Danıştay Kararı 4. Daire 2020/1214 E. 2023/1387 K. 14.03.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2020/1214 E.  ,  2023/1387 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/1214
Karar No : 2023/1387

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : …Vergi Dairesi Başkanlığı
(…Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, …Yapı Malzemeleri Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı sıfatıyla düzenlenen, …tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …Vergi Mahkemesince verilen …tarih ve E:…, K:…sayılı kararda; asıl amme borçlusu …Yapı Malzemeleri Tic. Ltd. Şti. adına düzenlenen …, …, …, …, …, …, …, … ana takip numaralı ödeme emirlerinin, şirketin bilinen adresinde bulunmadığı hususunun tutanağa bağlanmasında, sadece memur tarafından atılan imzayla yetinilerek yukarıda yer verilen 213 sayılı Kanun’un 102. maddesinin son fıkrası uyarınca ilgilinin komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda tarih ve imza vaz’edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tespit edilmediği dolayısıyla şirketin bilinen adresinde olmadığı hususu usulune uygun bir şekilde ortaya konulamadan şirketin kanuni temsilcisine ve devamında ilanen tebliğ yoluna gidilmesinin bu haliyle usulsüz olduğu, buna göre asıl borçlu şirket hakkında usulüne uygun olarak kesinleştirilmeyen kamu alacağının tahsili amacıyla davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ihtilaf konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, idarece yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğu, aksi yöndeki kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Tebliğ Esasları” başlıklı 93. maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikaların ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmuhaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edileceği, aynı Kanunun “Tebliğ Evrakının Teslimi” başlıklı 102. maddesinde de, muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde posta memurunun durumu zarf üzerinde yazacağı ve mektubun posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderileceği, son fıkrasında da, yukarıda fıkralarda yazılı işlemlerin komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyeti taahhüt ilmuhaberine yazılarak tarih ve imza vazedilmek ve hazır bulunanlara da imzalattırmak suretiyle tespit olunacağı, aynı Kanunun 103. maddesinde ise; muhatabın adresi hiç bilinmezse, muhatabın bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa tebliğin ilan yoluyla yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Yukarıdaki mevzuat uyarınca, mükellefin bilinen adresinde tebliğin mümkün olmadığının ortaya konulması durumunda tebliğin ilanen yapılacağı anlaşılmış olup tebliğin bilinen adreste mümkün bulunmadığına ilişkin idarece yapılan tespitin irdelenmesi gerektiği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden; asıl amme borçlusu şirkete 2012 ila 2014 yıllarında müteaddit defalar tebliğ denendiği, bir kısmında şirkette çalışan olan kişilere tebliğ yapıldığı ancak bir kısmında başka mükelleflerin bulunması ve ilgili şirketin tanınmıyor oluşu dolayısıyla tebligatın yapılamadığı ve ilanen tebliğ yoluna gidildiği anlaşılmaktadır.
Olayda; asıl amme borçlusu şirkete yapılan tebligatlar yönünden, çalışanlarına yapılan tebligatın, aynı isimlere yapılmış olması ve tebliği iş yerinde kabul eden kimsenin çalışan olarak değerlendirilmesi gerektiği, bulunamadığı hallerde başka firmaların bulunduğunun kayıt altında olduğu, çeşitli tarihlerde gidildiğinde yer alan başka firma isimlerinin uyumlu olduğu, yine bir firmanın kaşesinin bulunduğu değerlendirildiğinde, belirli bir tarihten sonra şirketin bilinen adresinde tebliğin mümkün olmadığının dosya kapsamında ortada olduğu görülmekle, söz konusu şirket adına yapılan ilanen tebligatta hukuka aykırılık aksi yöndeki kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Vergi Dava Dairesince, işin esasının araştırılması(borcun şirketten tahsili imkanının kalıp kalmadığı, davacının sorumluluğu vb hususlar) suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 14/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyoruz.