Danıştay Kararı 4. Daire 2020/2513 E. 2023/1883 K. 03.04.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2020/2513 E.  ,  2023/1883 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/2513
Karar No : 2023/1883

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirketin banka hesaplarına uygulanan ihtiyati haciz işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; Gelir İdaresi Başkanlığı Denetim ve Uyum Yönetimi Daire Başkanlığı’nın … tarih ve … sayılı yazısı ile davalı idareye davacının da aralarında bulunduğu bazı mükelleflerin bir organizasyon çerçevesinde sahte belgeler ile ortak mükelleflerden mal ve hizmet almak suretiyle hareket ettiklerinin ve bu kapsamda haksız KDV iadesi talep ettiklerinin veya aldıklarının tespit edilmiş olması nedeniyle haksız KDV iadesine ve kamu zararına sebebiyet verilmemesi açısından iadesi yapılmış olan vergilendirme dönemlerinin incelemeye sevk edilmesi ve bu inceleme sonucuna göre iade tutarlarının yeniden değerlendirilerek fazla ve yersiz bir iade yapılmışsa bu tutarın mükelleften aranması gerektiğinin bildirilmesi üzerine davalı idare tarafından 6183 sayılı Kanun’un 13/1-3. maddeleri gereğince davacı şirketin banka hesaplarına ihtiyati haciz konulduğu, dava konusu olayda haciz kararının alındığı tarihte başlamış bir inceleme olmadığı gibi inceleme elemanı tarafından belirlenmiş bir tutarın da bulunmadığı, diğer bir anlatımla vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılmış bir ilk hesabın bulunmayıp Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yazısı doğrultusunda, haksız KDV iadesi alma riskinin yüksek olduğundan bahisle davacıya yapılan katma değer vergisi iade tutarlarının dikkate alınması suretiyle ihtiyati haciz işleminin uygulandığı, davacı şirketin belli ikametgahının olmaması, kaçma ya da hileli yollara başvurması koşullarının da dava konusu olayda gerçekleştiğine dair bilgiye yer verilmediği anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idarenin temyiz dilekçesinde, davacının incelemeye sevk edildiği, amme alacağının tehlikeye girmemesi adına ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk yapıldığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının Üye …’in karşı oyu ve oyçokluğuyla ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 03/04/2023 tarihinde karar verildi.

(X) KARŞI OY :
6183 sayılı Kanunun 9. maddesinin 1. fıkrasında, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344. maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359. maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olması durumunda, vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplamalara göre belirtilen miktar üzerinden tahsilat dairelerince teminat isteneceği, 2. fıkrasında, Türkiye’de ikametgahı bulunmayan amme borçlusunun durumunun amme alacağının tahsilinin tehlikede olduğunu göstermesi halinde de tahsil dairesinin teminat isteyebileceği öngörülmüştür.
Aynı Kanun’un “ihtiyati haciz” başlıklı 13. maddesinde; 9. madde gereğince teminat istenmesini mucip haller mevcut ise, borçlunun belli ikametgahı yoksa, borçlu kaçmışsa veya kaçması, mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimalleri varsa, borçludan teminat gösterilmesi istendiği halde belli müddette teminat veya kefil göstermemiş yahut şahsi kefalet teklifi veya gösterdiği kefil kabul edilmemişse, mal bildirimine çağrılan borçlu belli müddet içinde mal bildiriminde bulunmamış veya noksan bildirimde bulunmuşsa, hüküm sadır olmuş bulunsun bulunmasın para cezasını müstelzim fiil dolayısiyle amme davası açılmış ise, iptali istenen muamele ve tasarrufun mevzuunu teşkil eden mallar, bu mallar elden çıkarılmışsa elden çıkaranın diğer malları hakkında uygulanmak üzere, bu kanunun 27, 29, 30. maddelerinin tatbikini icabettiren haller varsa hiçbir müddetle mukayyet olmaksızın alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun karariyle, haczin ne suretle yapılacağına dair olan hükümlere göre, ihtiyati haczin derhal tatbik olunacağı hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; Gelir İdaresi Başkanlığı yazısı ile davacının da aralarında bulunduğu bazı mükelleflerin bir organizasyon çerçevesinde sahte belgeler ile ortak mükelleflerden mal ve hizmet almak suretiyle hareket etme ve bu kapsamda haksız KDV iadesi talep etmiş ve almış olma riskinin yüksek olduğunun tespit edilmiş olması nedeniyle iadesi yapılmış olan vergilendirme dönemlerinin incelemeye sevk edilmesi ve bu inceleme sonucuna göre iade tutarlarının yeniden değerlendirilerek fazla ve yersiz bir iade yapılmışsa bu tutarın mükelleften aranması gerektiğinin bildirilmesi üzerine davalı idare tarafından, 6183 sayılı Kanun’un 13/1-3. maddeleri gereğince davacı şirketin banka hesaplarına ihtiyati haciz konulduğu, ihtiyati haczin iptali talebiyle de görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Olayda, ihtiyati haciz kararı öncesinde Gelir İdaresi Başkanlığı yazısıyla, davacı şirketin sahte belgelere dayanarak organizasyon dahilinde hareket etmek suretiyle haksız KDV iadesi aldığı hususuna ilişkin tespitlerin sıralandığı, şirket temsilci ve ortaklarının başka şirketlerde aldıkları görevler, bu şirketlerin ve davacı şirketin vergi borç miktarları, çalıştırdıkları işçi sayıları, sahip oldukları mal varlıkları ve birbirleriyle olan ticari ilişkileri, yapılan yoklamalar, şirketlerin sahte fatura organizasyonundaki yerlerine ilişkin hususlara yer verildiği ve incelemeye sevk edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece teminat istemenin şartları arasında yer alan amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olması ve vergi incelemesine yetkili memurlarca ilk hesaplamaların yapılması koşullarının oluşmadığı tespitine dayanılarak karar verildiği anlaşılmakla beraber, dosya içeriğinden mükellefin incelemeye sevk edildiği ve hakkında ihtiyati tahakkuk kararı verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece ihtiyati tahakkuk kararının hangi işlemler dayanak alınarak verildiği, mükellefin incelemeye sevk edilip edilmediği, edilmiş ise hangi tarihte edildiği, inceleme elemanının ihtiyati hacze ilişkin Vergi Dairesine muhatap yazısı olup olmadığı hususunda araştırma yapılmaksızın karar verildiği, yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan verilen kararda hukuka uyarlık bulunmadığı, Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.