Danıştay Kararı 4. Daire 2016/883 E. 2020/4119 K. 22.10.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/883 E.  ,  2020/4119 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/883
Karar No : 2020/4119

TEMYİZ EDEN (DAVALI): … Vergi Dairesi Başkanlığı (… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ: Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI): …

İSTEMİN KONUSU: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı adına, İflas Halinde … A.Ş.’nin muhtelif vergi borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin 2003/1 ila 12 dönemleri katma değer vergisi, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizlerine ilişkin kısmının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; ödeme emri içeriği cezalı tarhiyatın asıl borçlu şirketin defter ve belgelerinin incelemeye ibraz edilmemesinden kaynaklandığı, ancak şirkete ait defter ve belgelerin incelenmek amacıyla istenilmesine ilişkin yazının şirketi temsile yetkili olan iflas idaresine tebliğ edilmesi gerekirken davacının eşine tebliğ edildiği dikkate alındığında davacı defter ve belge ibraz etmeme eyleminden sorumlu tutulamayacağından adına ödeme emri düzenlenerek takip edilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Ödeme emrinin hukuka uygun olduğu ve kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ: …
DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Tebliğ Esasları” başlıklı 93. maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikaların ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmuhaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edileceği, “Tebliğ Yapılacak Kimseler” başlıklı 94. maddesinde, tebliğin mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılacağı, tüzel kişilere yapılacak tebliğin bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine yapılacağı, tebliğin kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur yada müstahdemlerinden birine yapılacağı, aynı Kanunun “Tebliğ Evrakının Teslimi” başlıklı 102. maddesinin olay tarihinde yürürlükte olan halin de de, muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde posta memurunun durumu zarf üzerine yazacağı ve mektubun posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderileceği, son fıkrasında da, yukarıdaki fıkralarda yazılı işlemlerin komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyeti taahhüt ilmuhaberine yazılarak tarih ve imza vazedilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tespit olunacağı, aynı Kanunun 103. maddesinin olay tarihinde yürürlükte olan halinde ise, muhatabın adresi hiç bilinmezse, muhatabın bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa tebliğin ilan yoluyla yapılacağı düzenlemelerine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının 27/09/2006 tarihinden itibaren asıl borçlu şirketin yönetim kurulu üyesi olduğu, şirketin 26/03/2007 tarihinde açılan iflasının 23/07/2009 tarihi itibariyle kapatılarak sicil kaydının 21/08/2009 tarihinde resen silindiğinin 26/08/2009 tarih ve 7384 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği, ödeme emri içeriği özel usulsüzlük cezalarının sahte fatura kullanıldığından ve defter/belgelerin ibraz edilmediğinden bahisle kesildiği, vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatlarınında yine defter/belge ibraz edilmemesinden kaynaklandığı, davalı idare tarafından asıl borçlu şirkete ait defter/belgelerin ibrazının öncelikle … tarih ve … sayılı yazı ile … İflas Dairesi Müdürlüğünden istenildiği, İflas Dairesi Müdürlüğünün 26/05/2008 tarihli cevabi yazısında 2003-2004 yıllarına ait defter ve belgelerin kendilerinde bulunmadığı, istenildiği takdirde kendilerinde bulunan 2005 ila 2007 yıllarına ait defter ve belgelerin ibraz edilebileceğinin belirtildiği, bunun üzerine davacı adına gönderilen … tarih ve … sayılı defter/belge isteme yazısının “… Cad. … Sok. D: … …/ …” adresinde 09/06/2008 tarihinde davacının eşine tebliğ edildiği, davalı idare tarafından asıl borçlu şirket adına düzenlenen ihbarnamelerin tebliği için asıl borçlu şirketin bilinen adresi olan “… Cad. … Han No: …/ … ” adresine 20/10/2008 tarihinde gidildiği, ancak adreste başka bir mükellefin bulunduğu tespit edilerek adres tespit tutanağının düzenlendiği ve sonrasında şirketin bilinen adresinde bulunmadığından bahisle ihbarnamelerin 15/12/2008 tarihinde ilanen tebliğ edildiği, ihbarnamelere itiraz edilmemesi üzerine asıl borçlu şirket hakkında ödeme emirlerinin düzenlendiği, ancak söz konusu ödeme emirleri şirket hakkında iflasın kapatıldığı tarihten sonra düzenlendiği için tebligat yapılmadığının belirtildiği ve sonrasında şirket hakkında herhangi bir mal varlığına rastlanılmadığından davacı adına uyuşmazlık konusu ödeme emrinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Tüm bu tespitler bir arada değerlendirildiğinde, Mahkemece her ne kadar şirkete ait defter ve belgelerin incelenmek amacıyla istenilmesine ilişkin yazının şirketi temsile yetkili olan iflas idaresine tebliğ edilmesi gerekirken davacının eşine tebliğ edildiğinden davacının defter ve belge ibraz etmeme eyleminden sorumlu tutulamayacağı ve adına ödeme emri düzenlenerek takip edilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığına karar verilmiş olsa da, defter/belgelerin ibrazının öncelikle iflas müdürlüğünden istenildiği ve kendilerinde 2003 yılına ait defter/belgelerin bulunmadığının belirtilmesi üzerine şirketin kanuni temsilcisi olan davacıdan istenilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, ancak, defter/belge ibraz yazısı davacının ikametgah adresinde 09/06/2008 tarihinde eşine tebliğ edilebilmiş ve kanuni temsilcinin ikametgah adresi idarenin bilgisi dahilindeyken bu tarihten yaklaşık dört ay sonra şirket adına düzenlenen ihbarnamelerin tebliği için şirketin bilinen adresine gidilmesine karşın adreste bulunmadığından bahisle ilanen tebliğ edilmesinde hukuka uygunluk, Mahkeme Kararında ise sonucu itibariyle hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu nedenle, Mahkeme Kararının yukarıda belirtilen gerekçe ile onanması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyorum.