Danıştay Kararı 4. Daire 2020/944 E. 2023/1078 K. 28.02.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2020/944 E.  ,  2023/1078 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/944
Karar No : 2023/1078

TEMYİZ EDEN TARAFLAR : 1- … Holding Anonim Şirketi
VEKİLİ: Av. …

2- … Başkalığı
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek taraflarca aleyhlerine olan hüküm fıkralarının bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, 2017 yılı için ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk ettirilen kurumlar vergisinin 6.424.270,62 TL’lik kısmının kaldırılması ve hesaplanacak yasal faiziyle birlikte iadesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; uyuşmazlığın amortismanları reddedilen ve 2017 yılında satışı gerçekleştirilen 1 adet uçağın kazancı hesaplanırken bu taşıta ait reddedilen amortisman tutarının maliyet olarak dikkate alınmaması üzerine fazladan tahakkuk ettirilen 2.824.197,50 TL kurumlar vergisine ilişkin kısmı yönünden; davacı şirketin aktifine kayıtlı olan 1 adet hava aracı nedeniyle ayrılan ve gider olarak yazılan amortisman tutarının davacı hakkında düzenlenen vergi tekniği raporu ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11. maddesi kapsamında kabul edilmeyen indirim olarak değerlendirilerek reddedildiği, daha sonra bu hava aracının 2017 yılında satıldığı, taraflar arasındaki ihtilafın da 2017 yılında yapılan satış nedeniyle elde edilen kurum kazancından reddedilen amortismanın düşülüp düşülemeyeceğine ilişkin olduğu, hava taşıtına ait amortisman giderinin ilgili yıl kurumlar vergisi matrahından indirilmediği hususunun taraflar arasında sabit olduğu, bu durumda, mükerrer vergilendirmenin önüne geçebilmek için hava taşıtının satışı nedeniyle elden çıkarılması sırasında reddedilen amortisman giderinin maliyet olarak dikkate alınması gerektiği, dolayısıyla, davacı şirketin aktifine kayıtlı olan 1 adet uçağın 2017 yılında satışı nedeniyle kurum kazancı hesaplanırken 2012 yılında ayrılan ancak reddedilen 14.120.987,52 TL amortisman tutarına isabet eden (14.120.987,52 TL x 0,20=) 2.824.197,50 TL’lik kurumlar vergisi tahakkukunda yasal isabet görülmediği; uyuşmazlığın şirket aktifinde kayıtlı olup kiralama konusu yapılan ve kira geliri elde edilen hava taşıtları ile ilgili katlanılan sigorta ve bakım masraflarının indirim olarak dikkate alınmaması nedeniyle tahakkuk ettirilen 1.830.923,05 TL kurumlar vergisine ilişkin kısmı yönünden; davacı şirketin ana sözleşmesinin incelenmesinden, hava ulaşım araçlarının alımı, satımı, kiralanması ve kiraya verilmesi faaliyetinin şirketin esas faaliyet konuları arasında bulunduğu, yine hava taşıtlarının kiraya verilmesi faaliyetinin yalnızca ana sözleşmede yazılı bir faaliyet konusu olarak kalmadığı, davacı şirket tarafından 2007 yılından itibaren fiilen hava taşıtlarının kurumsal bir müşteriye (… AŞ’ye) kiraya verildiği ve kira geliri elde edildiği anlaşıldığından, kira geliri elde edilen söz konusu hava taşıtları ile ilgili katlanılan sigorta ve bakım giderlerinin safi kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması gerektiği, bu haliyle, fazladan tahakkuk ettirilen 1.830.923,05 TL kurumlar vergisinin de hukuka aykırı olduğu; söz konusu (2.824.197,50 TL + 1.830.923,05 TL=) 4.655.120,55 TL kurumlar vergisi tahakkukunun kaldırılması ve ödenen bu vergi tutarının tahsil tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya iadesi gerektiği; uyuşmazlığın şirket aktifinde yer alan iştiraklerden … AŞ’nin sermaye azaltımı neticesinde oluşan zararın %75’lik kısmının indirim olarak dikkate alınmaması nedeniyle tahakkuk ettirilen 1.769.150,07 TL kurumlar vergisine ilişkin kısmında ise, davacı kurumun iştirak kazançları 5520 sayılı Kanunun 5/1-a maddesi uyarınca istisna kapsamında tutulan kazanç sayıldığından ve bu kapsamda oluşan zararın indirilmesi mümkün olmadığından hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve taraflarca ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDEN DAVACININ İDDİALARI : Davacı şirket tarafından, ihtirazi kayıtla verdiği beyanname üzerine adına yapılan işlemlerde hukuka uyarlık bulunmadığı, temyiz isteminin kabulü ile kararın aleyhe kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
TEMYİZ EDEN DAVALININ İDDİALARI: Davalı idare tarafından, davacı adına yapılan işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı, temyiz isteminin kabulü ve kararın aleyhe kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

DAVACININ SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DAVALININ SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına,
4. 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca, …TL maktu karar harcından, varsa evvelce ödenen harcın mahsubundan sonra kalan harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 28/02/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6. maddesinde; kurumlar vergisinin, birinci maddede yazılı mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı, Gelir Vergisi Kanunu’nun 37. maddesinde; her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu, 38. maddesinde; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce, işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41. maddeleri hükümlerinin uygulanacağı, 40. maddesinde ise; ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin yanı sıra safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek diğer giderlere ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Kurumlar Vergisi Kanununun 8. maddesinde kurum kazancının tespitinde hasılattan indirilebilecek giderler maddeler halinde sayılmış, Gelir Vergisi Kanununun 41. ve Kurumlar Vergisi Kanununun 11. maddelerinde de indirilmeyecek giderlere yer verilmiştir.
Kurumlar vergisi mükellefleri açısından Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8. maddesinde yazılı giderlerin ve muhtelif kanunlardaki gider kaydına yönelik hükümlerin topluca dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre bir giderin ticari kazancın tespitinde indirilip indirilmeyeceği hususu Gelir Vergisi Kanununun 40. ve Kurumlar Vergisi Kanununun 8. maddelerinde ya da özel düzenlemelerde yer almasına bağlıdır.
Tüm bu düzenlemeler uyarınca safi kazancın tespitinde indirilebileceği ya da indirilemeyeceği açıkça belirtilmemiş harcamaların gider olarak yazılıp yazılmayacağının tespiti için harcamaların maliyet unsuru ve ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış olup olmaması önem arzetmektedir. Bir harcamanın işle ilgili olmasındaki en önemli ölçüt, kurumun bu gidere katlanmış olmasıdır. Tersine, bir giderin işle ilgili olmadığının ortaya konulabilmesi için de bu giderin işletmenin faaliyet konusuyla ilgisinin olmaması ve kurum yetkililerinin özel amaçla yaptıkları giderler olması zorunludur.
Bilindiği üzere herhangi bir kurumun başka bir kurumun sermayesine katılma payı karşılığında elde edilen kar payına “iştirak kazancı”, işletmenin bu şekilde doğrudan veya dolaylı olarak diğer şirketlerin yönetimine ve ortaklık politikalarının belirlenmesine katılmak üzere edindiği hisse senetleri veya ortaklık paylarının izlendiği hesaba ise “iştirakler” adı verilmektedir. Günümüzde şirketler arasında bu türden ilişkilere sıkça rastlanmakta olup, bu tür işlemler için yapılan harcamaların ticari faaliyetle ilgili bulunduğu açıktır.
Dava konusu olayda, davacı şirketin iştirakinin sermaye azaltımına gitmesi, buna bağlı olarak şirketin aktifinde yer alan hisselerinin bir kısmının elden çıkarılması ve iştirak hisselerinin iptal edilmesi nedeniyle davacı şirketin iştirakler hesabında tahsil edilemeyen alacak kadar bir zarar oluşmuş, diğer bir ifade ile şirket özsermayesi bu oranda azalmış olup, bunun zarar olarak nitelendirilmesi mevzuatımızdaki hükümlere uygundur.
Bu durumda, davacı şirketin aktifinde bulunan bağlı ortaklığına ait iştirak hisselerinin anılan şirketin sermaye azaltımına gitmesi nedeniyle elden çıkartılması üzerine oluşan zararın gider olarak dikkate alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığından, ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisi beyannamesi üzerine yapılan tahakkukun iştirak hisselerinden nedeniyle oluşan zararın indirim olarak dikkate alınmamasından kaynaklanan kısmının kaldırılması gerektiği sonucuna varılmış olup, aksi yönde verilen temyize konu kararın buna ilişkin kısmında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ve Bölge İdare Mahkemesi kararının davanın reddi yönündeki hüküm fıkrasının bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararının buna ilişkin kısmına katılmıyorum.