Danıştay Kararı 4. Daire 2020/961 E. 2023/1212 K. 06.03.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2020/961 E.  ,  2023/1212 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/961
Karar No : 2023/1212

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Limited Şirketi
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket tarafından; davacı adına 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 153/A maddesi kapsamında düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; … İnş. Teks. Gıda Tur. San. Ve Dış Tic. Ltd. Şti. hakkında düzenlenen … tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporunun tetkikinden; açılış yoklaması haricinde ulaşılamayan şirket adına beyan edilen çok yüksek tutarlı katma değer vergisi matrahının ticari icaplara acıkça aykırı olması, şirketin alış bildirimlerinin büyük oranda hakkında sahte belge düzenlemekten dolayı olumsuz tespitler bulunan mükelleflerden olması ve vergi tekniği raporundaki diğer tespitler karşısında anılan şirketin gerçek ticari muamele gerçekleştirmeyip münhasıran sahte fatura ticareti ile iştigal ettiği ve şirket adına düzenlen faturaların gerçek ticari muameleye dayanmayan sahte belgeler olduğunun kabulü gerektiği, söz konusu şirket adına her türlü işlemin gerçekleştirilmesi hususunda en geniş şekilde yetkilendirilen davacı şirketin kanuni temsilci ve ortağı …’ın bu sahte belge düzenleme eylemine bilfiil katkıda bulunduğu sonucuna ulaşıldığından dava konusu ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 153/A maddesi uyarınca yapılan tahakkuka ilişkin vade belirleme yazılarında, Anayasa’nın amir hükmüne rağmen, söz konusu işleme karşı ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve başvuru sürelerinin gösterilmediği, dolayısıyla davacı şirketin bu işleme karşı meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkını kullanmasına imkan verilmeyerek, hak arama hürriyetinin önüne geçildiği sonucuna varılmakla, mevzuat hükümlerine uygun olarak tanzim edilmemiş olan yazıya dayanılarak davacı şirket adına düzenlenen dava konusu ödeme emrinde hukuka uyarlık görülmediği sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, yapılan iş ve işlemlerin hukuka uygun olduğu, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu, 40. maddesinde de Devletin işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğuna yer verilmiştir.
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 153/A maddesinin 1. fıkrasında; “Başkaca bir ticari, zirai ve mesleki faaliyeti olmadığı halde münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiğinin vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenen rapor ile tespit edilmesi ve mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediğinin raporda belirtilmesi üzerine işi bırakmış addolunan ve mükellefiyet kayıtları vergi dairesince terkin edilenlerden, serbest meslek erbabının, şahıs işletmelerinde işletme sahibinin, adi ortaklıklarda ortaklardan her birinin, ticaret şirketlerinde; şirketin, kanuni temsilcilerinin, yönetim kurulu üyelerinin, şirket sermayesinin asgari % 10’una sahip olan gerçek veya tüzel kişilerin ya da bunların asgari % 10 ortağı olduğu veya yönetiminde bulundukları teşebbüslerin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenlerin veya düzenlenen raporda fiillerin işlenmesinde bilfiil bulundukları tespit edilenlerin işe başlama bildiriminin alınması halinde, bunlar adına mükellefiyet tesis edilebilmesi için işe başlama bildiriminde bulunanların ve mükellefiyeti terkin edilenlerin tüm vergi borçlarının ödenmiş ve 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde sayılan nev’iden 75.000 (88.000) Türk Lirasından ve düzenlenmiş olan sahte belgelerde yer alan toplam tutarın % 10’undan az olmamak üzere teminat verilmiş olması şarttır.” düzenlemesi yer almış, aynı maddenin 3. Fıkrasında ise; “Birinci fıkrada sayılanların, mükellefiyeti bulunan adi ortaklık, ticaret şirketleri ve tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin kanuni temsilcisi, yönetim kurulu üyesi, idarecisi, asgari % 10 ortağı olması, bunları devralması, kısmen veya tamamen bunlara devrolunması halinde, keyfiyetin vergi dairesinin ıttılaına girdiği tarihten itibaren bir ay içinde birinci fıkrada yer alan şartların yerine getirilmesi bu mükelleflerden yazılı olarak istenir. Otuz günlük süre içinde şartların yerine getirilmemesi ve sayılan kişilerin statülerinin devam ettirilmesi halinde, istenilen teminat tutarı verilen sürenin son günü vade tarihi olarak kabul edilmek suretiyle mükellef adına teminat alacağı olarak tahakkuk ettirilir. Tahakkuk ettirilen teminat alacağı, gecikme zammı tatbik edilerek mükelleften, birinci fıkrada sayılan kişilerin teminat isteme tarihi itibarıyla tahakkuk etmiş tüm vergi borçları ise mükellef müşterek ve müteselsil sorumlu olmak üzere, bu kişilerden 6183 sayılı Kanun uyarınca takip ve tahsil edilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuatta süreye ilişkin bir düzenlemenin yer almadığı görülmektedir. Dosyanın incelenmesinden de davacı şirketten 15/11/2017 tarihli yazı ile Vergi Usul Kanunu 153/A maddesi 3. fıkrası uyarınca teminat istenildiği, bu teminatın belirtilen süre içerisinden de verilmemesi üzerine adına düzenlenen, 11/02/2018 tarihinde tebliğ edilen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali için 22/02/2018 tarihinde, davacı tarafından süresi içerisinde Mahkemeye başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Bu halde Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 15/03/2022 tarih ve E:2021/1, K: 2022/1 sayılı kararında da değinildiği üzere, yargı organına düşen görevin, ilgililerin başvuru yolu ve süresinin gösterilmemesi nedeniyle uğradığı mağduriyetin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaşmasını önlemek olacağı açıktır. Burada önemli olan husus, hakkın kullanımını engelleyen olguların, mahkemeye erişim hakkının özüne dokunulmasının önüne geçilmesi olacaktır. Bu nedenle Vergi Dava Dairesi kararında Vergi Usul Kanunu’nun 153/A maddesi uyarınca yapılan tahakkuka ilişkin vade belirleme yazılarında, Anayasa’nın amir hükmüne rağmen, söz konusu işleme karşı ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının gösterilmediği gerekçesiyle verilen kararda hukuki isabet görülmediğinden, dosyanın esasının incelenerek, Vergi Usul Kanunu 153/A maddesi kapsamında teminat istenmesine ilişkin şartların da oluşup oluşmadığının değerlendirilerek, bir karar verileceği tabidir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 06/03/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.