Danıştay Kararı 4. Daire 2021/2391 E. 2023/1570 K. 22.03.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2021/2391 E.  ,  2023/1570 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2021/2391
Karar No : 2023/1570

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … Nakliyat Şarapçılık ve Sirke İmalat Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne ait vergi borçlarının tahsili mamacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … ve … sayılı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Danıştay bozma kararı üzerine Vergi Mahkemesinin temyize konu kararıyla; asıl borçlu şirket hakkında 6183 sayılı Kanunda öngörülen tüm takip yolları tüketilmeden amme alacağının şirketten tahsili imkanının bulunmadığı kesin bir şekilde ortaya konulmadan davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, asıl borçlu şirket hakkında malvarlığı araştırması yapıldığı, amme alacağının şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığı, yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğu, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü ve Yedinci Dairelerince, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun Ek 1. maddesi uyarınca birlikte yapılan toplantıda, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Davacı tarafından, … Nakliyat Şarapçılık ve Sirke İmalat Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne ait vergi borçlarının tahsili amacıyla adına, kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … ve … sayılı ödeme emirlerinin iptali istemiyle dava açılmış; Vergi Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; davalı idarece temyiz isteminde bulunulmuştur.
Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 24. maddesinde, kararlarda bulunacak hususlar sayılarak, kararlarda kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesinin yer almasının zorunlu olduğu kurala bağlanmış; aynı Kanun’un “Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar” başlıklı 49. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, temyiz incelemesi sonunda Danıştayın, usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması halinde kararı bozacağı hüküm altına alınmıştır.
Danıştay’ın bazı kararlarında belirtildiği gibi, yargılama hukukunda, yargı (hüküm), uyuşmazlığı çözmekle görevli ve yetkili yargı yerinin, yargılama sürecinin sonunda ulaştığı sonuçtur. Yargı yerinin bu sonuca ulaşırken bir gerekçeye dayanması, Anayasa’nın 141. ve 2577 sayılı Kanun’un 24. maddeleri uyarınca zorunlu olup Anayasa’nın 36. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi bağlamında adil yargılanma hakkı kapsamında güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının da bir gereğidir.
“Hakimin, önüne gelen uyuşmazlıkla ilgili olarak saptadığı maddi olaylar ile verdiği hüküm arasındaki hukuki değerlendirme” olarak tanımlanan gerekçe, aynı zamanda kararın hukuka uygunluğunun denetlenmesini de sağlar. Danıştay’a göre kararların birden fazla ve birbirinden farklı gerekçeye dayanması beraberinde kimi sakıncaları da doğurmaktadır; kararda, hakimi uyuşmazlığın çözümünde tek başına yargıya götürmeye yeterli bir gerekçe gösterilmiş iken, farklı ikinci bir gerekçeye daha dayanılması, yargı yerinin ilk gerekçeye ve bu gerekçenin sonucu olan yargıya güvensizliğini gösterdiği gibi tarafların aralarındaki uyuşmazlığın adilane bir çözüme kavuşturulduğu konusundaki inançlarını da zedeleyecektir. Bu durum hukuki belirlilik ilkesine de aykırılık teşkil edecektir. Ayrıca birden fazla ve farklı gerekçeyle karar verilmesi, temyiz merciince, kararın ve dayanağı gerekçenin hukuka uygunluğunun denetiminin yapılmasını da güçleştirecektir. (Bu konuda UYAP’ta yer alan bazı Danıştay kararları; Danıştay Dördüncü Daire 29/01/2019, E.2018/9125, K.2019/638; Yedinci Daire, 30/03/2006, E.2004/282, K.2006/1032; Vergi Dava Daireleri Kurulu, 13/10/2021, E.2020/68, K.2021/1308; 16/11/2022, E.2022/1278, 1284, K.2022/1421, 1422 sayılı kararları).
Bakılmakta olan davada Vergi Mahkemesince, “dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği tarihte mal varlığı bulunduğu anlaşılan asıl borçlu şirket hakkında 6183 sayılı Kanunda öngörülen tüm takip yolları tüketilmediğinden davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerinin hukuka uygun olmadığı” gerekçesine yer verilmesinin ardından bu kez de “asıl borçlu şirket tarafından tüm vergi borçlarının 6736 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılmış olması sebebiyle, amme alacağının takip ve tahsil edilmesi için öncelikle şirket adına ödeme emri düzenlenmesi ve alacağın şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesi gerektiğinden dava konusu ödeme emirlerinin hukuka uygun olmadığı” şeklinde ikinci ve farklı gerekçeye yer verilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bu durumda, yargılama kurallarına uygun düşmeyen ve kararı etkileyebilecek nitelikte birbirinden farklı ve birden fazla gerekçeye yer verilmek suretiyle dava konusu ödeme emirlerini iptal eden Mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmadığından, temyiz isteminin kabulü ile temyize konu kararın bozulması gerektiği görüşüyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesine atıf yapılarak verilen Daire kararına katılmıyoruz.