Danıştay Kararı 4. Daire 2021/15 E. 2023/1441 K. 15.03.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2021/15 E.  ,  2023/1441 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2021/15
Karar No : 2023/1441

TEMYİZ EDEN TARAFLAR: 1- …
VEKİLİ : Av. …

2- … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının temyizen incelenerek taraflarca aleyhlerine olan hüküm fıkralarının bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, temsilcisi olduğu tasfiyesi tamamlanmış …Matbaacılık Ambalaj San. Tic. A.Ş.’nin 26/11/2014 tarihinde yaptığı sermaye azaltımı işlemi nedeniyle ilgili dönem beyannamesinin gerçeği yansıtmadığından bahisle tanzim edilen vergi tekniği ve vergi inceleme raporlarına istinaden re’sen tarh edilen 2014 yılı vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi ile gelir (stopaj) vergisinin kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:…sayılı kararda; olayda, ilgili Kanun maddelerinde sermaye azaltılması yoluna gidilmesi halinde sermayeden çekilecek tutarın öncelik sırasının ne olacağına ilişkin herhangi bir bağlayıcı hüküm bulunmadığı, davacının temsilcisi olduğu şirket her ne kadar sermaye azaltılması esnasında işletmeden çekilen tutarların sermayenin hangi kalemlerinden oluştuğuna ilişkin detaylı bir açıklamayı ortaklar kurulu kararında ve yasal kayıtlarında belirtmemiş ise de, şirketin iradesi esas alınarak sermayeden çekilen tutarın iradesi doğrultusunda beyan ettiği kalemlerden oluştuğunun kabulü gerektiği, davacı şirket yetkilisinin, inceleme aşamasında inceleme elemanına verdiği ifade de ve dava dilekçesinde 2014 yılında işletmeden çekilen 14.000.000,00 TL sermayenin birinci kaleminin ortakların şirkete koyduğu nakdi sermaye ikinci kaleminin enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan olumlu farklar, üçüncü kaleminin ise yeniden değerleme artış fonundan oluştuğunu ifade ettiği, şirketin yasal kayıtları ile uyumlu olan bu beyan dikkate alındığında, 2014 yılında sermayeden çekilen tutarın ortakların şirkete ayni olarak koydukları sermayeden kaynaklanan kısmı, kurumun ticari faaliyetinden elde edilen bir kazanç olmadığından bu tutarın işletmeden çekilmesinin de vergiye tabi olmayacağı, yine kurum yetkilisinin beyanı doğrultusunda sermayeden çekilen tutarın enflasyon düzeltmesi olumlu farkları ve yeniden değerleme artış fonundan kaynaklanan kısmının ise 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun enflasyon düzeltmesi ve yeniden değerleme başlıklı mükerrer 298. maddesinin 5. fıkrasında; pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde vergiye tabi tutulacağı düzenlemesine yer verildiği, bu maddeye göre enflasyon düzeltmesi ve yeniden değerleme oranlarına tabi tutulan pasif kalemlerden kaynaklanan farkların işletmeden çekilmesinin kurumlar vergisine tabi olduğu belirtilmesine rağmen, enflasyon düzeltmesi ve yeniden değerlemeye tabi tutulan pasif olmayan kalemlerden kaynaklanan farkların işletmeden çekilmesi veya başka bir hesaba aktarılması halinde vergiye tâbi tutulacağına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı, bu durumda 2014 yılında sermaye azaltılması sonucu sermayeden çekildiği belirtilen ikinci ve üçüncü kalemde yer alan sermaye düzeltmesi enflasyon farkından kaynaklanan kısım ile yeniden değerleme artış fonundan kaynaklanan kısımların da kurumlar vergisine tabi tutulamayacağı, buna göre davacının temsilcisi olduğu şirketin 2014 yılında sermaye azaltılması yolu ile işletmeden çektiği; ortakların ayni olarak koyduğu sermaye tutarı, sermaye düzelltilmesi enflasyon olumlu farkı ve yeniden değerleme değer artış fonu kalemleri kurumlar vergisine tabi tutulması gereken unsurlar olmadığından, bu tutarların kurumlar vergisi matrahına ilavesi sureti ile bulunan matrah farkı üzerinden yapılan cezalı tarhiyatlarda hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinafa konu kararın yerinde görülen kısmı gereğince şirket sermayesinden azaltılarak ortaklara dağıtılan 14.000.000,00 TL’lik tutarın, şirket kararı doğrultusunda, ortaklar tarafından daha önce şirkete konulan nakit sermaye, 17/01/2008 tarihinde sermayeye ilave edilen sermaye düzeltmesi olumlu farkları, 11/07/1995 ve 26/12/2001 tarihlerinde sermayeye ilave edilen yeniden değerleme artış fonu kalemlerinden sağlandığının kabulü gerektiği, buna göre işletmeden çekilen ortaklara ait nakit sermaye tutarının ticari kazancın bir unsuru olmaması nedeniyle bu tutar için beyanname verilmesine ve vergilendirme yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşıldığından, davalı idarenin bu kısma yönelik istinaf talebinin reddi gerektiği, istinafa konu kararın yerinde görülmeyen sermaye azaltımının sermaye düzeltmesi olumlu farkından ve yeniden değerleme artış fonlarından kaynaklanan kısmına gelince; şirket bilançolarının pasif (sermaye) kalemlerinde yer alan ve enflasyon düzeltmesi/değerleme sonucu meydana gelmiş farkların işletmeden çekilmesi veya başka bir hesaba nakledilmesi halinde vergiye tabi tutulacağı, bu sebeple, işletmelerin ticari faaliyeti neticesinde meydana gelerek ticari kazancın unsurunu oluşturan enflasyon düzeltme farkları, maliyet artış fonu, yeniden değerleme fonu, taşınmaz satış kazancı istisnası fonu ve olağanüstü yedeklerin sermayeye ilave edilmesi vergiden istisna tutulmuş olsa da, sermayeden çekilmesi halinde vergiye tabi tutulması gerektiği açık olduğundan dava konusu cezalı tarhiyatların, sermaye azaltımının ortaklar tarafından daha önce şirkete konulan ve 2014 yılında işletmeden çekilen nakit sermaye sonrası kalan ve sermaye düzeltilmesi olumlu farkı ile yeniden değerleme artış fonlarından oluşan matraha isabet eden kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle istinaf başvurusunun kısmen reddine, kısmen kabulüne, Vergi Mahkemesi kararının kısmen kaldırılması ile cezalı tarhiyatların sermaye azaltımının sermaye düzeltmesi olumlu farkından ve yeniden değerleme artış fonlarından kaynaklanan kısmı yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDEN DAVACININ İDDİALARI : Davacı tarafından, ileri sürülen itiraz nedenlerinin Vergi Dava Dairesince dikkate alınmadığı, sermayeye eklenen değer artışlarının, ortaklar tarafından işletmeye ilave edilmiş kıymetler olarak kabul edildiği, bu işlemlerin kâr dağıtımı sayılamayacağı, kanun koyucunun amacı ve iradesi dikkate alınmadan ilgili kanun hükümlerinin yorumlandığı, mevzuatta gelir vergisi mükellefleri ile kurumlar vergisi mükellefleri arasında ayrıma gidildiği, kıyas yoluyla vergilendirme yapılamayacağı, söz konusu hususun Anayasanın 73. maddesine aykırılık teşkil ettiği belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının aleyhe olan kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

TEMYİZ EDEN DAVALININ İDDİALARI : Davalı idare tarafından, yapılan işlemlerin yasal ve yerinde olduğu belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının aleyhe olan kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

DAVACININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

DAVALININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Uyuşmazlıkta, cezalı tarhiyatların dayanağı olan inceleme raporunda davacının temsilcisi olduğu şirketin 2014 yılı kurumlar vergisi beyannamesinin gerçeği yansıtmadığından hareketle re’sen takdire gidildiği, sermaye azaltımının nasıl yapılacağına ilişkin olarak olay tarihinde herhangi bir yasal düzenlemenin bulunmadığı, Gül Matbaacılık Ambalaj San. Tic. A.Ş.’nin sermaye azaltımındaki iradesinin ise yasal kayıtlarıyla uyumlu olduğu, bu haliyle inceleme elemanınca olması gereken sıralamanın yasal dayanağının bulunmadığı dikkate alındığında re’sen takdir nedeninin de somut olayda gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmakla, dava konusu cezalı tarhiyatlarda hukuka uyarlık bulunmadığından Vergi Dava Dairesi kararının redde ilişkin kısmının bozulması, kabule ilişkin kısmının ise belirtilen gerekçelerle onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Olay tarihinde yürürlükte bulunduğu haliyle 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 73. maddesinin üçüncü fıkrasında, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı; dördüncü fıkrasında, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilebileceği hükme bağlanmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3/B maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, 134. maddesinin 1. fıkrasında, vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu kurala bağlanmış, 30. maddesinde, re’sen vergi tarhı tanımlanarak 30/4. maddesinde; defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikaların, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısıyla ihticaca salih bulunmaması halinde vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığının kabul edileceği, 30/6. maddesinde ise; tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunması halinde verginin re’sen tarh olunacağı öngörülmüştür.
Dosyanın incelenmesinden, davacının yönetim kurulu üyesi ve ortağı olduğu tasfiyesi tamamlanarak tüzel kişiliği sona eren …Mat. Amb. San. Tic. A.Ş. hakkında tanzim edilen … tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporu’nun incelenmesinden; …Mat. Amb. San. Tic. A.Ş.’nin sermaye artışına ilişkin Türkiye Ticaret Sicil Gazeteleri incelendiğinde, 11/07/1995 ve 26/12/2001 tarihlerinde yeniden değerleme artış fonu olarak toplam 3.057.995,41 TL’nin şirket sermayesine ilave edilmesine karar verildiği, 17/01/2008 tarihinde de 9.000.000,00 TL olan şirket sermayesinin 7.100.711,77 TL sermaye düzeltmesi olumlu farklarının, 5.103.898,63 TL gayrimenkul satış kazançlarının, 1.795.389,60 TL olağanüstü yedeklerden gelen tutarların ilavesi sureti ile 14.000.000,00 TL artırılarak 23.000.000,00 TL’ye çıkarıldığı, daha sonra 02/12/2014 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi ile 23.000.000,00 TL olan bu sermayenin 14.000.000,00 TL azaltılarak 9.000.000,00 TL’ye indirildiği, şirket kararına göre bu azaltımın ortaklar tarafından daha önce şirkete konulan nakit sermaye, 17/01/2008 tarihinde sermayeye ilave edilen sermaye düzeltmesi olumlu farkları, 11/07/1995 ve 26/12/2001 tarihlerinde sermayeye ilave edilen yeniden değerleme artış fonu kalemlerinden sağlandığının belirtilmesine karşın vergi müfettişince söz konusu azaltıma konu olan ve işletmeden çekilen 14.000.000,00 TL’lik toplam tutarın sırasıyla 3.057.995,41-TL tutarındaki yeniden değerleme artışları, 7.100.711,77 TL tutarındaki sermaye düzeltmesi olumlu farkları ve bunların toplamından sonra kalan kısım olan 3.841.292,82 TL tutarındaki gayrimenkul satış kazançları kaleminden sağlandığının kabul edilmesi gerektiği, bu kalemlerden yeniden değerleme artışlarına ve sermaye düzeltmesi olumlu farklarına konu toplam 10.158.707,18 TL tutarın 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 38. maddesi uyarınca kurumlar vergisine tabi tutulması gerektiği halde şirketin 2014 yılı kurumlar vergisi beyannamesinde beyanda bulunmadığı, aynı zamanda bu iki kalemin ve gayrimenkul satış kazançları kaleminin toplamı olan 14.000.000,00 TL’lik tutarın brüte iblağ edilmesi sonucu bulunan 16.470.588,24 TL tutarın 2014/12 dönemi için gelir vergisi tevkifat matrahı olarak kabul edilerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94/6-b-i. maddesi uyarınca gelir vergisi kesintisine tabi tutulması gerektiği halde şirketin bu tutar için tevkifat yapıp muhtasar beyanname ile beyan etmediği hususları belirtildikten sonra, buna göre bulunan fark vergiler için davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla dava konusu vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi ve gelir (stopaj) vergisi tarhiyatlarının yapıldığı anlaşılmıştır.
Ülkemizdeki ekonomik büyümede ve kalkınmada önemli bir payı olan sermaye şirketleri, faaliyetlerinin reel olarak büyümesi sonucu gereken fon ihtiyacının giderilmesi veya yeni yatırımlarının finansmanı amacıyla sermayelerini artırabilmektedirler. Bu şirketler vergisel düzenlemelerin sağlamış olduğu avantajlar ve enflasyonist dönemlerden olumsuz şekilde etkilenebilen sermayelerinin güncellenmesi ihtiyacı başta olmak üzere çeşitli nedenlerle de sermaye artırımına gidebilmektedirler. Sermaye artırımı ortaklarca şirket bünyesine konulan ayni veya nakdi sermaye şeklinde olabileceği gibi işletme faaliyetleri sonucu oluşan kârlar, yeniden değerleme fonları, enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan fonlar, Kurumlar Vergisi Kanunu başta olmak üzere özel kanunları uyarınca ayrılması gereken fonlar gibi çeşitli kaynakların sermayeye aktarılması suretiyle de olabilmektedir.
Ekonomik ve ticari aktivitenin bir sonucu olarak sermaye şirketleri muhtelif nedenlerle de sermayelerini azaltabilmektedirler. Bunlardan en bilinenleri şirketlerin içinde bulundukları ekonomik ve finansal durum sebebiyle bir kısım sermayelerinin atıl kalması, geçmiş yıl zararlarının sermaye azaltımı suretiyle itfa edilerek bilanço ve mali tabloların daha sağlıklı hale getirilmesidir.
Anonim şirketlerde sermaye azaltımı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 473 ila 475 maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un ilgili maddelerinde sermaye azaltımının ne şekilde yapılacağı düzenlenmiş, ancak sermaye azaltımı esnasında öncelikle hangi sermaye unsurlarının dikkate alınması gerektiğine ilişkin olarak herhangi bir hüküm ihdas edilmemiştir. Aynı şekilde uyuşmazlık konusu dönemde Kurumlar Vergisi Kanunu’nda ve diğer vergi mevzuatında da buna yönelik herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak, 09/11/2022 tarih ve 32008 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7420 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 22. maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/B. maddesine eklenen düzenleme ile ”sermaye azaltımında vergileme”nin nasıl yapılacağına ilişkin hususlar yasal dayanağa kavuşmuştur. Anılan kanun maddesinin gerekçesinde ise; ”Sermayesi, işletmeden çekilmesi halinde vergilendirilmeyecek olan ayni veya nakdi sermayenin dışında diğer unsurları da barındıran şirketlerde sermaye azaltımının sermayenin hangi unsurlarından yapıldığı hususunda idare ile mükellefler arasında görüş ayrılıkları yaşanabilmekte, vergi kanunlarında bu hususu açıkça düzenleyen bir hüküm bulunmaması nedeniyle söz konusu durum zaman zaman yargı yoluna taşınan ihtilaf haline de gelebilmektedir.” denilerek bu konuda herhangi bir yasal dayanağın bulunmadığı kanun koyucu tarafından da kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 73. maddesinde yer alan düzenlemeyle maddede belirtilen hallerde yürütme organına devredilen yetki haricinde kamu gücüne dayanılarak tahsil edilen vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla düzenlenmesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu zorunluluk verginin kanuniliği ilkesi olarak tanımlanmakta olup bu ilke uyarınca verginin yükümlüsü, konusu, vergiyi doğuran olay, matrah, oran, tarh, tahakkuk, tahsil, zamanaşımı, muafiyet ve istisna gibi vergilendirmenin temel ögelerinin kanun ile belirlenmesi gerekir.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla düzenlenmesinin öngörülmesiyle takdire dayalı keyfî uygulamalar önlenerek vergisel yükümlülüklerin belirli ve öngörülebilir olması ve bu bağlamda vergi mükelleflerinin hukuki güvenliği sağlanmak istenmiştir. Verginin belirli ve öngörülebilir olması, vergisel yükümlülüğün hem kişiler hem de idare yönünden açık ve anlaşılır olmasını, vergilendirmeye ilişkin kanun kuralının, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmesini gerektirir.
Yukarıda izahı yapılan yasa maddelerinde sermaye azaltılması yoluna gidilmesi halinde sermayeden çekilecek tutarın öncelik sırasının ne olacağına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla davacının temsilcisi olduğu şirket her ne kadar sermaye azaltılması esnasında işletmeden çekilen tutarların sermayenin hangi kalemlerinden oluştuğuna ilişkin detaylı bir açıklamayı genel kurul kararında ve yasal kayıtlarında belirtmemiş ise de, şirketin iradesi esas alınarak sermayeden çekilen tutarın iradesi doğrultusunda beyan ettiği kalemlerden oluştuğunun kabulü gerekmektedir. Davacı şirket yetkilisi, gerek inceleme aşamasında inceleme elemanına verdiği ifade ve gerek dava dilekçesinde 2014 yılında işletmeden çekilen 14.000.000,00 TL sermayenin; birinci kaleminin ortakların şirkete koyduğu nakdi sermaye, ikinci kaleminin enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan olumlu farklar, üçüncü kaleminin ise yeniden değerleme artış fonundan oluştuğunu ifade etmiştir. Söz konusu beyanın şirketin yasal kayıtlarıyla da uyumlu olmadığına ilişkin iddia veya tespit de bulunmamaktadır.
Ancak sermaye azaltımının muvazaalı şekilde vergiden kaçınmak amacıyla yapıldığı kanaatine varılması durumunda sermaye azaltımı sonucunda ortaklara dağıtılan tutarın vergilendirilmesinin gerekeceği her türlü izahtan varestedir. Olayda, sermaye azaltımının şirketin faaliyet alanının daraltılması neticesinde sermayenin yürütülen faaliyetin gerektirdiğinden fazla olduğu kanaatine varılması nedeniyle, en son sermaye artırımının üzerinden altı yıldan fazla bir süre geçtikten sonra yapıldığı ve azaltımın bu amaç dışında muvazaalı olarak yapıldığına yönelik idarece yapılmış bir tespitin de bulunmadığı dikkate alındığında olayda vergilendirmeye gidilemeyeceği açıktır.
Dava konusu cezalı tarhiyatın dayanağı raporun ”Re’sen Takdir Nedeni” başlıklı bölümünde; davacının yönetim kurulu üyesi ve ortağı olduğu tasfiyesi tamamlanmış …Matbaacılık Ambalaj San. Tic. A.Ş.’nin 2014 hesap döneminde sermaye azaltımında bulunduğu, sermayenin azaltılan kısmını ortaklarına dağıttığı, ancak, kurumlar vergisine tabi sermaye kalemlerine ilişkin 2014 hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde beyanda bulunmadığının tespitinden hareketle, mükellefin 2014 yılı kurumlar vergisi beyannamesinin gerçeği yansıtmadığı, bu durumun ise 213 sayılı Kanun’un 30/6. fıkrası uyarınca dönem matrahının re’sen takdirini gerektirdiği belirtilmiştir. Öte yandan ilgili raporun dayanağı vergi tekniği raporunun ”Yasal Mevzuat” başlıklı bölümünde sermaye azaltımının ne şekilde olması gerektiğine dair herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, sadece konu ile ilgili özelgelere yer verilerek sıralamanın nasıl yapılması gerektiğine ilişkin; sermaye azaltımının öncelikle kurumlar vergisine tabi tutulacak ve kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılacak sermaye kalemleri ile yalnızca kâr dağıtımına bağlı sermaye kalemlerinden yapılmış sayılacağı yönünde değerlendirme yapıldığı görülmüştür.
Buna göre, cezalı tarhiyatların dayanağı raporda yer alan davacının temsilcisi olduğu şirketin kurumlar vergisi beyannamesinin gerçeği yansıtmadığına ilişkin tespitin yasal bir dayanağının olmadığı, diğer bir ifadeyle olayda ”re’sen takdir nedeni”nin bulunmadığı anlaşılmakla, dava konusu cezalı tarhiyatlarda hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne, davalı idarenin temyiz isteminin ise yukarıda belirtilen gerekçelerle reddine,
2. Temyize konu …Bölge İdare Mahkemesi …Vergi Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının kabule ilişkin kısmının yukarıda belirtilen gerekçe ile ONANMASINA,
3. Anılan Vergi Dava Dairesi kararının redde ilişkin kısmının ise BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 15/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından taraflar temyiz istemlerinin reddi gerektiği görüşüyle davacı temyiz isteminin kabulü yolundaki Dairemiz kararına katılmıyoruz.