Danıştay Kararı 4. Daire 2018/195 E. 2020/2819 K. 09.09.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2018/195 E.  ,  2020/2819 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/195
Karar No : 2020/2819

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : Müflis … Halı Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi (…. İcra ve İflas Müdürlüğü)
İSTEMİN KONUSU : …. Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı müflis şirket adına 2010/1 ila 12 dönemlerine ilişkin katma değer vergisi beyannameleri, 2010 yılı kurumlar vergisi beyannamesi ve 2010/1-3, 4-6, 7-9 ve 10-12 dönemlerine ilişkin geçici vergi beyannameleri ile 2010/1 ila 12 dönemlerine ilişkin Ba-Bs bildirim formunun süresi içerisinde elektronik ortamda verilmediğinden bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 355/1 maddesi uyarınca şirket adına kesilen özel usulsüzlük cezalarının kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; yargı kararıyla iflasına karar verilmiş şirketin sadece iflas işlemlerinin yürütülmesi amacıyla Türk Ticaret Kanunu kapsamında kanuni temsilci olmayan iflas idaresi tarafından sınırlı bir biçimde faaliyette bulunulması söz konusu olup, defter ve belgeler elinde bulunmayan şirket kanuni temsilcilerinin fiilen vergi yükümlülüklerini yerine getirme imkanı olmaması ve işlemleri icra dairesi tarafından yürütülen müfliş şirketin vergi yükümlülüklerinin kim tarafından yerine getirileceğine ilişkin açık kanun hükmü bulunmaması hususu da dikkate alınarak, müflis şirket adına kesilen dava konusu özel usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından kesilen özel usulsüzlük cezalarının hukuka uygun olduğu ve kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde; dava dilekçelerinin ehliyet yönünden inceleneceği, 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; 14. maddenin 3/c bendinde yazılı hallerde davanın reddine karar verileceği, 31. maddesinin 1. fıkrasında ise, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
2577 sayılı Kanun’un 31. maddesinin, ehliyet ve vekalet konusunda yollamada bulunduğu 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 04/02/2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 450. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış; anılan Kanunun 447. maddesinin 2. fıkrasında ise, mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/06/1927 tarih ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı kuralına yer verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50. maddesinde; medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların davada taraf ehliyetine de sahip olduğu, 51. maddesinde de, dava ehliyetinin medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği belirtilmiştir.
Bu şekilde atıf yapılan 6100 sayılı Kanunun ehliyete ilişkin düzenlemelerine göre; yargılama işlemlerinde bulunabilmek için, öncelikle hak ehliyetine sahip olmak gereklidir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket hakkında … Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve E:… sayılı kararı ile iflas kararı verildiği, şirket hakkında iflas işlemlerinin yapılarak yine aynı Mahkemenin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile iflasın kapatıldığı ve bu kararın 29/06/2015 tarih ve 8851 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edildiği, davalı idarece anılan şirket adına, dava konusu dönemlere ilişkin ihbarnamelerinin 18/06/2015 tarihinde ….İcra ve İflas Müdürlüğüne tebliği üzerine 01/07/2015 tarihi itibariyle mahkeme kayıtlarına giren dava dilekçesiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, …. Asliye Ticaret Mahkemesince 17/06/2015 tarihinde iflasın kapanmasına karar verildiği ve iflasın kapanması sebebiyle bu dava için medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti son bulan iflas müdürlüğünün dava açma yetkisinin bulunmadığı gibi yargı mercilerinde taraf olma ehliyeti de bulunmamaktadır.
Bu nedenle, iflasın kapanmasıyla yargılamada taraf ehliyeti olmayan iflas müdürlüğü tarafından açılan davaının esasının incelenme olanağı bulunmadığından, davanın ehliyet yönünden reddi gerekirken, davayı kabul eden mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu …. Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:…sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 09/09/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Davacı müflis şirket adına 2010/1 ila 12 dönemlerine ilişkin katma değer vergisi beyannameleri, 2010 yılı kurumlar vergisi beyannamesi ve 2010/1-3, 4-6, 7-9 ve 10-12 dönemlerine ilişkin kurum geçici vergisi beyannameleri ile 2010/1 ila 12 dönemlerine ilişkin Ba-Bs bildirim formunun süresi içerisinde elektronik ortamda verilmediğinden bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 355/1 maddesi uyarınca şirket adına kesilen özel usulsüzlük cezalarının kaldırılması istemiyle açılan davayı kabul eden mahkeme kararına karşı yapılan başvurunun Danıştay tarafından incelenmesi gerektiği gerekçesiyle Bölge İdare Mahkemesince Danıştay’a gönderilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderildiği anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İstinaf” başlıklı 45. maddesinde, “İdare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir…” düzenlemesine; 6545 sayılı Kanunun 27. maddesi ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa eklenen ve 6637 sayılı Kanunun 19. maddesi ile değişik geçici 8/1. maddesinde de, “İvedi yargılama usulü hariç olmak üzere bu Kanunla idari yargıda kanun yollarına ilişkin getirilen hükümler, 2576 sayılı Kanunun, bu Kanunla değişik 3. maddesine göre kurulan bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve başlayacakları tarihten sonra verilen kararlar hakkında uygulanır. Bu tarihten önce verilmiş kararlar hakkında, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yollarına ilişkin hükümler uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Bölge Adliye Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemelerinin Tüm Yurtta Göreve Başlayacakları Tarihe İlişkin Karar” ile de, Bölge İdare Mahkemelerinin 20/07/2016 tarihinde tüm yurtta görevlerine başlayacakları ilan edilmiştir.
Aktarılan düzenlemelere göre, 20/07/2016 tarihinden sonra verilen kararlara karşı kural olarak istinaf kanun yoluna başvurulabileceği, ancak 2577 sayılı Kanun’un 46. maddesinde tahdidî olarak sayılan uyuşmazlıklarla ilgili kararlara karşı istinaf kanun yolundan sonra temyiz kanun yoluna da başvurulabileceği; 20/07/2016 tarihinden önce verilen (ivedi yargılama usulüne tâbi olan uyuşmazlıklarla ilgili bulunanlar hariç olmak üzere) kararlar için ise kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yoluna ilişkin hükümlerin uygulanmaya devam edeceği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda 20/07/2016 tarihinden önce idare ve vergi mahkemelerince tek hâkimle verilen nihaî kararlara karşı mahkemelerin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemelerine itiraz başvurusunda bulunulabileceği kuşkusuzdur.
6545 sayılı Kanunun 27. maddesi ile İdari Yargılama Usulü Kanununa eklenen geçici 8. maddesinin 1. fıkrası uyarınca istinaf mahkemelerinin tüm yurtta göreve başlayacağı tarihe kadar kanun yollarına dair uygulanacak hükümler kapsamında bulunan 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin (a) bendinde de; Bölge İdare Mahkemelerinin, yargı çevresindeki idare ve vergi mahkemelerinde tek hakim tarafından 7. madde hükümleri uyarınca verilen kararları itiraz üzerine inceleyeceği ve kesin olarak hükme bağlayacağı öngörülmüş; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinde ise, tek hakimle verilen nihai kararlara, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemelerin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine itiraz edilebileceği kurala bağlanmıştır.
Olayda, davacı müflis şirket adına 2010/1 ila 12 dönemlerine ilişkin katma değer vergisi beyannameleri, 2010 yılı kurumlar vergisi beyannamesi ve 2010/1-3, 4-6, 7-9 ve 10-12 dönemlerine ilişkin kurum geçici vergisi beyannameleri ile 2010/1 ila 12 dönemlerine ilişkin Ba-Bs bildirim formunun süresi içerisinde elektronik ortamda verilmediğinden bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 355/1 maddesi uyarınca şirket adına kesilen özel usulsüzlük cezalarının kaldırılması istemiyle açılan davada …. Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı ilk karar tek hakim tarafından verilmiş bir karar olduğundan … Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığı nezdinde kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yolu olan “itiraz” kanun yoluna tabi tutulmuş ve itiraz başvurusu … Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü Kurul tarafından kabul edilerek ilk derece Mahkemesi kararının, … gün ve E:…, K:… sayılı karar ile bozularak dosyanın yeniden karar verilmek üzere Mahkemesine gönderilmesine hükmedilmiş, bu karar üzerine de, dava dosyası, Mahkeme heyetince incelemeye tabi tutularak davalı idarenin istinaf başvurusuna konu ettiği … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın verildiği görülmektedir.
2576 Kanun ile 2577 sayılı Kanunun (mülga) düzenlemeleri ile, Mahkeme kararının itiraz ve temyiz yolu ile denetiminde, uyuşmazlık konusu miktara ve uyuşmazlığın tek hakim tarafından mı Mahkeme heyetince mi çözümlenmesi gerektiği hususlarına bakılmaksızın, kararın tek hakim tarafından mı Mahkeme heyeti tarafından mı verildiğine göre ayrım yapıldığından, … tarih ve E:…, K:… sayılı karar da, tek hakim tarafından verilmiş ve bu kararın verildiği tarihteki tek hakim kararlarına karşı kanun yolu olarak itiraz kanun yolu öngörülmüş ve kararın denetiminde Danıştay değil Bölge İdare Mahkemesi görevli kılınmıştır.
Öte yandan, Mahkeme kararına karşı istinaf kanun yoluna mı yoksa temyiz kanun yoluna mı başvurulabileceğinin belirlenmesi için öncelikle dava konusu uyuşmazlığın hangi tarihte çözümlendiğinin tespiti gerekmekte; dava konusu uyuşmazlık da, görevsiz hakimin vermiş olduğu … tarih ve E:…, K:… sayılı karar ile değil … tarih ve E:…, K:… sayılı karar ile çözümlenmiş bulunmaktadır. Bu sebeple, … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın denetiminin, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yolu olan istinaf incelemesine tabi olduğu dolayısıyla davalı idarenin (istinaf) başvurusunun çözümünde Dairemiz görevli olmadığından temyiz başvurusunun incelenmeksizin reddi gerektiği görüşüyle Dairemiz çoğunluk kararına katılmıyorum.