Danıştay Kararı 4. Daire 2019/7208 E. 2022/9246 K. 27.12.2022 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2019/7208 E.  ,  2022/9246 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/7208
Karar No : 2022/9246

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … İnşaat Emlak Gıda Turizm İthalat İhracat Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … ila … sayılı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; dava konusu ödeme emri içeriği vergi borçlarının asıl borçlu şirketin beyan etmiş olduğu vergiler ve sahte fatura düzenleme tespitinden kaynaklanan tarhiyatlara dayandığı, davacının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ilanlarına göre asıl borçlu şirketin 05/01/2006 ila 05/03/2009 tarihleri arasında kanuni temsilcisi olması ve dava konusu ödeme emirleri içeriği vergi borçlarının doğduğu dönemlerin bu tarihler arasında olması nedeniyle, davacının söz konusu amme alacağının doğmasından sorumlu olduğu, ancak; 02/02/2018 tarih ve 2018/1,2 sayılı ödeme emirleri bakımından; dava konusu ödeme emirlerinin dayanağı olan ve asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin 22/10/2007 ila 05/05/2010 tarihleri arasında tebliğ edildiği, ödeme emri tebliğinden sonra 2010 yılında asıl borçlu şirketin banka hesaplarına e-haciz uygulandığı, 6183 sayılı Kanun’un 103. maddesi kapsamında zaman aşımını kesen başkaca bir işlem yapılmadığı göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu ödeme emirleri içeriği amme alacağının zaman aşımına uğradığı, … tarih ve … ila … sayılı ödeme emirlerine gelince; asıl borçlu şirket adına düzenlenen … tarih ve … ila …, … ila … sayılı ödeme emirlerinin posta yoluyla tebliğine dair tebliğ alındısı üzerinde herhangi bir ibare bulunmadığı gibi, tebliğ alındısında imzası bulunan kişinin posta memuru olduğuna ilişkin bir ibarenin de yer almadığı, çıkaran merciie iade edildiğine dair iade kaşesinin vurulmadığı, ayrıca “bilinen adresten ayrılmış oldukları tespit edildi” şerhi ile “… İş Merkezi Yöneticiliği” imza ve kaşesinin yer aldığı, ancak davacının adreste bulunamadığına dair keyfiyetin 213 sayılı Kanunun 102. maddesinin son fıkrası uyarınca, davacının komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda tarih ve imza vaz’edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tutanak haline getirilmediği, bu ödeme emirlerinin daha sonra davacının ikâmetgâh adresinde tebliğe çıkarıldığı ancak asıl borçlu şirketin adresine yapılan tebliğin usulsüz olması sebebiyle şirketin kanuni temsilcisinin adresine yapılan tebliğin de geçerli kabul edilemeyeceği, … tarih ve … sayılı ödeme emrinin tebliğ alındısının “tahsildar” sıfatıyla imzalandığı, dolayısıyla imzası bulunan kişinin posta memuru olduğuna ilişkin bir ibarenin yer almadığı, çıkaran merciie iade edildiğine dair iade kaşesinin vurulmadığı, ayrıca “… Mat. İzolasyon Tic. Ltd. Şti.”nin kaşesi ve imzası yer almakla birlikte davacının adreste bulunamadığına dair keyfiyetin 213 sayılı Kanun’un 102. maddesinin son fıkrası uyarınca, davacının komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda tarih ve imza vaz’edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tutanak haline getirilmediği, … tarih ve … sayılı ödeme emrinin tebliğ alındısının şirket adresine gönderilmek üzere düzenlendiği, şirket adresine tebliğe çıkarılmadığı, doğrudan şirket müdürü olan …’ın ikâmetgâh adresine gönderilerek muhatabın adreste bulunamadığına dair …Mahalle Muhtarı’nın imzasının alındığı, ancak öncelikle asıl borçlu şirkete tebliğ edilmesi gerektiğinden, amme alacaklarının ödeme emri ile usulüne uygun bir şekilde asıl boçlu şirketten istenilmediği, şirket hakkında düzenlenen diğer ödeme emirlerinden … tarih ve … ile …tarih ve … sayılı ödeme emirlerinin posta yoluyla tebliğ edilmeye çalışıldığına dair tebliğ alındısı üzerinde ibare bulunmadığı gibi, muhatabın adresten ayrıldığı ve aynı adresin …Mat. İzo. Taah. İnş. ve Yapı Malz. Ltd. Şti.” tarafından kullanıldığına dair şerh düşüldüğü ancak adı geçen şirketin hangi sıfatla imzasının alındığının belirtilmediği, tebliğ alındısının “tahsildar” sıfatıyla imzalandığı, dolayısıyla imzası bulunan kişinin posta memuru olduğuna ilişkin bir ibarenin yer almadığı, çıkaran merciie iade edildiğine dair iade kaşesinin vurulmadığı, yine şirket adına düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin posta yoluyla tebliğ edilmeye çalışıldığına dair tebliğ alındısı üzerinde ibare bulunmadığı gibi, ”iş yeri adresinin boş ve kapalı olduğunun” tespit edildiğine dair şerh düşülerek “…İşhanı Yöneticiliği”nin imzasının alındığı ancak “…İş Hanı Yöneticiliği”nin hangi sıfatla imzasının alındığının belirtilmediği, tebliğ alındısında imzası bulunan kişinin posta memuru olduğuna ilişkin bir ibarenin yer almadığı, çıkaran merciie iade edildiğine dair iade kaşesinin vurulmadığı, aynı ödeme emrinin şirket müdürü …’a ikâmetgâh adresinde tebliğ edilmeye çalışıldığı ancak şirket adresine yapılan tebliğin usulsüz olması sebebiyle şirketin kanuni temsilcisinin adresine yapılan tebliğin geçerli kabul edilemeyeceği, …tarih ve … sayılı ödeme emrinin şirket adresine tebliğe çıkarıldığı, tebliğ alındısının tutanağında … ismine yer verildiği, bu kişinin 213 sayılı Kanun uyarınca imzasına yer verilmediği, … tarih ve … sayılı ödeme emrinin şirket adresine tebliğe çıkarıldığı, adreste tanınmadığına dair şerh düşüldüğü, …’nin imzasına yer verildiği, … isimli şahsın hangi sıfatla imzasının alındığının belirtilmediği, tebliğ alındısında imzası bulunan “…”un posta memuru olduğuna ilişkin bir ibarenin yer almadığı, çıkaran mercie iade edildiğine dair iade kaşesinin vurulmadığı, dolayısıyla söz konusu ödeme emirlerinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, … tarih ve …, … tarih ve … sayılı ödeme emirlerinin şirketin kanuni temsilcisi …’ın ikâmetgâh adresine 11/08/2016 tarihinde tebliğe çıkarıldığı, muhatabın adresinden taşınması nedeniyle tebliğ edilemediğine dair şerh düşülerek mahalle muhtarının imzasına yer verildiği, aynı adrese 19/08/2016 tarihinde ikinci defa gidilerek yine mahalle muhtarının imzasına yer verilerek gösterilen adresin yıkılmış olması sebebiyle tebliğin yapılamadığına dair şerh düşüldüğü, ancak şirket adresine yapılan tebliğin usulsüz olması sebebiyle şirketin kanuni temsilcisinin adresine yapılan tebliğin geçerli kabul edilemeyeceği, bu haliyle dava konusu ödeme emirleri içeriği amme alacaklarına ilişkin olarak asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin usulüne uygun tebliğ edilmediği ve ilânen tebliğ koşullarının gerçekleşmediği anlaşıldığından, kamu alacağının kesinleştiğinden bahisle davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; davalı idare tarafından, … tarih ve …, …, …, …sayılı ödeme emirlerini iptal eden Mahkeme kararına yönelik iddialar, kararın buna ilişkin hüküm fıkrasının kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmediği, … tarih ve …, …, …sayılı ödeme emirleri için her ne kadar Mahkemece asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin şirket adresinde tebliğine ilişkin alındıların 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 102. maddesinde öngörülen kişilere imzalatılmadığı, posta ile tebliğ yapıldığına ve tebliğ yapan kişinin posta memuru olduğuna ilişkin bilgi bulunmadığı, alındıların tahsildar sıfatıyla imzalandığı, imzalayan kişilerin hangi sıfatla tebliğ alındısını imzaladıklarının belirtilmediği, iade kaşesinin vurulmadığı gerekçeleriyle ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiş ise de, söz konusu tebliğ alındılarının incelenmesinden tebliğ yapan kişinin ve ilgili adreste bulunanların kaşe ya da imzasının olduğu, adreste bulunmadığının tespit edildiği, 213 sayılı Kanunun 107. maddesine göre memur vasıtasıyla tebliğe engel bir durumun da olmadığı, tahsildarın memur sıfatıyla tebligatı yaptığı, bu şekilde yapılan tebligatta posta idaresi tarafından tebligat yapılmaması nedeniyle iade kaşesinin vurulmadığı ve bu hususların asli bir şekil noksanlığı teşkil etmeyeceği, … tarih ve …sayılı ödeme emri yönünden; şirket adresinde tebligat yapılamaması nedeniyle kanuni temsilcinin ikâmetgâh adresinde annesine 05/05/2010 tarihinde tebligat yapıldığı, şirketin banka hesabına 2016 yılında haciz uygulandığı ve 6183 sayılı Kanunun 103. maddesi kapsamında zaman aşımını kesen başkaca bir neden de olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, 31/12/2015 tarihinde tahsil zamanaşımı süresi dolduğundan, ödeme emri içeriği kamu alacaklarının zaman aşımına uğraması nedeniyle davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı, … tarih ve …,…sayılı ödeme emirleri yönünden; ödeme emirlerinin dayanağı asıl borçlu şirket adına düzenlenen …tarih ve …, …, … tarih ve …, … tarih ve … sayılı ödeme emirlerinin şirket adresinde tebligatının yapılamadığı, bu nedenle ilanen tebliğ koşullarının oluştuğu, sırasıyla bu ödeme emirlerinin 24/11/2013 ve 20/06/2016 tarihinde ilanen tebliğ edildiği, bu ödeme emirleri içeriği kamu alacakları için zaman aşımının da söz konusu olmadığı, dolayısıyla borcun şirket adına kesinleştiği ve şirketten tahsili yoluna gidilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, ancak dosyada bulunan mal varlığı araştırmalarına ilişkin belgelerden 2016 yılında yapılan e-haciz nedeniyle bankalar nezdinde araştırma yapıldığının anlaşılmasına karşın, şirketin tapu kayıtları, motorlu araç bilgileri sorgulamalarının ve belediyeler nezdindeki araştırmanın 2012 yılında yapıldığı, diğer mal varlığı araştırmalarına dair bilgi veya belge bulunmadığı, buna göre ilanen tebliğ tarihlerinden sonra bankalar dışında şirket mal varlığı hakkında araştırmanın usulüne uygun yapıldığının ortaya konulamaması nedeniyle davacının kanuni temsilcisi sıfatıyla takip edilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından, amme alacaklarının takibi aşamasında ortak ve kanuni temsilciler arasında bir öncelik sıralamasının söz konusu olmadığı, yapılan işlemlerin yasal ve yerinde olduğu belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Dava konusu …tarih ve …,…sayılı ödeme emirleri yönünden; ödeme emirlerinin dayanağı olan ve asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin usulüne uygun olarak ilânen tebliğ edildiği, asıl borçlu şirket nezdinde kesinleştirilen amme alacaklarının tahsili amacıyla mal varlığı araştırmalarının yapıldığı, 2012 ve 2016 yıllarında yapılan araştırmalarda asıl borçlu şirket nezdinde herhangi bir mal varlığı unsuruna rastlanılmadığı, öte yandan davacı tarafından da asıl borçlu şirketin mal varlığı bulunduğuna yönelik olarak herhangi bir somut iddia ileri sürülmediği, bu haliyle tahsil edilemeyen / tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının dava konusu olayda gerçekleştiği anlaşıldığından söz konusu ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, temyiz isteminin kısmen kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının belirtilen kısmının bozulması, temyiz isteminin kısmen reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının diğer kısımlarının ise onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının, …tarih ve ……,…,…,…,…sayılı ödeme emirleri yönünden davanın kabulüne ilişkin kısmında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından hukuka aykırılık görülmemiştir.
Temyize konu kararın … tarih ve …,…sayılı ödeme emirlerine ilişkin kısmına gelince;
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde; tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yazılı olanlarca bu ödevlerin yerine getirilmemesi yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı, tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmalarının kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmayacağı düzenlenmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un “Terimler” başlıklı 3. maddesinde, amme borçlusu veya borçlu teriminin, amme alacağını ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısları ve bunların kanuni temsilci veya mirasçılarını ve vergi mükelleflerini, vergi sorumlusunu, kefili ve yabancı şahıs ve kurumlar temsilcilerini ifade ettiği belirtilmiş, tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi ise, amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacakları şeklinde tanımlanmıştır.
Bu çerçevede, 213 sayılı Kanun’un 10. maddesi hükmüne göre kanuni temsilci sıfatıyla ilgili kişilerin takip edilebilmesi için, asıl borçlu şirket nezdinde vergi borcunun usulüne uygun bir biçimde tarh, tahakkuk ve tebliğ safhalarından geçerek kesinleştirilmesi ve amme alacağının vergi borçlusundan kısmen veya tamamen tahsil imkanının bulunmadığının somut biçimde ortaya konulması, bir başka ifadeyle, asıl borçlu hakkında 6183 sayılı Kanun ile belirlenen takip ve tahsil yollarının tüketilmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; dava konusu …,…sayılı ödeme emirleri içeriği amme alacakları için asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin usulüne uygun olarak ilânen tebliğ edildiği, asıl borçlu şirket hakkında 2012 ve 2016 yıllarında yapılan mal varlığı araştırması sonucunda amme alacaklarının şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emirlerinin düzenlendiği, amme alacaklarının ait olduğu dönemlerde davacının kanuni temsilcilik sıfatını haiz olduğu, öte yandan davacı tarafından söz konusu amme alacaklarının asıl borçlu şirketten tahsil edilebileceğine, diğer bir ifadeyle şirketin vergi borçlarını karşılayacak yeterli mal varlığının bulunduğuna dair somut bir itiraz ileri sürülmediği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, dava konusu …,…sayılı ödeme emirleri içeriği asıl borçlu şirketten tahsil edilemeyeceği açık olan amme alacaklarının tahsili amacıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından Vergi Dava Dairesi kararının belirtilen kısmında hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kısmen kabul, kısmen reddine,
2. …Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, dava konusu … tarih ve …,…,…,…,… sayılı ödeme emirlerinin iptaline ilişkin kısmının ONANMASINA,
3. Anılan Vergi Dava Dairesi kararının, dava konusu … tarih ve …,…sayılı ödeme emirlerine ilişkin kısmının ise BOZULMASINA,
4. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 27/12/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.