Danıştay Kararı 4. Daire 2022/4872 E. 2023/694 K. 13.02.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2022/4872 E.  ,  2023/694 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2022/4872
Karar No : 2023/694

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Serbest muhasebeci mali müşavir olan davacı adına, müteselsil sorumlu sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davacının muhasebe işlerini üstlendiği … Vergi Dairesi mükellefi … adlı mükellef hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunun incelenmesinden, anılan mükellefin 2016 ve 2017 yıllarında gerçek bir ticari faaliyeti bulunmadığı, 01/01/2016 tarihinden sahte belge organizasyonu içerisinde yer alan mükellefin sahte belge düzenleyerek komisyon geliri elde etme amacıyla faaliyet gösterdiği, davacının ise suçun nasıl işlendiği hakkında yol göstermek ve icrasını kolaylaştırmak suretiyle söz konusu fiile iştirak ettiği anlaşıldığından kesilen vergi ziyaı cezasında ve müteselsil sorumlu sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; dava dosyasında bulunan .. tarih ve … sayılı Görüş ve Öneri Raporunda, asıl borçlu mükellef …’ün mükellefiyet kaydının .. tarihinde silindiği belirtildiği halde ihbarnamelerin mükellefiyetinin terkininden sonra elektronik posta adresine tebliğ edildiği, bu halde 22/12/2018 tarihinde yapılan bu tebliğin usule uygun olmadığı, 213 sayılı Kanunun tebliğe ilişkin hükümleri gereğince anılan mükellefe usulüne uygun tebliğ edilerek tahakkuk ettirilmeyen alacakların tahsili amacıyla müteselsil sorumlu sıfatıyla davacı adına kesilen cezalarda hukuka uyarlık olmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davacı istinaf istemini kabulüne, dava konusu ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından kararın hukuka aykırı olduğu belirtilerek bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
456 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “7. Elektronik Sistemden Çıkış” başlıklı 7. maddesinde; “Zorunlu veya ihtiyari olarak elektronik tebligat sistemine dahil olanların aşağıdaki durumlar dışında sistemden çıkmaları mümkün değildir. Tüzel kişilerde ticaret sicil kaydının silindiği (nevi değişikliği ve birleşme halleri dahil) tarih itibarıyla, elektronik tebligat adresi kapatılır. Gerçek kişilerde ise ilgilinin ölümü veya gaipliğine karar verildiğinin idare tarafından tespit edildiği durumlarda ölüm/karar tarihi itibarıyla ilgilinin elektronik tebligat adresi re’sen kapatılır. Mirasçıların bağlı olunan vergi dairesine başvurması halinde de müteveffanın elektronik tebligat adresi kullanıma kapatılır.” hükmüne yer verilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 227. maddesinde, Maliye Bakanlığının vergi beyannamelerinin 3568 sayılı Kanun’a göre yetki almış serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir veya yeminli mali müşavirler tarafından da imzalanması mecburiyetini getirmeye, bu mecburiyeti beyanname çeşitleri mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya, bu uygulamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu, bu hükme göre beyannameyi imzalayan meslek mensuplarının imzaladıkları beyannamelerde yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkan vergi ziyaına bağlı olarak salınacak vergi, ceza, gecikme faizlerinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulacağı öngörülmüştür.
Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında 4 Sıra No.lu Genel Tebliğinde; sorumluluğu tespit edilen meslek mensupları ile ilgili takibatın bu meslek mensuplarının bağlı bulunduğu vergi dairelerince yerine getirileceği düzenlemesine yer verilmiştir.
Söz konusu mevzuat hükümlerinden; gerçek kişi mükelleflerin ölüm veya gaipliğine karar verilmesi halleri dışında sistemden çıkmaları mümkün görülmediğinden, mükellefiyetleri sona erse de gerçek kişilere e-posta yoluyla ihbarname tebliğlerinin yapılabileceği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, dava dosyasının incelenmesinden, davacı adına SMMM sıfatıyla müştereken ve müteselsil sorumluluğu kapsamında düzenlenen ödeme emirlerinin davacının bağlı olduğu … Vergi Dairesi tarafından düzenlenmesi gerekirken asıl borçlu mükellefin bağlı olduğu … Vergi Dairesi tarafından düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı anlaşıldığından Vergi Dava Dairesi kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık olmadığı sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 13/02/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Müteselsil sorumlu sıfatıyla davacı adına düzenlenen … ve …. sayılı ödeme emrinin davacının veya mükelleflerin bağlı bulunduğu Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından düzenlenmesinin, esasa müessir bir hata olmadığı, Vergi Dava Dairesince işin esası incelenerek karar verilmesi ve temyize konu kararın bu gerekçe ile bozulması gerektiği görüşüyle Dairemizin gerekçe değiştirerek onama kararına katılmıyorum.

(XX) KARŞI OY :
Serbest muhasebeci ve serbest muhasebeci mali müşavirlerin, mali yönden, müştereken ve müteselsilen sorumluluğu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun ”Vergi Beyannamelerinin İmzalanması ve Yeminli Mali Müşavir Tasdik Raporları” başlıklı mükerrer 227. maddesinde düzenlenmiştir. Yasa kuralında, bu tür takibin hangi vergi dairesi tarafından yürütüleceği konusunda bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Ayrıca, takibi yapacak vergi dairesinin saptanması Maliye Bakanlığı’nın yetkisine de bırakılmamıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un “Takibata Selahiyetli Tahsil Dairesi” başlıklı 5. maddesinde, ”Takibat, alacaklı amme idaresinin mahalli tahsil dairesince yapılır. Borçlu veya malları başka mahallerde bulunduğu takdirde, tahsil dairesi borçlunun veya malların bulunduğu mahalde yapılacak takipleri, o mahaldeki aynı neviden amme idaresinin tahsil dairelerine niyabeten yaptırır.” denilmiş; 213 sayılı Kanununun, “Vergi Uygulamasında Yetki” bölümünde, ”Vergi Dairesi” başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrasında, vergi dairesi, ”mükellefi tespit eden, vergi tarh eden, tahakkuk ettiren ve tahsil eden daire” şeklinde tanımlanmış; aynı maddenin ikinci fıkrasında, mükelleflerin, vergi uygulaması bakımından hangi vergi dairesine bağlı olduklarının vergi yasalarıyla belirleneceği kurala bağlanmıştır. Maddenin ikinci fıkrasının ikinci tümcesinde, Maliye Bakanlığı’na, vergi dairelerinin yetki alanları ile mükelleflerin bağlı olacakları vergi dairesini belirleme konusunda yetki verilmiştir. Öte yandan, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 43. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, katma değer vergisinin, mükellefin işyerinin bulunduğu yer vergi dairesince tarh olunacağı belirtilmiştir.
Sözü edilen kurallar uyarınca, 213 sayılı Kanun kapsamına giren vergi, resim ve harç ve benzeri mali yükümlülükler ile bunların zam ve cezalarında vergi mükellefinin bağlı olduğu vergi dairesi tarafından tarh, tahakkuk, tebliğ ve tahsil işlemleri yapılmaktadır.
213 sayılı Kanununun Ceza Kesme Yetkisi başlıklı 365. maddesinde, “Vergi cezaları olayların ilgili bulunduğu vergi bakımından mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi tarafından kesilir.” denilmek suretiyle, mükelleflerin vergi ziyaını oluşturan kimi fiillerine iştirak edenlere Kanunun 344. maddesi uyarınca kesilmesi gereken vergi ziyaı cezaları, mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi tarafından kesilmekte ve tahsil edilmektedir. Ayrıca, mirasçıların veya asıl borçlu tüzelkişiden tahsil edilemeyen vergi ve buna bağlı alacaklar, vergisel yükümlülüğünü yerine getirmeyen kanuni temsilcisi ve/veya ortakların takibi de yine asıl borçlu yükümlünün bağlı bulunduğu vergi dairesi tarafından yapılmaktadır.
Buna göre, ilgili yasa kurallarının, yetki konusunda adına işlem yapılacak mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesini değil, vergiyi doğuran olayların ilgili olduğu vergi dairesini esas aldığı ve işlemlerin bu vergi dairesince yürütülmesinin kabul edildiği sonucuna varılmaktadır. Diğer bir deyişle, yetki kuralı, takip edilmesi gereken kişiye değil, takibin konusu olan verginin mükellefine göre belirlenmiş; verginin mükellefi olmayan kişinin bağlı olduğu vergi idaresinin yetkisi ise, niyabeten yapabileceği işlerle sınırlı tutulmuştur.
Bakılmakta olan davada, ödeme emri ile istenen amme alacağının asıl borçlusu, …’dür. Söz konusu amme alacağının asıl borçludan ya da müştereken ve müteselsilsen borçtan sorumlu sıfatıyla davacıdan takip ve tahsiline, asıl borçlu mükellefin bağlı olduğu … Vergi Dairesi Müdürlüğü yetkili bulunduğundan, davalı idarece ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, işin esası hakkında inceleme yapılarak, bir karar verilmesi gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.