Danıştay Kararı 4. Daire 2020/4107 E. 2020/3665 K. 12.10.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2020/4107 E.  ,  2020/3665 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/4107
Karar No : 2020/3665

KARARIN DÜZELTİLMESİNİ İSTEYEN : … Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)

VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN ÖZETİ : Danıştay Dördüncü Dairesinin 20/01/2020 tarih ve E:2019/8701, K:2020/121 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davacı şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca unvanının ticaret sicilinden dava açıldıktan sonra re’sen silindiği anlaşıldığından karar düzeltme isteminin kabulü ile Daire kararı kaldırıldıktan sonra İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26/1. maddesi dikkate alınarak yeniden bir karar verilmek üzere Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince işin gereği görüşüldü:
Karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın düzeltilmesini gerektirecek nitelikte görüldüğünden, Danıştay Dördüncü Dairesinin 20/01/2020 tarih ve E:2019/8701, K:2020/121 sayılı kararının kaldırılmasına karar verilerek, …Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına ilişkin temyiz başvurusu yeniden incelendi:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinin 1. fıkrasında: “Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar, dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.” hükme bağlanmıştır.
Dava dosyası ile 16/10/2014 tarih ve 8674 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin birlikte incelenmesinden, davanın açıldığı 27/10/2011 tarihinde tüzel kişiliği bulunan şirketin, Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca kendisine yapılan ihtar ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanan ilana rağmen, süresi içerisinde bildirimde bulunulmaması üzerine 09/10/2014 tarihinde ticaret sicilinden re’sen silindiği hususunun tescil ve ilan edildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, 2577 sayılı Kanunun 26. maddesinin 1. fıkrası uyarınca işlem yapılmak üzere Mahkeme kararının bozulması gerekmektedir.

Bu nedenle, temyiz isteminin kabulüne, … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının …’in farklı gerekçe ve karşı oyu ile oyçokluğuyla bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 12/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY:
Uyuşmazlık, dava açılan tarihte tüzel kişiliği mevcut olsa da, dava hakkında karar verildikten sonra tüzel kişiliği sona eren davacı şirketin esasa ilişkin iddiaları dikkate alınarak, ihtilafın esası hakkında verilen temyize konu Mahkeme kararının usul hükümlerine uygun olup olmadığına ilişkindir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dilekçeler Üzerine İlk İnceleme” başlıklı 14. maddesinin 3/c bendinde, dilekçelerin ”ehliyet” yönünden inceleneği, 15/1-b maddesinde, 14/3-c maddesinde yazılı eksikliğin dilekçelerde varlığının tespiti halinde davanın reddine karar verileceği, 14/6. maddesinde ise, ilk incelemeye ilişkin hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de, davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
Görüldüğü üzere, idari yargıda “ehliyet” yalnızca davacı tarafın dava ehliyetine ilişkin olup, dava açma ehliyeti, sadece dava açılırken değil dava karara bağlanıncaya kadar aranmıştır.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 377. maddesinde, tarhiyatlara ve kesilen vergi cezalarına karşı kimlerin dava açabileceği, Türk Ticaret Kanununda ise sermaye şirketleri arasında sayılan limited şirketlerin “sona erme”sinin anonim şirketlere ilişkin hükümlere tabi olduğu belirtilmiş olup buna göre, kanunun ilgili (TTK’nun) maddelerinde sayılan “sona erme” hallerinin vukuunda limited şirketin tüzel kişiliği de sona ereceğinden, bu hukuki durumun sonucu olarak tüzel kişiliği sona eren şirketin temsil edilmesi de mümkün olamayacaktır.
Şu halde, davanın açıldığı tarihte tüzel kişiliği bulunan ancak ticaret sicilinden re’sen silindiğinin tescil ve ilan edilmesi nedeniyle Mahkeme kararının verildiği tarihten sonra tüzel kişiliğe sahip olmayan davacı şirketin bu aşamadan sonra hak ve borçlara muhatap olması ve dolayısıyla mahkemede temsil edilmesi hukuken mümkün değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece davanın karara bağlanmasından sonra tüzel kişiliği sona eren ve buna bağlı olarak da dava açma ehliyeti kalmayan davacı şirket dilekçesinin Mahkemece, davacı şirketin ehliyetsizlik durumu değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere, temyiz isteminin kabulü ve Mahkeme kararının açıklanan gerekçe ile bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyorum.