Danıştay Kararı 4. Daire 2016/8985 E. 2020/3074 K. 17.09.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/8985 E.  ,  2020/3074 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/8985
Karar No : 2020/3074

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: … , K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirketin 2013 yılında yapmış olduğu indirimli orana tabi satışları nedeniyle yüklendiği ve indirim yoluyla gideremediği, 2014/5 dönemine devreden ve mahsup talep edilmeyen 181.331,42 TL’nin nakden iadesi talebiyle davalı idareye yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; indirimli orana tabi teslim ve hizmetlerde bulunan davacının, satışlarını arttırmak amacıyla bayilerine ciro primi adı altında ödemelerde bulunduğu, yapılan bu ödemelerin bayilerce kendisine fatura edildiği, 2013 yılında 9.385.810,70 TL katma değer vergisi alacağı bulunan davacının bu tutarın büyük bir kısmını borçlarına mahsup etmesine rağmen bu alacağın 181.331,42 TL’sinin ciro primine ilişkin faturalarda yer alan katma değer vergisi olduğu ,iş bu tutarın indirim yoluyla giderilemediği bu sebeple 22/05/2015 tarihinde nakden iadesi istemiyle davalı idareye başvurulduğu, … tarih ve … sayılı yazıyla iade konusu tutarın indirimli orana tabi teslimlerle ilişkilendirilemediği gerekçesiyle başvurunun reddedildiği, anlaşılmakta olup, 3065 sayılı Kanunun indirimli orana tabi kesilen hizmetler nedeniyle telafi edilemeyen katma değer vergisinin mükelleflere iadesine olanak tanıdığı, mükelleflere tanınan bu hakkın idarenin düzenleyici işlemleriyle kısıtlamasının söz konusu olamayacağı dikkate alındığında davacının ciro primlerinden kaynaklanan ve indirim yoluyla telafi edemediği katma değer vergisi alacağının nakden iadesine yönelik yaptığı başvurunun davalı idare işlemi ile reddedilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Ciro primi gibi sonradan ortaya çıkan unsurların iade tutarına dahil edilemeyeceği, ciro priminin şartlı bir iskonto mahiyetinde olduğu, satışın yapıldığı anda değil belli şartlar gerçekleştikten sonra ortaya çıktığı, 3065 sayılı Kanunda ise teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen tutarların iadeye konu olacağının düzenlendiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu …. Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: … , K: … sayılı kararının …’ in karşı oyu ve oyçokluğuyla ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/09/2020 tarihinde karar verildi.

(X) KARŞI OY :
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 20/1-2. maddesinde; teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu belirtilmiş; aynı maddede bedel deyimi ise; malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veya bunlar adına hareket edenlerden, bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği açıklanmış, 24/c. maddesinde; vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerler Katma Değer Vergisi matrahına dahil unsurlar olduğu kabul edilmiş, 29/2. maddesinde, bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamı, mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki farkın sonraki dönemlere devrolunacağı ve iade edilmeyeceği, şu kadar ki, 28. madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan verginin, bu mükelleflerin vergi ve sosyal sigorta prim borçları ile genel ve katma bütçeli idareler ile belediyelere olan borçlarına ya da döner sermayeli kuruluşlar ile sermayesinin % 51’i veya daha fazlası kamuya ait olan veya özelleştirme kapsamında bulunan işletmeler ile organize sanayi bölgelerinden temin ettikleri mal ve hizmet bedellerine ilişkin borçlarına mahsuben ödeneceği, yılı içerisinde mahsuben iade edilemeyen verginin izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla nakden veya mükellefin yukarıda sayılan borçlarına mahsuben iade edileceği hükme bağlanmıştır.
Davacı tarafından, 2013 yılında yapmış olduğu indirimli orana tabi satışları nedeniyle yüklendiği ve indirim yoluyla gideremediği, 2014/5 dönemine devreden ve mahsup talep edilmeyen 181.331,42-TL TL’nin nakden iadesi talebiyle davalı idareye 25/05/2015 tarihinde yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Yukarıdaki mevzuat hükümlerine göre, teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde mahsuben iade edilemeyen verginin izleyen yıl içerisinde talep edilmesi gerektiği, görülmekte olan davada ise teslim ve hizmetin 2013 yılında gerçekleşmiş olmasına rağmen, mahsup talebinin 2015 yılında yapıldığı, süresi içinde yapılmayan mahsup talebinin kabul edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşü ile karara katılmıyorum.