Danıştay Kararı 4. Daire 2020/1832 E. 2023/912 K. 22.02.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2020/1832 E.  ,  2023/912 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/1832
Karar No : 2023/912

TEMYİZ EDEN (DAVALI) :… Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Deri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, sahte fatura kullandığından bahisle hazırlanan vergi inceleme raporu uyarınca, re’sen tarh edilen … ve … dönemleri vergi ziyaı cezalı katma değer vergileri, kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması ve … döneminden sonraki döneme devreden katma değer vergisinin azaltılması işleminin iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; cezalı tarhiyat’ın 2015 yılında sahte fatura kullanımından kaynaklanan kısmı yönünden: Kocamustafapaşa Vergi Dairesi mükellefi … hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunda yer verilen tespitlerin mahkemelerince değerlendirilmesi sonucu, bu tespitlerin adı geçen mükellefin davacıya düzenlediği faturaların sahte olduğunu göstermek için yeterli görülmediği; bu sebeple, mükellef tarafından davacıya düzenlenen faturaların sahte olduğundan bahisle, faturalar muhteviyatı katma değer vergileri indirimlerinin reddi suretiyle tarh olunan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinde hukuka uyarlık bulunmadığı, cezalı tarhiyatın 2014/12’den devreden katma değer vergisinin azalmasından kaynaklanan kısmı yönünden; söz konusu devir KDV’nin 21.043,20 azaltılması işlemi Mahkemelerince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla iptal edildiği, bu nedene dayalı olarak cezalı tarh edilen vergiler ile 2016/1 dönemine devreden KDV’nin azaltılması işleminde hukuka uyarlık görülmediği, özel usulsüzlük cezası yönünden ise özel usulsüzlük cezası kesilmesini öngören ve bu cezanın kesilmesine ilişkin koşulları düzenleyen yasa hükmünde belirtilen unsurlar olayda bir arada gerçekleşmemiş bulunduğundan, yükümlü şirket adına kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, idarece yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğu, aksi yöndeki kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 22/02/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde, mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanun’da aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini (KDV) indirebilecekleri hükme bağlanmıştır. Aynı Kanun’un 34. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise yurt içinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait katma değer vergisinin alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinden ayrıca gösterilmek, bu vesikalar kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebileceği belirtilmiştir. Buna göre, katma değer vergisi indiriminden yararlanılabilmesi için bunun geçerli bir belgeye dayanması ve belgenin kanuni defterlere kaydedilmesi gerekmektedir.
Kamu hizmetlerinin finansmanında istikrarın sağlanması bakımından vergilendirme sürecinin belirli bir düzen dâhilinde işlemesi ve sonuçlandırılması gerekmektedir. Bu doğrultuda çeşitli usuller öngörülerek mükelleflerin vergi ilişkisinden doğan hak ve ödevlerini daha dikkatli takip etme zorunluluğu getirilmektedir (AYM., E.2017/24, K.2017/112, 14/6/2017). 3065 sayılı Kanunun belirtilen hükümleri ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30., 341., 344. maddeleri ve 344. maddesinin atıf yaptığı 359. maddesi birlikte gözetildiğinde, katma değer vergisi indiriminin sahte bir belgeye dayanması hâlinde indirimin reddi suretiyle cezalı katma değer vergisi tarhiyatı yapılacağı hususu mükellefler tarafından belirli ve öngörülebilir nitelikte olduğu anlaşılmaktadır.
Davacıya ihtilaflı dönemde fatura düzenleye … hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunda özetle; mükellefe ulaşılamadığı için defter ve belge ibraz yazısınn tebliğ edilemediği, … tarihli yoklamaya göre 18/02/2015 tarihinden itibaren teksit ürünlerinin imalatının yapıldığı, 5 adet dikiş makinesi ve 6 çalışanı bulunduğu, 03/08/2016 tarihli yoklamaya göre mükellefin faaliyetine son verdiği ve adreste başka bir mükellefin bulunduğu, çalışanlara ilişkin muhtasar beyannamelerinin verilmediği, KDV matrahları toplamının 2015 yılı 3-12 dönemlerinde toplam 2,6 milyon TL, 2016 yılı 1-2 dönemlerinde toplam 1,3 milyon TL olduğu, mükellefin işletme esasına göre defter tutmasından dolayı BA-BS bildirimi bulunmadığı, 2015 yılı karşıt BA beyanlarına göre 1,4 milyon TL satışı bulunduğu, karşıt BS bildirimine göre bir mükelleften 0,5 milyon TL alış yaptığı ve bu mükellef hakkında sahte belge düzenleme tespiti bulunduğu, 2016 yılı karşıt BA beyanlarına göre 3,2 milyon satışı bulunduğu, karşıt BS beyanlarına göre alışı bulunmadığı, çalışanların işyerinde fiilen çalıştıkları ve çok sayıda çalışan bulunduğunu beyan ettikleri tespitleri yer almaktadır.
Yukarıdaki tespitlerin değerlendirilmesinden, adı geçen mükellefin fatura düzenlediği dönemlerde gerçek bir ticari faaliyetinin olmadığı, katma değer vergisi beyannameleri ile işyeri kapasitesi ve mal hizmet alımında bulunduğunu bildiren mükelleflerin beyanları arasında uyumsuzluk olduğu, düzenlediği fatura tutarları kadar iş yapabilecek organizasyon ve kapasiteye sahip bulunmadığı dikkate alındığında, davacı şirket adına düzenlenen faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanmayan sahte faturalar olduğu sonucuna ulaşıldığından, Bölge İdare Mahkemesi Vergi Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmadığı dolayısıyla bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.