Danıştay Kararı 4. Daire 2022/6317 E. 2023/428 K. 01.02.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2022/6317 E.  ,  2023/428 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2022/6317
Karar No : 2023/428

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … İnşaat Malzemeleri San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin muhtelif vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Danıştay bozma kararı üzerine Vergi Mahkemesince verilen kararda; asıl borçlu şirketin mal varlığına ilişkin sistem çıktıları ile bankalar nezdinde sorgulama yapıldığını gösteren sistem çıktılarının 26/06/2015 ve 14/08/2015 tarihli oldukları ve dava konusu ödeme emrinin düzenlenme tarihi olan 08/05/2015 tarihinden sonrasına ilişkin olduğu, Mahkemelerinin 03/03/2022 tarihli ara kararıyla davalı idareden, davacının şirket ortağı sıfatıyla takibinden önce, asıl borçlu şirket nezdinde mal varlığı araştırması yapıldığını gösteren belgelerin gönderilmesinin istenildiği, davalı idarece ara kararına cevaben asıl borçlu şirket hakkında tapu ve motorlu taşıt kaydı bulunup bulunmadığı yönünde yapılan sorgulamaya ilişkin ekran çıktılarının sunulduğu, ancak söz konusu ekran çıktılarının 28/03/2022 tarihli olduğu ve dava konusu ödeme emrinin düzenlenme tarihinden sonrasına ilişkin olduğunun görüldüğü ve dolayısıyla asıl borçlu şirket nezdinde yapılan mal varlığı araştırmalarının dava konusu ödeme emrinin düzenlenme tarihinden sonra yapıldığı dikkate alındığında, dava konusu ödeme emri düzenlenmeden önce, ödeme emri içeriği borçların asıl borçlu şirket tüzel kişiliğinden tahsili yoluna gidildiği, ancak tahsilinin mümkün olmadığı ya da mümkün olmadığının anlaşıldığı hususlarının davalı idarece ortaya konulamadığı görülmüş olup, bu şartlarda şirket ortağının amme borçlarından sorumluluğuna gidilmesine hukuken olanak bulunmadığı ve dava konusu ödeme emrinin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Kararın hukuka aykırı olduğu ve bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un “Kanundaki Terimler” başlıklı 3.maddesinde, amme borçlusu veya borçlu teriminin, amme alacağını ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısları ve bunların kanuni temsilci veya mirasçılarını ve vergi mükelleflerini, vergi sorumlusunu, kefili ve yabancı şahıs ve kurumlar temsilcilerini ifade ettiği belirtilmiş, tahsil edilemeyen amme alacağı terimi, amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacakları olarak, tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi ise, amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacakları şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanunun “Limited şirketlerin amme borçları” başlıklı 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağı ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacağı, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacağı, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacağı, 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, (7061 sayılı Kanunla değişmeden önceki şekli) 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı, “ödeme emrine itiraz” başlıklı 58. maddesinde de, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hususlarında (7061 sayılı Kanunla değişmeden önceki şekli) 7 gün içinde dava açabileceği düzenlemelerine yer verilmiştir.
Bu çerçevede, belirtilen mevzuat hükümlerine göre ilgili kişilerin şirket ortağı sıfatıyla takip edilebilmesi için, vergi borcunun asıl borçlu şirket nezdinde 6183 sayılı Kanun ile belirlenen takip ve tahsil yolları tüketilerek kesinleştirilmesi ve amme alacağının vergi borçlusundan tamamen veya kısmen tahsil imkanının bulunmadığının somut biçimde ortaya konulması, bir başka ifadeyle, asıl borçlu hakkında 6183 sayılı Kanun ile belirlenen takip ve tahsil yollarının tüketilmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlık konusu ödeme emri içeriği borçların asıl borçlu şirket hakkında düzenlenen … tarih ve … ve … sayılı Vergi İnceleme Raporlarına istinaden şirketin tarhiyat öncesi uzlaşma talebi üzerine 04/11/2014 tarihli uzlaşma tutanağı ile uzlaşmaya varılan 2009/2,3,4,10 ve 2010/1 dönemlerine ilişkin katma değer vergisi, vergi ziyaı cezası, gecikme faizi ve 2009/2 dönemi özel usulsüzlük cezası borçlarından kaynaklandığı, söz konusu borçların asıl borçlu şirketten tahsili amacıyla düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin 03/02/2015 tarihinde şirkete tebliğ edilmesine rağmen bu ödeme emrine karşı dava açılmadığı, dosyada asıl borçlu şirket adına kayıtlı banka hesapları ve araçları hakkında mükellef şirketin daha eski tarihli muhtelif borçları için düzenlenen 2009 ve 2013 tarihli haciz bildirilerinin bulunduğu, asıl borçlu şirket adına kayıtlı araçlar üzerinde daha önce koyulan haciz şerhlerinden evvel banka rehinleri, diğer resmi kurumların hacizleri, icra müdürlüklerinin hacizleri, ihtiyati hacizler ve yakalamalı hacizler bulunduğundan borcu karşılamayacağı ve amme alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığından bahisle davacı adına şirket ortağı sıfatıyla ve hissesi oranında düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açılan işbu davada, Mahkemece verilen ara kararlar üzerine davalı idarece asıl borçlu şirket adına kayıtlı mal varlığına ilişkin 26/06/2015, 14/08/2015 ve 28/03/2022 tarihli sorgulama kayıtlarının sunulduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde, Mahkemece her ne kadar asıl borçlu şirket hakkındaki mal varlığı araştırmasının davacı adına düzenlenen ödeme emrinden sonra yapıldığı ve bu nedenle dava konusu ödeme emri düzenlenmeden önce ödeme emri içeriği borçların asıl borçlu şirket tüzel kişiliğinden tahsili yoluna gidildiği, ancak tahsilinin mümkün olmadığı ya da mümkün olmadığının anlaşıldığı hususlarının davalı idarece ortaya konulamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, asıl borçlu şirket adına uzlaşmadan kaynaklanan borçlar için düzenlenen ödeme emrinin şirkete tebliğ edildiği ve itirazsız kesinleştiği, dosyaya ibraz edilen mal varlığı araştırmasına ilişkin belgelerden de, şirketin mal varlığının halihazırda idarenin takibi altında bulunduğu, muhtelif borçları için araçları üzerine konulan 2009 ve 2013 yıllarına ilişkin eski tarihli hacizlerden önce dahi başka bir çok kurum ve kuruluşun rehinleri, hacizleri, ihtiyati hacizleri veya yakalamalı hacizleri bulunduğu, sonraki tarihli mal varlığına ilişkin belgelerin ise Mahkemece verilen ara kararlar üzerine dosyaya ibraz edilen sorgulama kayıtları olduğu ve uyuşmazlıkta 6183 sayılı Kanunun 3. maddesi kapsamında amme alacağının asıl borçlusundan tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığı dikkate alındığında, asıl borçlu şirket bakımından usulüne uygun takip edilerek kesinleştirilen ve şirket mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının tahsili amacıyla şirket ortağı olan davacı adına ortak olduğu döneme ilişkin ve hissesi oranında ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Nitekim aynı borçlara ilişkin olarak asıl borçlu şirketin diğer ortağı olan … adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrine karşı açılan davanın reddine karar veren … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı da Danıştay Dördüncü Dairesinin 16/02/2021 tarih ve E:2016/7650, K:2021/1015 sayılı kararı ile onanmış ve bu karara karşı yapılan kararın düzeltilmesi isteminin de reddine karar verilmiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 01/02/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.