Danıştay Kararı 4. Daire 2020/34 E. 2023/1756 K. 28.03.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2020/34 E.  ,  2023/1756 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/34
Karar No : 2023/1756

TEMYİZ EDEN (DAVALI) :… Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … A.Ş.’nin kanuni temsilcisi sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; asıl vergi borçlusu şirkete ait tespit edilen mal varlıklarının haczi satışında önceliği bulunan vergi borçlarını karşılayıp karşılamayacağı ancak haciz, rehin ve ipotekli malların satışından sonra anlaşılacağından, asıl borçlu şirket hakkında cebri tahsil yolları tüketilmeden, amme alacaklarının borçlu tüzel kişiden tahsil olanağı kalmadığı saptanmadan davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacının kanuni temsilcisi olduğu şirketin vadesi geçtiği halde ödenmeyen kesinleşmiş vergi borçları için şirket adına ödeme emirleri düzenlendiği, herhangi bir tahsilat yapılamadığı, şirket hakkında yapılan araştırmada herhangi bir malvarlığına rastlanmaması nedeniyle şirketten tahsil edilemeyen ve edilemeyeceği anlaşılan vergi borçlarının tahsili için davacı adına dava konusu ödeme emrinin usulüne uygun olarak ilanen tebliğ edildiği ve düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : İstinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu, istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte olmadığı ve temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Kanuni Temsilcilerin Ödevi” başlıklı 10. maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi veya buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı kurala bağlanmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir “ödeme emri” ile tebliğ olunacağı; 62. maddesinde ise borçlunun mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarının tahsil dairesince haczolunacağı hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan, 6183 sayılı Kanun’un “Kanundaki terimler” başlıklı 3. maddesinde, “tahsil edilemeyen amme alacağı” teriminin, amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını; “tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı” teriminin, amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını ifade ettiği belirtilmiştir.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; şirket borçlarından dolayı kanuni temsilcilere başvurulabilmesi için öncelikle şirket adına kesinleştirilmesi ve usulüne uygun tüm takip yollarının tüketilmesine karşın, borcun şirketin malvarlığından kısmen ya da tamamen tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin ortaya konulması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacı adına 09/02/2016 tarihinde düzenlenen ödeme emrinden sonra 16/02/2016 tarihinde asıl borçlu şirketin davalı idareye olan 20.399.408,62 TL tutarındaki vergi borçlarından dolayı, … ruhsat nolu özel hastane açılış ruhsatı ile … tarih … sayılı özel hastane faaliyet izin belgelerine haciz konulduğu ve bu ruhsat ile faaliyet izin belgesinin paraya çevrilebilir bir değer olduğu dikkate alındığında, asıl borçlu şirket hakkında malvarlığı araştırmasının yeterince yapılıp yapılmadığı, amme alacağının asıl amme borçlusundan tamamen veya kısmen tahsilinin mümkün olup olmadığı, ayrıca davacının ilgili dönemde kanuni temsilcilik sıfatına haiz bulunup bulunmadığı yönlerinden değerlendirilme yapılmak suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 28/03/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.