Danıştay Kararı 4. Daire 2019/6864 E. 2023/1416 K. 14.03.2023 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2019/6864 E.  ,  2023/1416 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/6864
Karar No : 2023/1416

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, kanuni temsilcisi olduğu … Enerji Proje İnş. Mak. Taah. San. Tic. Mak. Taah. San. Tic. AŞ’nin 2006,2007 yıllarının muhtelif vergilendirme dönemlerine ait vergi borçlarının tahsili amacıyla adına düzenlenen … tarihli ve … ila … takip numaralı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; dava konusu ödeme emrine konu borçların 2006, 2007 yıllarına ait vergi borçları olduğu, Mahkemelerince verilen 09/10/2018 tarihli ara kararı ile de davalı idareden dava konusu ödeme emirleri içeriği vergi borçlarına ilişkin olarak iflas masasına alacak kaydı yaptırılıp yaptırılmadığının sorulması üzerine dosyaya sunulan bilgi ve belgelere göre, … İcra (İflas) Müdürlüğünce Ulus Vergi Dairesi Müdürlüğüne gönderilen 12/06/2018 tarihli yazı ile müflis şirketten olan alacakların işleme alınabilmesi için ek sıra cetveli ilan ücretinin yatırılması gerektiğinin bildirildiği, bu durumda, davacının temsilcisi olduğu şirketin hala iflas idaresi altında olduğu, iflas masasının henüz kapanmadığı, borcun tahsili amacıyla iflas masasına alacak kaydının dahi yaptırılmadığı anlaşıldığından, şirket hakkındaki tüm takip ve tahsil yolları tükenmeden amme alacağının kanuni temsilciden tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı adına yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğu, temyiz isteminin kabulü ve Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 14/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla … Enerji Proje İnş. A.Ş.’nin vergi borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen … tarihli ve …,…,…,… takip numaralı ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararına dair istinaf başvurusunu reddeden Vergi Dava Dairesi kararı temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun kanuni temsilcilerin ödevleri başlığını taşıyan 10. maddesinin birinci fıkrası, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıfların ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan kuruluşların mükellef veya vergi sorumlusu olmaları durumunda, bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olamayan kuruluşları idare edenler ve varsa, bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceğini öngörmüştür. Vergi mükellef ve sorumlularının vergi ile ilgili ödevlerinin yerine getirilmesinden anılan fıkra hükmü ile yükümlü tutulanları, bu yükümlülüklere aykırı davranmaları dolayısıyla, vergi idaresine karşı sorumlulukları,bu sorumluluğun kapsam ve koşulları aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre; ”yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı kuralına yer verilmiş, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35. maddesinde tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu hükümlere göre, kanuni temsilcinin şirket borcundan dolayı takip edilebilmesi için öncelikle usulüne uygun olarak asıl borçlu şirket hakkında kesinleşmiş bir vergi borcunun bulunması ve usulüne uygun tüm takip yollarının tüketilmesine karşın, borcun tüzel kişiliğin (şirketin) varlığından tamamen veya kısmen alınamadığının açıkça ortaya konulması gerekmektedir.
Bakılan davada; asıl borçlu şirket adına, borcun tahsili amacıyla ödeme emirlerinin düzenlendiği ve 17/05/2012 tarihinde şirket temsilcisi …’e tebliğ edildiği; mahkemece iflas masasına şirket hakkında takip yapılıp alacaklılara ilişkin cetvele gidilebileceğinden bahisle asıl borçlu şirket hakkında tüm takip ve tahsil yolları tüketilmeden amme alacağının kanuni temsilciden tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık görülmediğine hükmedilsede, şirket hakkında mal varlığı araştırması yapılıp yapılmadığı, yapıldı ise şirketin mal varlığının borçlarını karşılayıp karşılamayacağı araştırılmadan, iflas idaresine takip yapılmadığından şirket hakkında takip yollarının tükenmediği gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar verilmesinde yasal isabet bulunmadığı oyuyla Daire kararına katılmıyorum.