Danıştay Kararı 4. Daire 2017/1056 E. 2020/5742 K. 15.12.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2017/1056 E.  ,  2020/5742 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2017/1056
Karar No : 2020/5742

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. … (Aynı adreste)

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, takdir komisyonu kararları ile belirlenen matrahlar üzeriden re’sen tarh edilen 2009/1 ila 6 dönemleri vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Danıştay bozma kararı üzerine, Vergi Mahkemesince verilen kararda; davacının kayıt ve beyan dışı bıraktığı ticari kazancı olduğunun tespit edilmesi üzerine takdir komisyonuna sevk edildiği, 17/11/2015 tarihli komisyon kararıyla ‘işin türü, işyeri mevkii, emsal mükelleflerin beyan durumu, ekonomik değişmeler ve benzeri tüm faktörler dikkate alınarak’ belirlenen matrah üzerinden vergi ziyaı cezalı tarhiyatın yapıldığı, davalı idarece 2009 yılında kayıt ve beyan dışı bıraktığı ticari kazancının olduğu tespit edilen davacı hakkında yapılan tarhiyatın yasal ve yerinde olduğu savunulmuş ise de; davacının ilgili yıla ilişkin işlemleri incelenmeden sevk edildiği takdir komisyonunca yasayla tanınan inceleme ve araştırma yetkisi kullanılmaksızın, soyut ve genel ifadelere yer verilerek, matrahın dayanağı ve izahı somut olarak belirtilmeden Vergi Usul Kanunu’nun 31. maddesine aykırı şekilde belirlenen matrah üzerinden uyuşmazlık konusu dönemlere ilişkin olarak re’sen tarh edilen dava konusu vergi ziyaı cezalı tarhiyatlarda hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı adına yapılan tarhiyatlarda hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

TETKİK HÂKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Re’sen Vergi Tarhı” başlıklı 30. maddesinde, re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması şeklinde tanımlanmış ve maddenin 6. bendinde, tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunmasının re’sen tarh nedeni olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Kanunun “Takdir Kararı” başlıklı 31. maddesinde, takdir komisyonunca belli edilen matrah veya matrah kısmının takdir kararına bağlanılacağı belirtilmiş; “Komisyonların Görevleri” başlıklı 74. maddesinin (a) fıkrasının 1. bendinde, yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmak; 2. bendinde de vergi kanunlarında yazılı fiyat, ücret veya sair matrah ve kıymetleri takdir etmek komisyonun görevleri olarak belirlenmiş, 75. maddesinde ise, 72. maddenin birinci fıkrasına göre kurulan takdir komisyonunun, 74. maddeki görevleri dolayısıyla bu Kanunda yazılı inceleme yetkisine haiz oldukları hükme bağlanmıştır.
Yukarıda belirtilen yasa kurallarına göre takdir komisyonu, bütün vergi türleri için matrah takdirine yetkili olup, bu yönde bir düzenleme olmadığı halde katma değer vergisi açısından matrahı belirleme yetkisi olmadığının kabulü verginin kanuniliği ilkesine aykırıdır. Vergi türleri bakımından matrahın nasıl belirleneceği, kendi özel kanunlarında düzenlenen “istisna”, “muafiyet”, “kanunen kabul edilmeyen gider”, “oran”, “indirim mekanizması” gibi çeşitli vergisel kurumlar ile belirlenmiştir. Takdir komisyonları, matrahı belirlenecek verginin özel kanununda sayılan bu düzenlemeleri esas alarak matrah takdir edecektir. Burada önemli olan husus, matrah takdiri için takdir komisyonuna sevkin yapıldığı sırada re’sen takdir nedeninin belli ve bunun takdir komisyonunca da biliniyor olması gerektiğidir. Yoksa 74. maddede de belirtildiği üzere takdir komisyonlarının takdir sebebi bulunup bulunmadığını inceleme yetkisi bulunmamaktadır. Bu şartların yerine getirilmesi durumunda ise takdir komisyonları her türlü inceleme yetkisini haiz olup, kendileri inceleme yapabilecekleri gibi inceleme yetkisini haiz diğer şahıs ya da kurumlar tarafından yapılmış incelemeleri dikkate alarak matrah takdir etmelerinde de yasal bir engel bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinde sayılan re’sen vergi tarhını gerektiren sebeplerin varlığı halinde vergi inceleme elemanlarınca ilgili dönem matrahını re’sen tarh edilebileceği gibi takdir komisyonuna sevk edilerek de sözkonusu işlem yapılabilmektedir. Kanunun 74. maddesinde ise, takdir komisyonlarının görevlerini yaparken takdir sebeplerinin bulunup bulunmadığını inceleyemeyeceği, hatalı gördüğü işlemlerde ilgili vergi dairesini yazı ile ikaz etmeye mecbur olduğu hükme bağlanmıştır. Bu itibarla, takdir komisyonu takdir nedenleri ile ilgili herhangi bir belirleme yapma veya değiştirme hakkına sahip değildir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının, Marmara Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığı’nın yazısına istinaden 2009 takvim yılı içerisinde gerçekleştirdiği hesaba bağlı olmayan çek tahsilat işlemleri ile adına gelen havale işlemleri ve kendisi tarafından gönderilen havale işlemleri ile ilgili olarak incelenmesinin istenildiği ve 15/11/2014 tarihinde takdir komisyonuna sevk edildiği, kayıt dışı ticari kazancın tespitine ilişkin olarak hakkında düzenlenen … tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporu dikkate alınarak 17/11/2015 tarihli takdir komisyonu kararıyla matrah takdirinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Takdir komisyonları her türlü inceleme yetkisini haiz olup, kendileri inceleme yapabilecekleri gibi inceleme yetkisini haiz diğer şahıs ya da kurumlar tarafından yapılmış incelemeleri dikkate alarak matrah takdir etmelerinde de yasal bir engel bulunmadığından, uyuşmazlığın esası hakkında, mükellef hakkında sözü edilen vergi tekniği raporunun incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla; yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın kabulü yönündeki Vergi Mahkemesi kararında yasal isabet bulunmamaktadır.
Nitekim; davacı adına 2009 yılına ilişkin olarak tarh edilen gelir vergisinin kaldırılması istemiyle açılan davanın kabulüne dair … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararına yönelik istinaf başvurusunu reddeden … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının, Danıştay Dördüncü Dairesinin 15/12/2020 tarih ve E:2018/276, K:2020/5740 sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 15/12/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Uyuşmazlıkta, davacının takdire sevk edildiği tarih itibarıyla ortada re’sen takdir nedeninin bulunmadığı, davacı şirketin 15/11/2014 tarihinde takdire sevkinden sonra düzenlenen 21/08/2015 tarihli vergi tekniği raporuna dayanılarak matrahların belirlendiği ve re’sen takdir nedeni bulunmadan yapılan takdire sevkin zamanaşımı süresini durdurmayacağı açık olup, 2009 yılının muhtelif dönemine ilişkin cezalı tarhiyatlara ilişkin ihbarnamelerin davacıya tebliğ edildiği 23/11/2015 tarihi itibariyle tarhiyata konu vergi alacağının zamanaşımına uğradığı anlaşılmakla, cezalı tarhiyatlarda zamanaşımı nedeniyle hukuka uyarlık bulunmadığından, sonucu itibariyle hukuka aykırı olmayan temyize konu Mahkeme kararının belirtilen gerekçelerle onanması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyorum.