Danıştay Kararı 4. Daire 2020/1481 E. 2023/1271 K. 07.03.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2020/1481 E.  ,  2023/1271 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/1481
Karar No : 2023/1271

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … İnş. Ltd. Şti.’nin vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen … tarih ve …/…,…, …, …, …, …, …, .. sayılı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davalı idarece vergi borcu bulunan şirket hakkında amme alacağının tahsilini sağlamak amacıyla gönderilen ödeme emirlerinin tebliğ edilememe durumunun bir kısım tebliğ alındılarının usulüne uygun olarak tutanak altına alınmadan, usulüne uygun olarak tutanak altına alınmış gibi gözüken bir kısım ödeme emirlerinin ise asıl borçlu şirketin bilinen adreslerindeki muhtar veya ihtiyar heyetinden birisine imza atmak suretiyle tutanak altına alınmadığı, şirketin bilinen adreslerinden başkaca adreslerdeki muhtar ve ihtiyar heyeti marifetiyle normal yollarla tebliğ edilememe durumunun tutanak altına alındığı ve şirkete normal yollarla tebliğ edilemediğinden ödeme emirlerinin ilanen tebliğ yoluna gidildiği, bu durumda, davacının ortak sıfatıyla takip edildiği şirket hakkında yapılan takip sonuçlandırılıp, vergi borçlarının şirketten tahsil olanaksızlığı kesin olarak saptanmadan davacı adına düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare vekili tarafından, yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğu, aksi yönde verilen kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Davalı idarenin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar, temyiz konusu kararın … tarih ve …/…,…, …, …, …, …, … sayılı ödeme emirleri ile 23 sayılı ödeme emrinin …, …, …, … ve … takip numaralı kısımlarında yer alan borçlara ilişkin kısmının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmamıştır.
… tarih ve … sayılı ödeme emrinin …, …, …, … ve … takip numaralı kısımlarına ilişkin temyiz istemine gelince;
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesinde Limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağı ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları, 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 15 gün (olay tarihinde yürürlükte olan haliyle 7 gün) içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı ve 58. maddesinde, kendilerine ödeme emri tebliğ olunanların, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zaman aşımına uğradığı hakkında itirazda bulunabileceği düzenlemelerine yer verilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Tebliğ Esasları” başlıklı 93. maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikaların ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmuhaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edileceği, aynı Kanunun “Tebliğ Evrakının Teslimi” başlıklı 102. maddesinin olay tarihinde yürürlükte olan halin de de, muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde posta memurunun durumu zarf üzerine yazacağı ve mektubun posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderileceği, son fıkrasında da, yukarıdaki fıkralarda yazılı işlemlerin komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyeti taahhüt ilmuhaberine yazılarak tarih ve imza vazedilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tespit olunacağı, aynı Kanunun 103. maddesinin olay tarihinde yürürlükte olan halinde ise, muhatabın adresi hiç bilinmezse, muhatabın bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa tebliğin ilan yoluyla yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu ödeme emri muhteviyatı borçlara ilişkin olarak şirket ortağı sıfatıyla davacının sorumluluğuna gidilmeden önce, asıl borçlu şirket adına 19/04/2010 tarih ve 2010/1 sayılı ödeme emrinin düzenlendiği, söz konusu ödeme emrinin tebliğine dair 26/05/2010 tarihli tebliğ alındısında muhatabın tebliğ adresine gidildiği, muhatabın adresten ayrıldığı ve mahalle muhtarının verilen adreste kaydının olmadığı hususunun mahalle muhtarının imzası alınarak tespit edildiği, bunun üzerine şirket adına düzenlenen ödeme emrinin ilanen tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emrinin ilanen tebliği için kanunun aradığı şartların oluştuğu görüldüğünden, usulüne uygun olarak kesinleşen amme alacağının tahsili amacıyla ortak sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davada, esasa ilişkin bir inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiğinden temyize konu kararda isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kısmen kabul, kısmen reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, …/…, …, …, …, …, …, … sayılı ödeme ermi ile … sayılı ödeme emrinin …/…, …/…, …/…, …/… ve …/… takip numaralı kısmının ONANMASINA,
3. Anılan Vergi Dava Dairesi kararının … sayılı ödeme emrinin … sayılı ödeme emrinin …., …, …, …, … ve … takip numaralı kısmının BOZULMASINA,
4. 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca, … TL maktu karar harcından, varsa evvelce ödenen harcın mahsubundan sonra kalan harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına,
5. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 07/03/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.