Danıştay Kararı 4. Daire 2021/744 E. 2023/1089 K. 01.03.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2021/744 E.  ,  2023/1089 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2021/744
Karar No : 2023/1089

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü) VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Petrokimya Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket adına, şirket ortağı …’nın aynı zamanda münhasıran sahte belge düzenlediği tespit edilerek, mükellefiyet kaydı re’sen terkin edilmiş olan T.H. … Petrokimya San. Tic. Ltd. Şti.’nin de ortağı/müdürü olması nedeniyle, davacı şirketin 213 sayılı Kanun’un 153/A maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında olduğundan bahisle, söz konusu şirkete ilişkin tüm vergi borçlarının ödenmesi ve 51.895.742,48-TL teminat verilmesine ilişkin olarak düzenlenerek tebliğ edilen … tarih ve … sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; 213 sayılı Kanun’un 153/A maddesinin üçüncü fıkrasında, birinci fıkrada sayılanların, mükellefiyeti bulunan adi ortaklık, ticaret şirketleri ve tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin kanuni temsilcisi, yönetim kurulu üyesi, idarecisi, asgari % 10 ortağı olması, bunları devralması, kısmen veya tamamen bunlara devrolunması halinde, bu durumun vergi dairesi tarafından öğrenildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde birinci fıkrada belirtilen şartların sağlanmasının bu kişilerden istenmesinin öngörülmesindeki temel amaç vergi kaybına yol açılmadan önlem alınmasını sağlamak olmakla birlikte, bireyler açısında da hukuki güvenliğin ve öngörülebilirliğin teminini sağladığı, söz konusu hükümde belirtildiği üzere davacı şirketin ortağı olan …’nın aynı zamanda sahte belge düzenleme nedeniyle hakkında vergi tekniği raporu düzenlenen T.H. …Petrokimya San. Tic. Ltd. Şti.’nin de müdürü/ortağı olduğunun davalı idarece düzenlenen … tarih ve ..sayılı yazı ile tespit edildiği, buna karşılık dava konusu işlemin ise 22.10.2018 tarihinde tesis edilmesi nedeniyle davalı idarenin kanun hükmünde belirtilen bir aylık süreye riayet etmediği, söz konusu bir aylık sürenin salt idari işleyişin sağlanmasının ötesinde, keyfi uygulamaları engelleyerek hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri için de bir teminat oluşturduğu görüldüğünden, davalı idarece kendisine tanınan yasal süre geçirildikten sonra tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, idarece yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğu, aksi yöndeki kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 153/A maddesinin birinci fıkrasında; “Başkaca bir ticari, zirai ve mesleki faaliyeti olmadığı halde münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiğinin vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenen rapor ile tespit edilmesi ve mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediğinin raporda belirtilmesi üzerine işi bırakmış addolunan ve mükellefiyet kayıtları vergi dairesince terkin edilenlerden, serbest meslek erbabının, şahıs işletmelerinde işletme sahibinin, adi ortaklıklarda ortaklardan her birinin, ticaret şirketlerinde; şirketin, kanuni temsilcilerinin, yönetim kurulu üyelerinin, şirket sermayesinin asgari % 10’una sahip olan gerçek veya tüzel kişilerin ya da bunların asgari %10 ortağı olduğu veya yönetiminde bulundukları teşebbüslerin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenlerin veya düzenlenen raporda fiillerin işlenmesinde bilfiil bulundukları tespit edilenlerin işe başlama bildiriminin alınması halinde, bunlar adına mükellefiyet tesis edilebilmesi için işe başlama bildiriminde bulunanların ve mükellefiyeti terkin edilenlerin tüm vergi borçlarının ödenmiş ve 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde sayılan nev’iden 75.000 (88.000) Türk Lirasından ve düzenlenmiş olan sahte belgelerde yer alan toplam tutarın % 10’undan az olmamak üzere teminat verilmiş olması şarttır.” düzenlemesi yer almış, aynı maddenin üçüncü Fıkrasında ise; “Birinci fıkrada sayılanların, mükellefiyeti bulunan adi ortaklık, ticaret şirketleri ve tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin kanuni temsilcisi, yönetim kurulu üyesi, idarecisi, asgari %10 ortağı olması, bunları devralması, kısmen veya tamamen bunlara devrolunması halinde, keyfiyetin vergi dairesinin ıttılaına girdiği tarihten itibaren bir ay içinde birinci fıkrada yer alan şartların yerine getirilmesi bu mükelleflerden yazılı olarak istenir, otuz günlük süre içinde şartların yerine getirilmemesi ve sayılan kişilerin statülerinin devam ettirilmesi halinde, istenilen teminat tutarı verilen sürenin son günü vade tarihi olarak kabul edilmek suretiyle mükellef adına teminat alacağı olarak tahakkuk ettirilir. Tahakkuk ettirilen teminat alacağı, gecikme zammı tatbik edilerek mükelleften, birinci fıkrada sayılan kişilerin teminat isteme tarihi itibarıyla tahakkuk etmiş tüm vergi borçları ise mükellef müşterek ve müteselsil sorumlu olmak üzere, bu kişilerden 6183 sayılı Kanun uyarınca takip ve tahsil edilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Teminat Uygulaması” başlıklı 153/A maddesi ile getirilen düzenlemenin amacının, münhasıran sahte belge ticaretiyle uğraşmak maksadıyla kurulan şirketlerin en başından önüne geçmek olduğu, anılan maddenin açık hükmü ile söz konusu fıkra kapsamında olup durumları kesinleşenlerden ilgili Yasanın belirlediği oranda teminat yatırması veya borcun tamamının istenebileceği kurala bağlanmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 153/A maddesi ile münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiği vergi inceleme raporu ile tespit edilip, mükellefiyeti terkin edilenlerin yeniden mükellef olmaları ya da tüzel kişilere ortak ya da kanuni temsilcisi olmalarının engellenmesi amaçlanmış olup, birinci fıkrada, maddede sayılanların işe başlama bildiriminin alınması halinde adlarına mükellefiyet tesis edilebilmesi için vergi borçlarının ödenmesi, teminat verilmesi gibi şartlar öngörülmüştür.
Yine belirtilen mevzuatta yer alan, “keyfiyetin vergi dairesinin ıttılaına girdiği tarihten itibaren bir ay içinde birinci fıkrada yer alan şartların yerine getirilmesi bu mükelleflerden yazılı olarak istenir” düzenlemesinin ise, idari işleyişi sağlamak üzere ve idareyi bağlayıcı şekilde bir hükme esas alındığı, mükellefler yönünden belirlilik sağlayan bir süre olmadığı, nitekim mevzuatın amacının sistematik yorumundan, münhasıran sahte belge düzenleme fiilini önlemek olduğu anlaşılmaktadır.
Buna göre; Mahkemece işin esası araştırılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, belirtilen bir aylık sürenin geçirilmesi dolayısıyla, idarenin yaptığı işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 01/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyoruz.