Danıştay Kararı 4. Daire 2019/9297 E. 2022/8598 K. 20.12.2022 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2019/9297 E.  ,  2022/8598 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/9297
Karar No : 2022/8598

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Yapı Ürünleri Üretim ve Pazarlama Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 2012 takvim yılı hesap ve işlemlerinin sermaye azaltımı yönünden incelenmesi neticesinde bir kısım enflasyon olumlu düzeltme farkı, diğer sermaye yedekleri ve geçmiş yıl kârlarının sermaye azaltımında kullanıldığı ve bu suretle dağıtılan kâr payları nedeniyle stopaj yapılmadığının tespit edildiğinden bahisle hakkında düzenlenen vergi tekniği raporuna dayanılarak vergi inceleme raporuna istinaden re’sen tarh edilen 2012/4 dönemine ilişkin vergi ziyaı cezalı stopaj vergisinin kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; olayda, davacı şirketin sermaye azaltımı yoluna gittiği, daha önce sermayeye ilave ettiği tutarın belli bir kısmını işletmeden çekmesi üzerine, hakkında vergi incelemesi yapılarak cezalı tarhiyatın yapıldığı, 6111 sayılı Kanun kapsamında vergiden istisna edilerek sermayeye ilave edilerek, kayda alınan emtia karşılıkları, hesabında yer alan tutarın daha sonra ortaklara dağıtılması halinde vergilendirilmeyeceği hususunun aynı Kanun’da açıkça yer aldığından davacı adına yapılan cezalı tarhiyatta hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, mükellefin yönetim kurulunca, 06/12/2011 tarihinde 9.000.000,00 TL olan şirket sermayesinin 4.050.000,00 TL azaltılarak 4.950.000,00 TL’ye indirilmesine karar verildiği, alınan karar doğrultusunda mükelef kurum tarafından … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurularak alınan sermâye azaltım kararının onaylanmasının istenildiği, bilirkişi raporunda belirtilen hususlar ışığında sermaye azaltım talebinin şartlarının uygun olduğuna hükmedildiği, Mahkeme kararından sonra 20/04/2012 tarih ve 8053 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde sermaye azaltım kararının 16/04/2011 tarihinde tescil edildiğinin ilan edildiği, mükellef kurum hakkında tanzim edilen vergi tekniği raporunda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere mükellef kurumun sermaye azaltımı işleminde, öncelikle enflasyon düzeltmesi olumlu farklarından, diğer sermaye yedeklerinden ve geçmiş yıl kârlarının dağıtılması, dağıtıma konu enflasyon düzeltmesi olumlu farkları üzerinden de öncelikle dönem kazancına ilişkilendirilmeksizin kurumlar vergisi hesaplanması gerektiği, ekonomik ve ticari hayatın tâbi şartları göz önüne alındığında gerçek ve/veya tüzel kişilerin doğal olarak kâr elde etmek amacıyla bir işletmeye sermaye koyarak ortak olduğu, buradaki gâyenin işletmeye konulan sermaye marifetiyle oluşan katma değerden pay almak yani kâr elde etmek olduğu, böyle bir denklemde doğal olarak sergilenmesi gereken davranışın, işletme bünyesinde gerçekleşen bir kâr mevcut ise ortakların işletmeye ortak olurken güdülen gâye doğrultusunda sermayeleri oranında kârdan pay almaları gerektiği, kâr dururken sermayeyi geri almanın, ilk gayenin sona ermesi yani işletmenin feshi dışında hayatın olağan akışı için de açıklanabilir bir davranış olmayacağı, Maliye idaresince verilen özelgelerde, sermayenin birden fazla nevi kıymetten oluşması halinde yapılacak sermaye azaltmalarında hangi nevilerin öncelikle dağıtıma tutulması gerektiği hususunda mükelleflere seçimlik bir hak tanınmadığı, Gelir İdaresi Başkanlığınca, sermaye azaltımında öncelikle pasif kıymet düzeltme olumlu farklarının sonra geçmiş yıl kârları ve sermaye yedeklerinin daha sonra da ortaklarca işletmeye konulan ayni ve/veya nakdi sermayenin dağıtıldığının kabul edilmesi gerektiğinin belirtildiği, dolayısıyla mükellef kurum tarafından 2012 hesap döneminde gerçekleştirilen 4.050.000,00 TL tutarındaki sermaye azaltımı işleminin, sermayeyi teşkil eden cüzlerden sırasıyla sermaye düzeltme olumlu farkları, geçmiş yıl kârları, diğer sermaye yedekler, kayda alınan emtia karşılıkları ve ortaklarca konulan nakdi sermayenin dağıtılmasından oluşması gerektiği, yapılan işlemlerin yasal ve yerinde olduğu belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, sermaye azaltım işleminin 6111 sayılı Kanun’da yer alan düzenlemeler kapsamında yapılmış olduğu sabit olup 6111 sayılı Kanun kapsamında sermayeye ilave edilen 5.325.547,59 TL’nin kayda alınan emtia karşılıklarından karşılandığı, 2012 yılında toplamda 4.050.000,00 TL sermaye azaltımı yapıldığı ve bu durumun muhasebe kayıtlarında açıkça görüldüğü, sermaye azaltım işlemi yapılırken sermaye azaltım işleminin hangi kaynaktan yapılacağına dair vergi kanunlarında herhangi bir öncelik sıralamasının bulunmadığı, sermaye hesabının içinde enflasyon düzeltme farklarının, geçmiş yıl kârlarının ve kayda alınan emtia karşılığının bulunması durumunda, bunların sermaye azaltımı yoluyla işletmeden çekilmesi durumunda gerek kurumlar vergisi açısından gerekse kâr dağıtımına bağlı stopaj vergilemesi açısından vergileme yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığı, vergi hukuku mevzuatında yer alan düzenlemelerin sadece enflasyon düzeltme farklarının, geçmiş yıl kârlarının ve kayda alınan emtia karşılığı fonunun sermayeye ilave edilmesi durumunda, gerek kurumlar vergisi açısından gerekse de kâr dağıtımına bağlı stopaj vergilemesi açısından vergileme yapılmayacağına ilişkin olduğu, açıkça Kanun’da yazılı olmayan durumlarda yorum yoluyla mükelleflerin vergisel yükünün arttırılmasının kanunilik ilkesi ile bağdaşmayacağı, emtia için ayrılan karşılığın, ortaklara dağıtılması hâlinde sermayenin unsuru sayılacağı ve vergilendirilmeyeceği, emtia için ayrılan karşılığın işletmeden çekilip ortaklara dağıtılması hâlinde sermayenin unsuru sayılıp vergilendirilmeyeceğinin 6111 sayılı Kanunu’nun 10. maddesinde hüküm altına alındığı, yasal defter ve kayıtların noksan, usulsüz ve karışık olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 20/12/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.