Danıştay Kararı 4. Daire 2020/1904 E. 2023/1752 K. 28.03.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2020/1904 E.  ,  2023/1752 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/1904
Karar No : 2023/1752

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … A.Ş.’nin kanuni temsilcisi sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; asıl amme borçlusu şirketin borcun tamamını veya büyük bir kısmını karşılayabilecek mal varlığı bulunmasına rağmen, davalı idarece mal varlığının, borcun ne kadarlık kısmını karşılayacağı ve bu tutarın hesap edildikten sonra ne kadarlık kısmının şirketten tahsil edilemeyeceği gerekçesiyle kanuni temsilci olan davacıdan istenebileceği açıkça ortaya konulmadan, mevcut tüm borçların tahsili için kanuni temsilci sıfatıyla dava konusu ödeme emrinin düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; davacının 21/05/2014 tarihli genel kurul kararıyla asıl borçlu olan … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeliğine seçildiği, 04/12/2015 tarihli olağanüstü genel kurul kararıyla yönetim kurulu üyeliğinin 21/05/2017 tarihine kadar devamına karar verildiği ve davacının … Noterliği kanalıyla gönderdiği 21/06/2017 tarihli istifanameyle yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğinin görüldüğü, dava konusu ödeme emrinin 2011, 2013, 2014 yıllarına ilişkin muhtelif vergi ve ceza borçlarının tahsili için düzenlendiği, ödeme emri içeriği dönemi ve vadesi davacının kanuni temsilci seçildiği 21/05/2014 tarihinden önceye rastlayan borçlardan, borcun doğmasında davacının kusuru bulunmadığından, bu borçlar nedeniyle kanuni temsilci sıfatıyla takibine yasal olanak bulunmadığından, dava konusu ödeme emrinin söz konusu kısımlarında bu gerekçeyle hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle dava konusu ödeme emrinin dönemi ve vadesi 21/05/2014 tarihinden sonraya rastlayan borçlara ilişkin kısmının iptali isteminin kabulüne yönelik hüküm fıkrasına davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine, dava konusu ödeme emrinin kalan kısımlarının iptali isteminin kabulüne yönelik hüküm fıkrasına davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusunun ise yukarıda belirtilen gerekçe ile reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacının kanuni temsilcisi olduğu şirketin vadesi geçtiği halde ödenmeyen kesinleşmiş vergi borçları için şirket adına ödeme emirleri düzenlendiği, herhangi bir tahsilat yapılamadığı, şirket hakkında yapılan araştırmada herhangi bir malvarlığına rastlanmaması nedeniyle şirketten tahsil edilemeyen ve edilemeyeceği anlaşılan vergi borçlarının tahsili için davacı adına dava konusu ödeme emrinin usulüne uygun olarak ilanen tebliğ edildiği ve düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : İstinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu, istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte olmadığı ve temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Temyiz dilekçesinde kararın, dava konusu ödeme emrinin dönemi ve vadesi 21/05/2014 tarihinden öncesine rastlayan borçlara kısmına ilişkin olarak ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bu kısmının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmamıştır.
Kararın, dava konusu ödeme emrinin dönemi ve vadesi 21/05/2014 tarihinden sonraya rastlayan borçlara ilişkin kısmına yönelik temyiz istemine gelince;
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Kanuni Temsilcilerin Ödevi” başlıklı 10. maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi veya buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı kurala bağlanmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir “ödeme emri” ile tebliğ olunacağı; 62. maddesinde ise borçlunun mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarının tahsil dairesince haczolunacağı hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan, 6183 sayılı Kanun’un “Kanundaki terimler” başlıklı 3. maddesinde, “tahsil edilemeyen amme alacağı” teriminin, amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını; “tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı” teriminin, amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını ifade ettiği belirtilmiştir.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; şirket borçlarından dolayı kanuni temsilcilere başvurulabilmesi için öncelikle şirket adına kesinleştirilmesi ve usulüne uygun tüm takip yollarının tüketilmesine karşın, borcun şirketin malvarlığından kısmen ya da tamamen tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin ortaya konulması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacı adına 09/02/2016 tarihinde düzenlenen ödeme emrinden sonra 16/02/2016 tarihinde asıl borçlu şirketin davalı idareye olan 20.399.408,62 TL tutarındaki vergi borçlarından dolayı, … ruhsat nolu özel hastane açılış ruhsatı ile … tarih … sayılı özel hastane faaliyet izin belgelerine haciz konulduğu ve bu ruhsat ile faaliyet izin belgesinin paraya çevrilebilir bir değer olduğu dikkate alındığında, asıl borçlu şirket hakkında malvarlığı araştırmasının yeterince yapılıp yapılmadığı, amme alacağının asıl amme borçlusundan tamamen veya kısmen tahsilinin mümkün olup olmadığı yönünden tam olarak incelenmediği görüldüğünden, bu yönden değerlendirilme yapılmak suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kısmen kabul, kısmen reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, dava konusu ödeme emrinin dönemi ve vadesi 21/05/2014 tarihinden öncesine rastlayan borçlara ilişkin kısmının ONANMASINA,
3. Anılan Vergi Dava Dairesi kararının dava konusu ödeme emrinin dönemi ve vadesi 21/05/2014 tarihinden sonraya rastlayan borçlara ilişkin kısmının BOZULMASINA,
4. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 28/03/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.