Danıştay Kararı 4. Daire 2020/716 E. 2023/1155 K. 02.03.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2020/716 E.  ,  2023/1155 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/716
Karar No : 2023/1155

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … Mühendislik Hiz. Pet. Gıd. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin vergi borçları için kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … ve … sayılı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; ödeme emirleri içeriği amme alacağının 2014 dönemine ilişkin 29/04/2015 ve 18/11/2016 tarihlerinde beyan edilerek vadesi 30/04/2015 ve 03/12/2016 olarak belirlenen kurumlar vergisi ve buna bağlı olacaklar olduğu, söz konusu amme alacaklarından, gerek beyan ve tahakkuk tarihi itibariyle, gerekse de borcun vade tarihi itibariyle kanuni temsilcilik görevinde bulunmayan, bu tarihten önce 11/06/2014 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan şirket genel kurulunun 22/05/2014 tarih ve 2014/18 ve 19 numaralı kararları ile şirket ortaklığı ve kanuni temsilciliğiden ayrılan, bu tarihten sonra borcun beyan, tahakkuk ve ödenmesi konum ve görevinde bulunmayan davacının sorumlu tutulmasına yasal olanak bulunmamakta olup, şirketten tahsil edilemeyen amme alacağının takibi ve tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka uyarlılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare vekili tarafından dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinde, dava konusu ödeme emri içeriği amme alacağının 2014 dönemine ait vergi ve cezalardan oluştuğu, davacının 22/05/2014 tarihine kadar şirket ortaklığı ve kanuni temsilciliği sıfatının devam ettiği hususu dikkate alındığında davacı, şirket ortaklığı bulunduğu döneme ait amme alacağından hissesi oranında kusursuz olarak sorumlu olacağından, temyiz konusu Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin kararında yer alan gerekçe ile davayı kabul etmesinin yerinde ve hukuki olamayacağından bozulması gerekmektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yazılı olanlarca bu ödevlerin yerine getirilmemesi yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı, tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmalarının kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmayacağı düzenlenmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un “Kanundaki Terimler” başlıklı 3.maddesinde, amme borçlusu veya borçlu teriminin, amme alacağını ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısları ve bunların kanuni temsilci veya mirasçılarını ve vergi mükelleflerini, vergi sorumlusunu, kefili ve yabancı şahıs ve kurumlar temsilcilerini ifade ettiği belirtilmiş, tahsil edilemeyen amme alacağı terimi, amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacakları olarak, tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi ise amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacakları şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanunun mükerrer 35. maddesinde tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği, 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, (7061 sayılı Kanunla değişmeden önceki şekli) 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı, “ödeme emrine itiraz” başlıklı 58. maddesinde de, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hususlarında (7061 sayılı Kanunla değişmeden önceki şekli) 7 gün içinde dava açabileceği düzenlemelerine yer verilmiştir.
Uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun limited şirketlerde idare ve temsil yetkisini düzenleyen 540. maddesinde, limited şirketlerle ilgili olarak aksi kararlaştırılmış olmadıkça ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlemlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecbur oldukları, 01/01/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 623. maddesinde ise, şirketin yönetimi ve temsilinin şirket sözleşmesi ile düzenleneceği, şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsilinin müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebileceği, en azından bir ortağın şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerektiği düzenlemelerine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının 04/09/2013 tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirket hisselerinin 1000 TL karşılığı 1 payını devraldığı ve 10 yıl süreyle şirket müdürlüğüne seçildiği, buna ilişkin kararın 11/09/2013 tarih ve 8402 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği, 22/05/2014 tarihli ortaklar kurulu kararı ile de hisselerini Osman …’a devrettiği, buna dair kararın 11/06/2014 tarih ve 8588 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği anlaşılmaktadır.
Vergi Mahkemesince her ne kadar dava konusu ödeme emri içeriği borçların gerek beyan ve tahakkuk tarihi itibariyle, gerek borcun vade tarihi itibariyle davacının sorumluluğu bulunmadığından dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle karar verilmiş ise de, davacının şirket ortaklığından ayrıldıktan sonra asıl borçlu şirkete yeni bir müdür seçilmiş olsa da davacının müdürlük görevinin sona erdiğine dair bir karar alınmadığı dikkate alındığında, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca davacının kanuni temsilciliğinin 11/09/2013 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile devam edip etmediği hususu açıklığa kavuşturularak, davacıdan ödeme emri ile tahsili cihetine gidilen amme alacağının usulüne uygun olarak kesinleşip kesinleşmediği ve asıl amme alacağının borçlu şirketten tahsilinin olanaksız hale gelip gelmediği hususunda bir inceleme ve değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle Vergi Mahkemesi kararının kaldırılması isteminin reddine dair Vergi Dava Dairesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 02/03/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.