Danıştay Kararı 4. Daire 2019/2221 E. 2022/8801 K. 21.12.2022 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2019/2221 E.  ,  2022/8801 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/2221
Karar No : 2022/8801

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Bilişim İnovasyon

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket adına, 2012 yılı yasal defter ve belgelerini süresinde ibraz etmediğinden bahisle hakkında düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden indirim konusu yaptığı katma değer vergilerinin reddi suretiyle 2012/1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 dönemlerine ilişkin olarak re’sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerinin kaldırılması ve hakkında düzenlenen … tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporu’nun iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davacı şirketin 2012 ve 2013 yılı defter ve belgelerinin sahte belge düzenleme açısından incelenmesi için … tarih ve … sayılı defter belge isteme yazısı düzenlenerek, 01/12/2016 tarihinde şirketin kanuni temsilcisine tebliğ edildiği, şirket temsilcisinin 27/11/2016 tarihinde söz konusu defter ve belgeleri arabasının içindeyken çaldırdığı iddiasıyla 12/12/2016 tarihinde … Asliye Ticaret Mahkemesine müracaatla zayi belgesi verilmesi talebinde bulunduğu, Mahkemenin … tarih, E:…, K:… sayılı kararıyla davacının defter ve belgelerinin zayi olduğunun tespitine karar verdiği, davacı hakkında yapılan inceleme sonucu düzenlenen … tarih ve … sayılı Vergi İnceleme Raporu’na istinaden, davacı şirketin 2012 yılı defter ve belgelerini ibraz etmediğinden bahisle dava konusu tarhiyatın yapıldığının anlaşıldığı olayda, şirketin 6736 sayılı Kanun’dan yararlanarak katma değer vergisi matrah artırımına gitmesi nedeniyle şirket hakkında 2012/12 dönemiyle ilgili herhangi bir işlem yapılmadığı, davacı hakkında 2012 yılında sahte belge düzenlediği iddiasıyla aynı zamanda … tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporu da düzenlendiği, davacının cezalı tarhiyatın kaldırılması ve hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunun iptali için iş bu davayı açtığının anlaşıldığı, her ne kadar 2012 yılı defter ve belgelerini yapılan tebligata rağmen ibraz etmediğinden bahisle davacı şirket adına cezalı katma değer vergisi tarh edilmiş ise de, davacının, henüz kendisine defter belge ibraz yazısı tebliğ edilmeden evvel, defter ve belgelerinin çalındığına yönelik Mahkemeden zayi kararı almış olması karşısında, 213 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 4. bendinde sayılan mücbir sebep hallerinden birinin gerçekleştiği, defter ve belgelerin bu nedenle ibraz edemediğini ispatladığı sonucuna ulaşıldığından, yapılan cezalı tarhiyatta hukuka uygunluk görülmediği, tek başına kesin ve yürütülebilir bir işlem vasfı bulunmayan, mükellef adına yapılacak vergisel işlemlere dayanak ya da done olması amacıyla düzenlenen raporların, ancak dayanağını teşkil ettiği icrai işlemle beraber dava konusu edilebileceği, dosyada davacı şirket adına yapılan cezalı tarhiyat işleminin dayanağının, hakkında düzenlenen … tarih ve … sayılı Vergi İnceleme Raporu olduğu, davacının iptalini talep ettiği … tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporu’nun ise 2012 yılında sahte belge düzenlediği iddiasıyla düzenlendiği ve dava konusu tarhiyatın dayanağı olmaması nedeniyle tek başına dava konusu yapılması yasal olarak mümkün olmadığından davanın, rapor iptaline yönelik kısmının ortada kesin ve yürütülebilir bir işlem bulunmaması nedeniyle 2577 sayılı İYUK 15/1-b maddesi gereğince reddine karar vermek gerektiği sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, süresi içinde yasal defter ve belgelerini ibraz etmediği açık olan davacı adına yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmiştir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3/B maddesinde, vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği öngörülürken, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan yahut olayın özelliğine göre hayatın olağan akışına da uygun bulunmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olacağı hükme bağlanmış; aynı Kanun’un 13/2. maddesinde de; vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler mücbir sebep olarak kabul edilmiş, aynı Kanunun 30/3.maddesinde de, bu Kanun’a göre tutulması mecburi olan defterlerin hepsi veya bir kısmı tutulmamış veya tasdik ettirilmemiş olursa veya vergi incelenmesi yapmaya yetkili olanlara her hangi bir sebeple ibraz edilmemesi resen takdir nedeni sayılmıştır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’un 29/1-a ile 34/1. maddeleri uyarınca, mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV’den, faaliyetlerine ilişkin olarak, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV’yi veyahut ithal ettikleri mal ve hizmetler dolayısıyla ödedikleri KDV’ni, fatura veya benzeri belgeler ile gümrük makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmesi ve söz konusu belgelerin yasal defterlere kaydedilmesi şartıyla indirebilecekleri hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, E:2013/3 K:2019/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kurulu kararında; ”213 sayılı Kanun’un 13. maddesinde sayılan mücbir sebep hallerinden herhangi birisinin bulunması, vergi ödevinin yerine getirilmesini engelleyecek sebep olarak kabul edilmiş ve mücbir sebep halinin varlığını ispatlayabilen bir mükellefin de vergi ödevini yerine getirmediğinden bahsedilemeyeceği” açıklanmıştır.
Buna göre, ilgili mevzuatta aranan şartlardan herhangi birisinin, 213 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen 13/2. maddesinde sayılan mücbir sebeplerinden herhangi birisi olmaksızın yerine getirilmemesi veya faaliyetine ilişkin olup yüklenildiği iddia olunan verginin üzerinden hesaplanan belgelerin hem varlığı ve hem de yasal defterlere usule uygun kaydedildiğinin ispatlanamadığı durumlarda, mükellefin yüklendiği KDV’nin indirim konusu yapılması olanaklı olmayacak, ancak, 13.madde uyarınca mücbir sebep halinin varlığını ispatlayabilen bir mükelelfin de defter ve belge ibraz görevini yerine getirmediğinden söz edilemeyecek, bir başka ifadeyle, mükellef tarafından, defter ve belge ibraz edilememesine VUK’nun 13. maddesinde gösterilen mücbir sebep hallerinden birisinin varlığı neden gösterilmiş ve bu durumun varlığının yasal anlamda kabul edilecek bir ”zayi belgesi” ile ispatlanmış ise defter ve belgelerin ibraz edilememesinden dolayı cezalı tarhiyata muhatap tutulamayacaktır.
Esasen, kanunda tadadi olarak sayılan hususların dışında kalan ve zor durum kavramı içinde mütalaa edilen ancak, yargılama literatüründe, mücbir sebep olarak karşılık bulan ”zor durum-mücbir sebebin” varlığının ispatı mutlak bir şekil şartına bağlı değildir. Bu durumun göstergesi (özellikle ticaret mahkemelerinden alınan zayi) belgelerin; gerek idarece ve gerekse görevli yargı yerlerince, ispat vasıtalarının niteliği ve olayın özelliği dikkate alınarak yapılan değerlendirmelere göre mücbir sebebin varlığına kanıt olabileceği kabul edilecektir.
Dosya incelenmesinden; davacı şirket tarafından, ihtilaflı yıl defter ve belgeleri incelenmek üzere istenen ancak ibraz edilmeyip, ibraz edememe nedeni olarak ”defter ve belgelerinin araçtan çalındığına dair” zayi belgesi sunulduğu anlaşılan olayda, davacı şirketçe defter ve belge ibraz edilememesine neden gösterilen Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinden alınan ”zayi belgesi”nin yasal anlamda ibraz edilmemeyi haklı kılacak nitelikte olup olmadığının, söz konusu belgenin alınmasına neden olan olayın ticari icaplar açısından irdelenmesi ve bu durumun zor durum-mücbir sebep kapsamında sayılıp sayılamayacağının değerlendirilmesi ihtilafın çözümü açısından gereklilik arzetmektedir.
Bilindiği üzere, adli yargı mercilerince verilen zayi kararları, bir ”tespit davası” sonunda verilen ve tespit isteyenin tespit istediği konunun ifade edildiği kararlar olup, bu kararların, açılan davalarda kanıt olarak sunulması halinde yargı yerlerince; söz konusu tespitin ve dayanaklarının, incelenen davaya etkisi yönünden diğer tarafın iddiaları da gözetilerek değerlendirilebilecek takdiri delillerden olduğu. bu nedenle, dava dosyasına sunulan zayi belgesi ve/veya diğer deliller göz önüne alınarak, defter ve belgelerin mücbir sebep nedeniyle vergi idaresine ibraz edilip edilemediğinin, her uyuşmazlıkta ayrı ayrı değerlendirilerek karar verilmesi Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun E:2013/3, K:2019/1 sayılı kararında belirtilen hukuksal değerlendirme hükmüne aykırılık oluşturmayacaktır.
Şu halde, davacı şirketçe defter ve belgelerinin ibraz edilmemesinin nedeni olarak defter ve belgelerinin otomobilden çalındığı iddiasına kanıt gösterilen ”zayi belgesi”nden tespit olunan, defter ve belgelerin elden çıkmasında, davacı şirket yetkililerinin bir kusurunun olup olmadığı, yani iddiasının inandırıcı ve samimi sayılıp sayılamayacağının, hayatın olağan akışına uygunluk ve ticari icaplar açısından olabilirlik yönlerinden değerlendirilmesi gerekir.
Davacı şirket defter ve belgelerinin, şirket merkezi ya da varsa şirket muhasebe birimi veya harici SMMM ile anlaşılmış ise bu kişinin (muhasebeci mali müşavirin) defter ve belgelerin muhafaza edilmesi gereken yerinde değilde, kendi iddiasına göre çalındığı iddia edilen özel otomobilde bulundurulmasının mutat olmadığı kaldı ki, bir an için defter ve belgelerin arabada olduğu ve çalınma iddiasının da varit olduğu kabul edilse dahi, ticari defter ve belgelerin muhafaza edileceği yerin şirket merkezi olması gerekirken araçta bulundurulması nedeniyle, davacı şirketin defter ve belgelerin saklanmasında gerekli dikkat ve özeni göstermediği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Hal böyle olunca, davacı şirketçe ibraz edilen ”zayi belgesinin” 213 sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarınca mücbir sebep halinin varlığını ispata yeterli olmadığı, ayrıca kararda; belirtildiği gibi davacının, henüz kendisine defter belge ibraz yazısı tebliğ edilmeden evvel, defter ve belgelerinin çalındığına yönelik Mahkemeden zayi kararı almış olmadığı, defter belge isteme yazısının 01/12/2016 tarihinde tebliğinden sonra, şirket temsilcisinin 27/11/2016 tarihinde söz konusu defter ve belgeleri arabasının içindeyken çaldırdığı iddiasıyla 12/12/2016 tarihinde … Asliye Ticaret Mahkemesine müracaatla zayi belgesi verilmesi talebinde bulunduğu, Mahkemenin ise zayi kararını 22/03/2017 tarihinde verdiği hususu da göz önüne alındığında, defter ve belgelerin ibraz edilmemesi haklı bir mazerete dayanmadığından, davanın reddi gerekirken kabulüne yönelik temyize konu Vergi Dava Dairesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 21/12/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.