Danıştay Kararı 4. Daire 2020/853 E. 2023/1322 K. 09.03.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2020/853 E.  ,  2023/1322 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/853
Karar No : 2023/1322

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … Tekstil Pazarlama Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve …,…,… sayılı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; dava konusu … tarih ve … sayılı ödeme emrinin 10, 11, 12, 18, 19, 20, 21. satırları ile … tarih ve … sayılı ödeme emrinin 16. satırında yer alan borçlara ilişkin olarak; asıl borçlu … Tekstil Pazarlama Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin 19/10/2015 tarihinde ticaret sicilinden kaydının silindiği, söz konusu tarih itibarıyla şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiği, dava konusu ödeme emirleri içeriği amme alacaklarının şirketten tahsili için şirket adına düzenlenen ihbarnamelerin şirketin ticaret sicilinden silinmesinden sonra tebliğ edilmeye çalışıldığı, ticaret sicilinden silinen şirket adına tarh, tahakkuk ve tebliğ işlemlerinin hukuken sonuç doğurmasının mümkün olmadığı dikkate alınarak tüzel kişiliği sona erdikten sonra yapılan tebliğin usulsüz olduğu, asıl borçlu şirket tüzel kişiliği sona ermeden önce şirkete usulüne uygun olarak ihbarnameler tebliğ edilmediğinden, vergi borcunun … Tekstil Pazarlama Sanayi Ticaret Limited Şirketi açısından kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden amme alacaklarının belirtilen kısımlarında hukuka uyarlık bulunmadığı, dava konusu ödeme emirleri içeriği diğer amme alacaklarına gelince; dayanağı ihbarnamelerin şirkete bilinen adreslerinde tebliğ edilemediğinden bahisle ilânen tebliğ edildiği, 213 sayılı Kanun’un olay tarihinde yürürlükte bulunan haline göre şirketin adresinde bulunmadığına ilişkin tespitin komşulardan bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyet taahhüt ilmühaberine yazılarak tarih ve imza vaz’edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tutanak haline getirilmediği, dolayısıyla şirkete yapılan ilanen tebliğin usulsüz olduğu, bu durumda, 213 sayılı Kanun’un 114. maddesi uyarınca 2010 ve 2011 yılına ait vergi ve cezaların, zaman aşımı süresi içerisinde usulüne uygun şekilde tarh ve tebliğ edilmeyerek zaman aşımına uğradığı anlaşıldığından davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerinin belirtilen kısımlarında da hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, amme alacaklarının usule uygun olarak kesinleştirildiği, vadesinde ödenmeyen ve asıl borçlu şirketten tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borçlarının tahsili amacıyla yapılan işlemlerin yasal ve yerinde olduğu belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin 18/11/2019 tarih ve E:2019/2021, K:2019/3071 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 09/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde; tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yazılı olanlarca bu ödevlerin yerine getirilmemesi yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı, tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmalarının kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmayacağı düzenlenmiştir.
Bu çerçevede, 213 sayılı Kanun’un 10. maddesi hükmüne göre kanuni temsilci sıfatıyla ilgili kişilerin takip edilebilmesi için, asıl borçlu şirket nezdinde vergi borcunun usulüne uygun bir biçimde tarh, tahakkuk ve tebliğ safhalarından geçerek kesinleştirilmesi ve amme alacağının vergi borçlusundan kısmen veya tamamen tahsil imkanının bulunmadığının somut biçimde ortaya konulması, bir başka ifadeyle, asıl borçlu hakkında 6183 sayılı Kanun ile belirlenen takip ve tahsil yollarının tüketilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta ise, asıl borçlu şirket … Tekstil Paz. San. Ltd. Şti.’nin 19/10/2015 tarihinde ticaret sicilinden kaydının silindiği, söz konusu tarih itibarıyla şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiği, dava konusu ödeme emirleri içeriği alacakların şirketten tahsili için şirket adına düzenlenen ihbarnamelerin ise şirketin ticaret sicilinden kaydının silinmesinden sonra tebliğ edilmeye çalışıldığı, tüzel kişiliğin sona ermesinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi, ticaret sicilinden kaydı silinen şirket adına tarh, tahakkuk ve tebliğ işlemlerinin tesis edilemeyeceği, tesis edilen işlemlerin de herhangi bir hukuki sonuç doğurmasının mümkün olmadığı dikkate alındığında, amme alacağının usulüne uygun şekilde tarh, tebliğ ve tahakkuk aşamaları tamamlanarak kesinleştiğinden söz edilemez.
Bu durumda, asıl borçlu şirketin ticaret sicilinden silinmesi sonrasında şirket tüzel kişiliğinin sona ermesi nedeniyle borç dönemlerinde sorumlu olanlar adına ihbarname düzenlenmesi ve devamında borcun takibine geçilmesi gerekirken, ihbarname kuralı göz ardı edilmek suretiyle amme alacağının kesinleştiğinden bahisle doğrudan davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuki isabet bulunmadığı anlaşılmakla, Vergi Dava Dairesi kararının, dava konusu … tarih ve … sayılı ödeme emrinin 10, 11, 12, 18, 19, 20, 21. satırları ile … tarih ve … sayılı ödeme emrinin 16. satırında yer alan amme alacaklarına ilişkin kısmının belirtilen gerekçelerle onanması gerektiği görüşüyle, Dairemiz kararına kısmen ve gerekçe yönünden katılmıyorum.