Danıştay Kararı 4. Daire 2021/1720 E. 2023/743 K. 14.02.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2021/1720 E.  ,  2023/743 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2021/1720
Karar No : 2023/743

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Sendikası
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı sendika tarafından, Toprak Mahsulleri Ofisi lojmanlarından yararlanan üyelerinden 2019/Ekim dönemine ilişkin olarak lojman kirası ile yakıt bedeli üzerinden yapılan katma değer vergisi kesintilerinin iptali ve yasal faiziyle birlikte iadesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; idari teşkilatlanmada Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı iktisadi devlet teşekkülü olan TMO Genel Müdürlüğünün personeline tahsis ettiği kamu konutları kurumun aktifinde yer almakta ise de, söz konusu kamu konutlarının tahsise bağlı olarak personele kiralanmasının kurumun asıl faaliyeti ile ilgilisi bulunmadığı, kiralama işinin personelin barınması ve sosyal amaçlı olarak yapılan bir teslim niteliğinde olduğu, 3065 sayılı Kanun’ un 17. maddesinin 4. maddesinin (d) bendi uyarınca katma değer vergisine tabi olmadığının açık olduğu, davacı sendikanın TMO Genel Müdürlüğü lojmanlarında oturan üyelerinden 2019 yılı Ekim ayına ilişkin olarak kesinti yoluyla kira ve yakıt bedelleri üzerinden katma değer vergisi hesaplanarak tahsil edilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı tecil faizi ile birlikte iade edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Dava konusu edilen kesintilerin asıl mükelleflerinin kamu konutlarında oturan personeller olduğu, ancak iade söz konusu olursa bunun TMO’ya iade edilecek olduğu, bu durumda TMO ‘nun haksız bir kazanç elde edeceği, TMO’nun ticari faaliyeti kapsamında Kanun’da belirtilen istisna kapsamında olmayan her türlü mal teslimi ve hizmet ifası kapsamında KDV’ ne tabi olduğu, TMO tarafından verilen yazıda lojmanların ticari işletmeye dahil varlıklar olduğu ve aktiflerinde yer aldığı, kiraya verilen konutlardan kira bedeli alındığı, Kanun’da sayılan istisnalar dışında yapmış oldukları teslim ve hizmetlerin KDV’ne tabi oduğundan, lojman kira bedellerinin istisnaya tabi olmadığının belirtildiği, Gelir İdaresi Başkanlığı görüşüne göre de lojman kira ve yakıt bedellerinin üzerinden KDV hesaplanmasına devam edileceği, söz konusu konutların KDV’ ye tabi tutulmasında hukuka aykırı bir uygulamadan bahsedilemeyeceği, kamu konutlarının kiralanmasının sosyal bir yardım olmadığı, açık bir istisna veya muafiyet hükmünün olmadığı, yapılan kesinti işleminde hukuka aykırılık bulunmadığından kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davacı sendikanın “Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü lojmanlarından istifade eden üyelerinden tahsil edilen yakıt ve kira bedelleri üzerinden yapılan 2019 yılı Ekim ayına ait KDV kesintisinin iadesini” talep ettiği, ancak dava konusu kesintinin ne miktarda gerçekleştiği ve özellikle de ne zaman ve nasıl muttali olunduğu hususları açık ve net bir şekilde belli olmadığının anlaşıldığı, 2577 sayılı İYUK 3. maddesi uyarınca davanın konusu ve miktarının net olarak belli edilmesi gerekirken, davayı esastan görüp karara bağlayan temyize konu Vergi Dava Dairesi kararında hukuka uyarlılık bulunmadığından temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’ nun 2.maddesinin 1.fıkrasının 4577 sayılı Kanunun 5.maddesiyle değişik a) bendinde; iptal davasının, idari işlemler hakkında yetki, şekil sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edenler tarafından açılacağı; 14. maddesinin 3. fıkrasının c) bendinde dava dilekçelerinin ehliyet yönünden inceleneceği, 15. maddesinin 1. fıkrasının b) bendinde ise, ehliyetsiz kişi tarafından açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 377. maddesinde; Vergi Mahkemesinde dava açmaya yetkili olanların, mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenler olarak belirtildiği, bunların tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemelerinde dava açabileceklerinin öngörüldüğü, öte yandan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-a maddesinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için, kişisel hakları ihlal edilenler tarafından dava açılabileceği hükme bağlanmıştır
Yukarıda yer alan kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, vergi mahkemesinde dava açabilmek için mükelleflere veya mükellef olmayan kişiler adına vergi tarh edilmesi, ceza kesilmesi, haciz uygulanması, ödeme emri tebliği gibi işlemlerin yapılması gerektiği, bu işlemlerin yapılması halinde hakkında işlem tesis edilen kişinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-a maddesi uyarınca, idari işlemin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biriyle kişisel hakların ihlal edildiği öne sürülerek dava açabilecekleri sonucuna ulaşılmaktadır.
25/06/2001 tarih ve 4688 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun “Sendika ve konfederasyonların yetki ve faaliyetleri” başlıklı 19’uncu maddesinde, “Sendika ve konfederasyonlar kuruluş amaçları doğrultusunda aşağıdaki faaliyetlerde bulunabilirler: (f) -Üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya hukukî yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya mirasçılarını, her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak. ” kuralına yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacı sendika tarafından, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürlüğü lojmanlarından istifade eden sendika mensubu personelden, lojman kirası ve yakıt bedeli olarak tahsil edilen tutar üzerinden 2019/10 döneminde kesinti yoluyla alınan katma değer vergisinin yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerine göre, sendika ve üst kuruluşlarının bizzat taraf oldukları hukuki ilişkiler dolayısıyla, davacı ve davalı oluş sıfatları ile ortak çıkarların korunması için tanınan davacı olabilme sıfatından başka hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya bunların mirasçılarını her derecedeki yargı organları önünde temsil etme ve dava açma hakkı olduğu, sendika ve üst kuruluşların diğer tüzel kişiliklere genel hükümler uyarınca tanınan taraf olma ve dava açma ehliyetinin dışında, üyelerini ve bunların mirasçılarını temsil etme ve ettirme yetkisi ile donatılmış olduğu görülmektedir. Söz konusu maddenin sendikalara ve üst kuruluşlarına tanıdığı yetkinin temsil yetkisi bağlamında değerlendirilmesi gerektiği, bu düzenleme ile idare tarafından sendika üyesi olan kamu görevlisi hakkında tesis edilen bireysel (subjektif) işlemler nedeniyle bu ilişkinin tarafı olmayan sendika ve üst kuruluşa, üyesinin isteğine bağlı olarak uyuşmazlığın çözümünde taraf olarak kendisini temsil etme yetki ve sorumluluğu verdiği anlaşılmaktadır.
Buna göre, sendikaların üyelerine yönelik olarak tesis edilen bireysel (subjektif) işlemlere karşı, toplu sözleşmeden ve diğer konulardan dolayı çalışanları temsilen bizzat taraf olarak açacağı davalardan farklı olarak, üyelerinin talebi ile yazılı başvuru üzerine temsil belgesi ile yapılabileceği, sendika üyesi olan kamu görevlisinin isteği üzerine, statüsü ve bu statüsünden kaynaklanan hak, yükümlülük, görev ve sorumlulukları ile atama, nakil, disiplin ve personel hukukuna ilişkin diğer düzenlemelere dayalı olarak, üyeleri hakkında tesis edilen bireysel (subjektif) işlemlere karşı, üyelerini temsilen avukatları aracılığıyla dava açabilecekleri ve bu nedenle açılan davalarda taraf olabilecekleri sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, davacı sendikanın Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü lojmanlarından istifade eden üyelerinden tahsil edilen yakıt ve kira bedelleri üzerinden yapılan KDV kesintisinin iadesi isteminin üyelerin menfaatini etkileyen bireysel bir işlem olduğu, buna ilişkin sendika üyelerinin talebine binaen yazılı başvuruları üzerine temsil belgesi ile dava açılabileceği, böyle bir başvuru bulunmadığı için sendikanın dava açma ehliyeti bulunmadığından davanın ehliyet yönünden reddi gerekirken bu husus gözetilmeden verilen Vergi Dava Dairesi kararında usul ve yasaya uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 14/02/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3/1. maddesinde; İdari davaların Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılan imzalı dilekçelerle açılacağı 3/2. maddesinin (b) bendinde de; dilekçelerde davanın konusu ve sebepleriyle dayandığı dilellerin gösterileceği belirtilmiş, aynı kanunun 15/1-d maddesinde ise, dava dilekçelerinin 3 veya 5. maddesine uygun olmadığı durumlarda otuz (30) gün içinde 3 ve 5. maddeye uygun şekilde düzenlenmek ve noksanları tamamlanmak üzere dilekçelerin reddedileceği hükme bağlanmıştır.
Olayda, Vergi Dava Dairesince, davacı sendikanın ” Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü lojmanlarından istifade eden üyelerinden tahsil edilen yakıt ve kira bedelleri üzerinden yapılan 2019 yılı Ekim ayına ait KDV kesintisinin iadesini” talep ettiği, ancak davanın konusunun bu kesintinin ne miktarda gerçekleştiği ve özellikle de ne zaman ve nasıl muttali olunduğu hususları açık ve net bir şekilde belli olmadığından, vergi mahkemesince dava dilekçesinin yukarıda mezkur İdari Yargılama Usulü Kanununun 3. maddesine uygun düzenlenmediği dolayısıyla, iş bu talebin sözü edilen Yasanın 15/1-d maddesi uyarınca “dilekçe ret” edilerek, davacı talebi açık ve net bir şekilde ortaya konulmasından sonra bir karar verilmesi gerekir idi.
Bu durumda, 2577 sayılı İYUK 3. maddesi uyarınca davacının dava dilekçesi reddedilmek suretiyle davanın konusu ve miktarının net olarak belli edilmesi gerekirken, davayı esastan görüp karara bağlayan temyize konu Vergi Dava Dairesi kararında hukuka uyarlılık bulunmadığından kararın bozulması gerektiği görüşüyle Daire kararına katılmıyoruz.