Danıştay Kararı 4. Daire 2020/1057 E. 2023/1689 K. 27.03.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2020/1057 E.  ,  2023/1689 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/1057
Karar No : 2023/1689

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketinin vergi borçlarının tahsili için şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davacının ortağı olduğu … Üret. San. Tic. Ltd. Şti.’nin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin … tarih … sayı 531 sayfasında yayımlanan ilanla Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca 18/02/2015 tarihi itibariyle ticaret sicilinden resen silinerek tüzel kişiliğinin sona erdiği, dava konusu ödeme emri muhteviyatı amme alacağının dayanağı olan ve asıl borçlu şirket adına düzenlenen vergi/ceza ihbarnamelerinin memur eliyle şirket müdürü …’in ikametgah adresinde eşine 31/12/2010 ve 15/12/2010 tarihlerinde tebliğ edildiğinin görüldüğü, 213 sayılı Kanunun 94. maddesinde yer alan düzenlemeye göre, tüzel kişilere yapılacak tebliğin, şirket adresinde ve şirketin kanuni temsilcisine, kanuni temsilcinin bulunmaması halinde şirket daimi çalışanına yapılabileceği, şirket adresinde tebliğin yapılamaması halinde kanuni temsilcinin ikametgah adresinde de tebliğ yapılmasının olanaklı olduğu, ancak, öncelikle şirket adresinde tebliğ yapılamadığının 213 sayılı Kanunun 102. maddesine uygun olarak düzenlenmiş bir tebliğ alındısıyla ortaya konulması gerektiği düzenlenmiş olup, bu nedenle, asıl borçlu şirketin iş yeri adresinde tebliğ yapılamadığı hususunun, tebliğ alındısıyla somut olarak ortaya konulması gerekirken, şirket müdürünün ikametgah adresinde kanuni tensilcinin eşine yapılan tebliğin hukuken geçerli bir tebligat olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, bu durumda, dava konusu ödeme emrinin konusunu oluşturan ve asıl borçlu şirket adına resen tarh edilen 2003, 2005 dönemlerine ilişkin vergi ve ceza alacağının, 213 sayılı Kanunun yukarıda bahsi geçen hükümlerine uygun olarak tebliğ edilmediği görülmekte olup, söz konusu kamu alacağına ilişkin olarak 18/02/2015 tarihi itibariyle ticaret sicilinden resen silinerek tüzel kişiliği sona eren şirket adına ve/veya 213 sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında bu şirketin kanuni temsilcisi adına yeniden düzenlenerek tebliğ edilecek tarh ve tahsile ilişkin işlemlerin bu tarih itibarıyla zamanaşımına uğradığı açık olup, bu aşamada, ödeme emriyle istenebilecek bir kamu alacağının varlığından söz edilemeyeceğinden, şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, dava konusu ödeme emrinin usul ve hukuka uygun olarak düzenlendiği belirtilerek Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait ve amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gereken zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların amme alacaklarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacakları kuralı getirilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun, “Tebliğ Esasları” başlıklı 93. maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikaların ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmuhaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edileceği; aynı Kanunun, olay tarihinde yürürlükte olan, “Tebliğ Evrakının Teslimi” başlıklı 102. maddesinde de, muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde posta memurunun durumu zarf üzerinde yazacağı ve mektubun posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderileceği, son fıkrasında da, yukarıda fıkralarda yazılı işlemlerin komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyeti taahhüt ilmuhaberine yazılarak tarih ve imza vazedilmek ve hazır bulunanlara da imzalattırmak suretiyle tespit olunacağı; 103. maddesinde ise, muhatabın adresi hiç bilinmezse, muhatabın bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa tebliğin ilan yoluyla yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, 08/02/2001 tarih 5232 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yapılan ilanla …’in on yıl süreyle asıl borçlu şirketin kanuni temsilcisi olarak seçildiği, ilanların tetkiki neticesinde söz konusu sürenin bitimiyle beraber yerine yeni kanuni temsilcinin seçilmediği ve şirketin başka bir kanuni temsilcisinin de bulunmadığı, şirketin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin … tarih … sayı 531 sayfasında yayımlanan ilanla Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesi uyarınca 18/02/2015 tarihi itibariyle ticaret sicilinden resen silinerek tüzel kişiliğinin sona erdiği, dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan şirket adına düzenlenmiş ödeme emirlerinden … tarih ve … sayılı ödeme emrinin şirketin tüzel kişiliğinin devam ettiği tarih olan 30/05/2011 tarihinde şirket ortağı …’e tebliğ edildiği, şirket adına düzenlenmiş olan … tarih ve … sayılı ödeme emrinin ise şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiği tarihten sonra 12/11/2015 tarihinde …’e tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu ödeme emrine ilişkin borçların şirket adına düzenlenmiş … tarih ve … sayılı ödeme emrine isabet eden kısmı bakımından;
Ödeme emrinin tebliğ edildiği tarih olan 12/05/2011 tarihi itibariyle, eski kanuni temsilcinin görev süresi bitmesine rağmen yerine yeni kanuni temsilcinin seçilmediği ve şirketin başka bir kanuni temsilcisinin de bulunmadığı, bu tarihten sonra şirket ortaklarından her birinin şirketi temsil yetkisine sahip olacağından, şirket adına düzenlenmiş ödeme emrinin 12/05/2011 tarihinde şirket ortağı olan …’e tebliğinde usule aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, şirket hakkında usulüne uygun mal varlığı araştırması yapılıp yapılmadığı, mal varlığı araştırması sonucunda tespit edilen mal varlığının borcu karşılamaya yeterli olup olmadığı, borcun zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususları da dikkate alınarak davacının bu boçlardan sorumlu olup olmadığı ortaya konulmak ve diğer hususlar da incelenmek suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekeceğinden, Vergi Dava Dairesi kararının bu kısmında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Dava konusu ödeme emrine ilişkin borçların şirket adına düzenlenmiş … tarih ve … sayılı ödeme emrine isabet eden kısmı bakımından;
Ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihte şirketin tüzel kişiliği bulunmaması sebebiyle söz konusu tebliğin herhangi bir sonuç doğurmayacağı açık olduğundan, ödeme emrinin dayanağı olan şirket adına düzenlenmiş ihbarnamelerin incelenmesi gerekmektedir. Söz konusu ihbarnameler 31/12/2010 tarihinde şirket kanuni temsilcisinin ikametgah adresinde aynı zamanda şirket ortağı olan eşine tebliğ edildiği görülmüş olup, şirketin 31/12/2008 tarihi itibariyle mükellefiyetinin resen terkin ettirildiği de göz önünde bulundurulduğunda, şirket adresine tebliğe gidilmeden kanuni temsilcinin ikametgah adresine tebliğ için gidilmesinde usulsüzlük bulunmamaktadır.
Bu itibarla söz konusu ihbarnamelerin tebliği usulüne uygun olarak yapıldığından, şirket hakkında usulüne uygun mal varlığı araştırması yapılıp yapılmadığı, mal varlığı araştırması sonucunda tespit edilen mal varlığının borcu karşılamaya yeterli olup olmadığı, borcun zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususları da dikkate alınarak davacının bu boçlardan sorumlu olup olmadığı ortaya konulmak ve diğer hususlar da incelenmek suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekeceğinden, Vergi Dava Dairesi kararında isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 27/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyoruz.