Danıştay Kararı 4. Daire 2019/2589 E. 2022/8763 K. 21.12.2022 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2019/2589 E.  ,  2022/8763 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/2589
Karar No : 2022/8763

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, mali müşaviri olduğu … San. Tic. Ltd. Şti.’nin vergi borcundan dolayı müteselsil sorumlu sıfatıyla düzenlenen … tarih ve …/…,…,…,…,… sayılı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; tüzel kişiliği ortadan kalkan ve hukuk aleminden silinen şirket hakkında düzenlenen vergi/ceza ihbarnamelerinin hukuken geçerli olduğundan söz edilemeyeceği bir başka deyişle vergi/ceza ihbarnamelerinin tebliğinin usulüne uygun olmadığı, içeriği 2010 yılına ilişkin tarh edilen kurumlar ve kurum geçici vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezalarından oluşan söz konusu vergi/ceza ihbarnamelerinin, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde en geç 31/12/2015 tarihine kadar asıl borçlu şirkete usulüne uygun tebliğ edilmediği anlaşıldığından, zamanaşımına uğramış amme alacağının tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı, 58. maddesinde ise, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde dava açabileceği öngörülmüştür.
3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununun 1. maddesinde Kanunun amacı, 2/A maddesinde muhasebecilik ve mali müşavirlik mesleğinin konusu düzenlenmiş olup, mali sorumlulukları ise, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 227. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu maddenin birinci fıkrasının birinci bendinde; Maliye Bakanlığının; vergi beyannamelerinin 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir veya yeminli mali müşavirler tarafından da imzalanması mecburiyetini getirmeye, bu mecburiyeti beyanname çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya, bu uygulamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu, ikinci fıkrasında birinci fıkra hükümlerine göre beyannameyi imzalayan veya tasdik raporunu düzenleyen meslek mensuplarının, imzaladıkları beyannamelerde veya düzenledikleri tasdik raporlarında yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkan vergi ziyaına bağlı olarak salınacak vergi, ceza, gecikme faizlerinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulacağı öngörülmüştür.
Diğer taraftan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 227. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak Maliye Bakanlığın’ca yayımlanan 4 Sıra No’lu Genel Tebliğde de meslek mensuplarının, sorumlulukları kapsamına giren işlemlerden dolayı vergi ziyaı ortaya çıktığı takdirde vergi, ceza, gecikme faizlerinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları belirtilmiştir.
Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre tüzel kişilikleri ticaret sicilinden silinerek sona eren şirketlerin, bu tarihten sonra haklara sahip olması, borçlu kılınması, temsili ya da tasfiyeye giriş tarihinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi adlarına vergilendirme yapılması mümkün olmadığından, tüzel kişiliği sona eren ve bu nedenle borçlandırılmasına hukuken imkan bulunmayan kurumların hukuksal varlığının devam ettiği dönemlere ait olup, ikmalen veya re’sen tarhı gereken vergi ve kesilecek cezalardan sorumlu tutulacaklar konusundaki hukuki boşluk, 5520 sayılı Kanun’un 17. maddesine eklenen 9. fıkra ile giderilmiş, daha sonra yapılan değişiklikle yürürlükten kaldırılarak, aynı düzenleme 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesine 5. fıkra olarak eklenmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, … Vergi Dairesi mükellefi … San. Tic. Ltd. Şti.’nin 2009 ve 2010 yılları hesap ve işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen rapor ile anılan şirketin hayali ihracat yaptığı, sahte fatura düzenlendiği ve kullandığının tespit edilmesi üzerine, söz konusu şirketin mali müşaviri olan davacının mükellef kurum ile birlikte müşterek ve müteselsil sorumlu sıfatıyla dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği, anılan şirketin ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren geçici 7. maddesine istinaden ticaret sicil kaydının silindiği ve bu durumun 24/02/2015 tarih ve 8765 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 524. sayfasında yayımlandığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, hukuk aleminden silinen şirketin haklara sahip olması, borçlu kılınması ve temsili hukuken mümkün olmadığından, münfesih şirket adına tüzel kişiliğin sona ermesinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi hukuki işlem tesis edilemeyeceği, tesis edilse bile hukuki sonuç doğuramayacağı açık olup, şirket adına münfesih olduğu tarihten sonra tarhiyat yapılıp ihbarnameler düzenlenmesi, bu tarihte hukuken var olmayan şirket adına tebligat yapılmış olması davacıyı bahse konu vergi ve cezaların borçlusu durumuna da getirmeyecektir.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümleri ve maddi olay değerlendirildiğinde tüzel kişiliği ortadan kalkan ve hukuk aleminden silinen şirketin haklara sahip olması, borçlu kılınması ve temsili hukuken mümkün olmadığından, münfesih şirket adına tüzel kişiliğin sona ermesinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi hukuki işlem tesis edilemeyeceğinden müteselsil sorumlu sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 21/12/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.