Danıştay Kararı 4. Daire 2018/4245 E. 2022/838 K. 16.02.2022 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2018/4245 E.  ,  2022/838 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/4245
Karar No : 2022/838

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(…Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : Tasf. Halinde … Büro Kırtasiye Bilgisayar Malzemeleri Turizm Reklamcılık San. Ve Tic. Ltd.Şti.

İSTEMİN KONUSU :… Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına sahte fatura kullandığından bahisle, tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle re’sen tarh edilen 2013/1 dönemi vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 353/1. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; uyuşmazlık konusu dönemde davacının fatura aldığı Hocapaşa Vergi Dairesi mükellefi … (… Kırtasiye) hakkında düzenlenen … tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporu’ndaki tespitler, düzenlediği faturaların sahte olduğunu ortaya koymaya yeterli olmadığından cezalı tarhiyatta ve kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3/B maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, 134. maddesinin 1. fıkrasında, vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu kurala bağlanmış, 359. maddesinin (b) bendinde ise gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgeler, sahte belge olarak tanımlanmıştır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisinin indirilebileceği hükme bağlanmıştır.
Katma değer vergisi, bünyesinde yer alan indirim müessesesiyle yansıtılabilir bir vergidir. Katma değer vergisi sisteminde mükellef ve sorumlu; üretim ve dağıtım kademeleri içinde, verginin tahsiline, indirimlerin yapılmasına, beyan edilip ödenmesine aracılık eder. Bu bakımdan indirim, mükellefiyete bağlı bir görev olduğu kadar aynı zamanda bir haktır. Katma değer vergisinde genel prensip, vergiye tabi teslimler üzerinden hesaplanan vergiden, alış faturalarında gösterilen verginin indirilmesidir. Katma değer vergisi indirimi hakkından yararlanabilmek için Kanun bazı şartların varlığını öngörmüştür. Bu şartların bir kısmı esasa, bir kısmı ise şekle ilişkindir. Katma değer vergisi, vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi halinde, zincirleme olarak kendi içinde otokontrol sistemi taşımaktadır.
Kayıt ve belge nizamına uyulması ve faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanması halinde, mal teslimi veya hizmet ifasına bağlı olarak tahsil edilen katma değer vergisinden, mükelleflerin kendilerine yapılan teslim ve ifaya ilişkin olarak ödedikleri katma değer vergisini indirmeleri mümkün olup, aksi durumda, faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanmadığının tespiti halinde, bu faturalarda yer alan katma değer vergisinin indirimi mümkün bulunmamaktadır.
Buna göre, alış belgelerinde yer alan katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için, alış faturası ya da benzeri vesikalarda ayrıca gösterilmesi ve bu vesikaların kanuni defterlere kaydedildiğinin tevsik edilmesinin yanında, söz konusu belgelerin gerçeği yansıtması da gerekmektedir.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerine göre, uyuşmazlığın esasını, davacıya anılan faturaları düzenleyen firmanın düzenlediği faturaların, gerçek bir mal ve hizmet satışını içerip içermediği, dolayısıyla sahte olup olmadığı hususlarının tespiti oluşturmakta olup, uyuşmazlığın çözümü için söz konusu belgelerin hukuki mahiyetinin anlaşılabilmesi bakımından, bu belgeleri tanzim eden mükellef hakkında yapılan incelemeler sonucunda tespit edilen hususların irdelenmesi gerekmektedir.
Davacı şirkete ilgili dönemde fatura düzenleyen Hocapaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü mükellefi … hakkında düzenlenen … tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporu’nda, 01/08/2009 tarihinde mükellefiyet tesis edildiği ve 31/12/2013 tarihi itibariyle işin terk edildiği, mükellefin adresinde bulunamadığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekiplerince yapılan aramada … adına düzenlenen tahakkuk fişlerinin bulunduğu ve ilgili hakkında sahte belge kullanımı nedeniyle inceleme başlatıldığı, işyerinde 04/08/2009 tarihinde yapılan açılış yoklamasında, işyerinin 16 m2 olduğu, toptan ve perakende kırtasiye satış işiyle iştigal ettiği, işyerinde büro malzemeleri ile 10.000,00-TL’lik ticari emtianın bulunduğu, 08/08/2011 tarihli yoklamada, işyerinin 15 m2 civarında olduğu, büro malzemesi ile 12 koli içerisinde divit ucu olduğunun ve mükellefin taşınma işinin tamamlanmadığının ve büyük ölçüde boş olduğunun tespit edildiği, mükellefin KDV beyanlarının 2009 yılında 238.169,05-TL, 2010 yılında 2.826.537,14-TL, 2011 yılında 1.843.860,08-TL, 2012 yılında 4.944.517,69-TL, 2013 yılında 376.668.79-TL olduğu, 2009 yılı Ba bildiriminde 244.551,47-TL alış bildirdiği, alışlarının %92,58’inin haklarında VTR bulunan mükelleflerden olduğu, 2009 yılında 231.967,67-TL belge düzenlediği ancak bunları BS ile bildirmediği, 2010 yılı 2.891.135,93-TL tutarında fatura aldığı, alışlarının %97,75’inin haklarında olumsuz tespit bulunan mükelleflerden olduğu, 2010 yılında 2.809.755,93-TLtutarında belge düzenlediği, defter kayıtlarından 2011 yılında 1.511.718,24-TL alışı olduğu, alışlarının %82’sinin haklarında olumsuz tespit bulunan mükelleflerden olduğu, bu yıla ilişkin BA bildiriminde 1.756.230-TL alış bildirdiği, 2009 yılında 11.738,277-TL tutarında belge düzenlediğini BS ile bildirdiği, 2012 yılında Bs formuyla 4.854.709,00-TL tutarlı satış yaptığını beyan etmesine karşın, Ba formu ile alış beyan ettiği 4.975.482,00-TL tutarın sadece 1.170.133,00-TL sini diğer mükelleflerce satış olarak beyan edildiği, 2013 yılında Bs formuyla 367.389,00-TL tutarlı satış yaptığını beyan etmesine karşın, Ba formu ile alış beyan ettiği 227.098,00-TL tutarın sadece 25.240,00-TL sini diğer mükelleflerce satış olarak beyan edildiği, mükellefin 2009 ve 2010 yılında işletme hesabı üzerinden vergilendirildiği, bu dönemde ödemelerin banka yolu ile ödendiğine ilişkin veriye ulaşılamadığı, mükellefin … Banka hesabının 2009-2010 hesap hareketlerinde bu kadar fazla satış ve alış yapmasına rağmen söz konusu şube ile çek ya da senet ile çalışmadığı, bu kadar alış ve satışı karşılayacak para transferlerine rastlanmadığı, bazı yatırılan paraları mükellef …’ nun aynı gün nakit olarak bankadan çektiği, bu kadar alış satışı olan ticari bir işletmenin 2011 yılında Bankalar hesabını kullanmadığı, bilançoda bulunan 2011,2012,2013 yıllarında alıcılar hesabının bazen çok yüksek tutarlı bazen de hiç olmadığı tespitlerine yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen tespitlerin bir bütün olarak değerlendirilmesinden; mükellefin işyeri adreslerinde yapılan yoklamalarda işyerinin 15 m²’lik küçük yerler olduğu, mal stoğu yapmaya uygun olmadığı, ayrıca deposunun bulunduğuna dair bir bildirim ve tespitin de olmadığı, belirtilen ciroları yapabilecek emtiaya rastlanılmadığı, yoklama sırasında her hangi bir çalışanın olmadığı, muhtasar beyannamelerde ise sadece bazı dönemlerde bir çalışan bildirildiği, mükellefin faaliyette olduğu yıllarda yapmış olduğu alımların tamamına yakınının hakkında sahte fatura düzenleme yönünden rapor veya olumsuz tespit bulunan mükelleflerden yapılmış olduğu, yaptığı büyük cirolara rağmen banka habında ödeme ve tahsilata ilişkin havale ve eft kayıtlarının yok denecek kadar az olduğu, gelen havale ve eftlerin ise aynı gün nakit olarak çekilmiş olduğu dikkate alındığında mükellefin belirtilen ciroları yapacak ticari organizasyonun olmadığı, bu nedenle mükelleflerin gerçek bir ticari faaliyetinin olmadığı ve bu mükellef tarafından davacıya düzenlenen faturaların gerçek bir mal ve hizmet teslimine dayanmadığı anlaşıldığından, aksi yöndeki Vergi Dava Dairesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Verilecek kararda özel usulsüzlük cezası yönünden inceleme yapılacağı tabidir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 16/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.