Danıştay Kararı 4. Daire 2016/9226 E. 2020/3905 K. 15.10.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/9226 E.  ,  2020/3905 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/9226
Karar No : 2020/3905

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih …/…,…,…,… sayılı ve … tarih ve …/…,… sayılı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; dava konusu ödeme emirlerinin dayanağı olan vergi ceza ihbarnamelerinin 15/11/2013 tarihinde davacının bilinen adresine tebliğe çıkarıldığı, adreste bulunmama hususunda herhangi bir şerh konulmaksızın muhtar imzasına tebliğ edildiği ve aynı günlü “tebligat tutanağı”nın düzenlendiği, amme alacağının bu şekide kesinleştiğinden bahisle tahsili amacıyla dava konusu ödenme emirlerinin düzenlendiği, ödeme emrinin dayanağı tarhiyatlara ilişkin tebligatın 213 sayılı Kanun’un 102. maddesinin son fıkrasında öngörüldüğü şekilde yapılmadığı, tebligat alındısında muhtar imzasına yer verilmiş ise de, adreste bulunmama hususunun tutanak altına alınmadığı, diğer bir ifadeyle icra ve keyfiyetin taahhüt ilmühaberine yazılmak suretiyle tespitinin yapılmadığı, yine yasada yer verilmeyen “tebligat tutanağı”nın düzenlendiği, bu durumda, usulüne uygun olarak tebliğ edilmeyen cezalı vergi alacağının kesinleşerek ödenmesi gereken safhaya geldiğinden bahsedilemeyeceğinden, amme alacağının tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından yapılan işlemlerin yasal ve yerinde olduğu, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilciler, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, bu kişilerin bu ödevlerini yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükmüne yer verilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un “Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu” başlıklı mükerrer 35. maddesinde de, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği düzenlemiştir.
Anılan Kanun hükmü uyarınca şirket borçlarından dolayı kanuni temsilcilerin takip edilebilmesi için, şirket nezdinde usulüne uygun şekilde kesinleşmiş bir kamu alacağının mevcut olması ve söz konusu alacağın kısmen veya tamamen şirketin malvarlığından tahsilinin mümkün olmaması gereklidir.
Uyuşmazlıkta her ne kadar Vergi Mahkemesince, dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan vergi ceza ihbarnamelerinin 15/11/2013 tarihinde davacının bilinen adresine tebliğe çıkarıldığı, adreste bulunmama hususunda herhangi bir şerh konulmaksızın muhtar imzasına tebliğ edildiği ve aynı günlü “tebligat tutanağı”nın düzenlendiği, amme alacağının bu şekide kesinleştiğinden bahisle dava konusu ödenme emirlerinin düzenlendiği belirtilmiş ise de, dosya muhteviyatından söz konusu tarihli tutanak veya tebliğ zarfı bulunmadığı, davalı idarenin 20/10/2015 tarih 22413 sayılı yazısında ise bazı ödeme emirlerinin iptal edildiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, asıl borçlu şirket adına usulüne uygun ödeme emri düzenlenip düzenlenmediği, düzenlendi ise usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği, ilanen tebliğ şartlarının oluşup oluşmadığı, mal varlığı araştırmasının yapılıp yapılmadığı, kanuni temsilcinin sorumluluğu bulunup bulunmadığı hususları incelenerek bir karar verilmesi gerektiğinden, eksik araştırma ve incelemeye dayalı Vergi Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 15/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerektiği görüşüyle görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.