARŞI OY (XX) :
Dava, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve …, …, …, …, … numaralı ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılmıştır.
Uyuşmazlık döneminde yürürlükte olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 587. maddesinin h bendinde, limited şirket müdürlerinin ve şirketi temsile yetkili diğer kişilerin adları, soyadları veya unvanları ve yerleşim yerlerinin tescil ve ilan edileceği; aynı Kanunun 31. maddesinin 1. fıkrasında, tescil edilmiş hususlarda meydana gelecek her türlü değişikliklerin tescil ve ilan olunacağı; 36. maddesinin 1. fıkrasında ise ticaret sicili kayıtlarının nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üçüncü kişiler hakkında kaydın gazete ile tescil ve ilan edildiği tarihi izleyen iş gününden itibaren hüküm ifade edeceği; 37. maddesinde de tescil kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunması halinde, tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği sürece, üçüncü kişilerin ilan edilen duruma güvenlerinin korunacağı kurala bağlanmıştır.
Yukarıda sözü edilen yasa hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, limited şirkette müdür sıfatının kazanılması ve sona ermesinin, tescil edilip, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilinceye kadar üçüncü şahıslar nezdinde hukuki sonuç doğurmayacağı, fakat üçüncü kişilerin bu hususu bildiklerinin ispatlanması durumunda onlara karşı ileri sürülebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının 25/03/2011 tarihli ortaklar kurulu kararı ile asıl borçlu şirkete müdür olarak atandığı, söz konusu kararın 04/04/2011 tarihli ve 7786 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edildiği, 15/11/2019 tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirket müdürlüğünden istifa ettiği, söz konusu istifa kararının da 25/09/2019 tarihli ve 9916 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesin’de ilan edildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinden hareketle, davacının sorumluluğunun ortaklar kurulu kararı ile istifa ettiği tarihe kadar değil, görevinin sona erdiği hususunun ticaret sicili gazetesinde tescil ve ilan edildiği tarihe kadar devam ettiğinin kabulü gerektiğinden, davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin kabule ilişkin kısmı yönünden davalı idarenin temyiz isteminin kısmen kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının kısmen bozulması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.