Danıştay Kararı 4. Daire 2016/6944 E. 2020/3647 K. 12.10.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/6944 E.  ,  2020/3647 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/6944
Karar No : 2020/3647

TEMYİZ EDEN TARAFLAR : 1- … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
2- …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek taraflarca aleyhlerine olan hüküm fıkralarının bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … Yapı Boya İnşaat Yağ ve Kimyevi Mad. San. Tic. Ltd. Şti.’nin vadesi geldiği halde ödenmeyen 1998 ila 2009 yıllarının muhtelif dönemlerine ait vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen … tarih ve 2015/1 ila 8 sayılı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; olayda, dava konusu 1 ve 2 sayılı ödeme emirlerinin, içeriğindeki amme alacaklarının tahsil zamanaşımına uğradığı; dava konusu 3, 4 ve 5 sayılı ödeme emirlerinin, içeriğindeki amme alacaklarının tahsiline yönelik asıl borçlu nezdindeki takibin usulüne uygun şekilde tüketildiğinin, dolayısıyla şirket ortağı sıfatıyla davacının takibi zarureti oluştuğunun ortaya konulamadığı; dava konusu 6 sayılı ödeme emrinin, asıl borçlu adına düzenlenmiş 2008/…,…,…,…,…,…,… ila … sayılı ödeme emirlerine isabet eden amme alacakları dışındaki alacakların tahsiline yönelik asıl borçlu nezdindeki takibin usulüne uygun şekilde tüketildiğinin, dolayısıyla şirket ortağı sıfatıyla davacının takibi zarureti oluştuğunun ortaya konulamadığı; dava konusu … sayılı ödeme emrinin, içeriğindeki amme alacaklarının asıl borçludan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin 213 sayılı Kanuna aykırı oluşturulmuş tutanaklara istinaden ilanen tebliğ edilmesi ve bu durumda borcun asıl borçluya tebliğ edildiğinden söz edilemeyeceği, yine bu ödeme emri ile davacıdan ortak olmadığı döneme rastlayan özel usulsüzlük cezasının da istenmesi nedenleriyle, dava konusu 1,2,3,4,5,8 sayılı ödeme emirlerinde ve 6 sayılı ödeme emrinin asıl borçlu adına düzenlenmiş 2008/196,24,10,698,702,703,856 ila 864 sayılı ödeme emirlerine isabet eden amme alacakları dışındaki alacaklara ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı, dava konusu 6 sayılı ödeme emrinin diğer alacaklara ilişkin kısmında ve 7 sayılı ödeme emrinde ise hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDEN DAVACININ İDDİALARI : Davacı tarafından, asıl borçlu şirketteki hisselerin 13/02/2008 tarihli hisse devir sözleşmesi ile devredildiği, devir tarihi itibarıyla şirketin borcunun bulunmadığı, devir tarihinden sonra tarh edilen borçlara muhatap olunduğu, dava konusu 7 sayılı ödeme emri içeriği amme alacaklarının asıl borçlu şirkete usulüne uygun tebliğ edilmediği ve dolayısıyla zamanaşımına uğradığı, tebligatın … isimli şahsa yapıldığı, söz konusu şahsın ise şirket çalışanı veya şirket yetkilisi olmadığı, dava konusu 6 sayılı ödeme emri içeriği amme alacaklarının tahsil zamanaşımına uğradığı, vade tarihlerinin 2008 yılına ilişkin olduğu, aynı hususta ödeme emri tebliğ edilen diğer ortak …’ün açtığı davada … Vergi Mahkemesince amme borçlarının tahsil zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının aleyhe olan hüküm fıkralarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

TEMYİZ EDEN DAVALININ İDDİALARI : Davalı idare tarafından, dava konusu ödeme emirleri içeriği amme alacaklarının bir kısmının beyanname üzerine tahakkuk eden vergilerden bir kısmının ise ihbarname ile tahakkuk eden vergilerden kaynaklandığı, asıl borçlu şirket adına düzenlenen ihbarnamelerden bazılarının şirket yetkilisine usulüne uygun tebliğ edildiği, diğer vergi borçları için bilinen adreslerde tebliğ yapılamaması nedeniyle ilânen tebliğ edildiği, vergi borçlarının süresinde ödenmemesi üzerine tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin ise farklı tarihlerde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, akabinde asıl borçlu şirket nezdinde yapılan mal varlığı araştırmasına göre sadece bir adet kamyona rastlandığı, taşıt üzerinde 2005 yılında konulan hacizde 6. sırada, 2015 yılında konulan hacizde ise 12. sırada bulunulduğu, amme alacaklarının 3 milyon TL’nin üzerinde olduğu dikkate alındığında amme alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığı, davacının asıl borçlu şirkette 03/01/1996 ile 13/02/2008 tarihleri arasında şirket ortağı sıfatını haiz olduğu, dava konusu ödeme emirleri içeriği amme alacakları yönünden vergiyi doğuran olay dikkate alınmış olup, sorumluluğun tespitinde vade tarihinin esas alınmadığı, asıl borçlu şirket nezdinde yapılan haciz işlemi ve ödeme emirleri tebligatlarıyla tahsil zamanaşımı sürelerinin kesildiği, 6183 sayılı Kanun ile 213 sayılı Kanunda yer alan hükümlere göre, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi durumunda, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulduğu, yapılan işlemlerin yasal ve yerinde olduğu belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının aleyhe olan kısımlarının bozulması istenilmektedir.

DAVACININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

DAVALININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Davacı tarafından, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, temyize konu kararın, redde ilişkin kısmına yönelik hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemiştir.
Davalı idare tarafından, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, temyize konu kararın, dava konusu 2015/1,2,3,4,8 sayılı ödeme emirleri ile 2015/5 sayılı ödeme emrine karşılık gelen ve asıl borçlu adına düzenlenen 2007/136,949,950 ve 2008/83 sayılı ödeme emirlerine ilişkin kısımlarına yönelik hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemiştir.
Davalı idarenin, dava konusu 2015/5 sayılı ödeme emrine karşılık gelen ve asıl borçlu adına düzenlenen 2007/71,52,832,622 sayılı ödeme emirlerine ilişkin temyiz istemine gelince;
Öncelikle, Danıştay Dördüncü Dairesinin 2016/7694 esasına kayıtlı dava dosyasında davalı idare tarafından sunulan temyiz dilekçesi ekinde, asıl borçlu şirket adına düzenlenen bir takım ödeme emirleri, ödeme emirlerinin tebliğine ilişkin tebliğ alındıları, ödeme yapıldığına ilişkin belgeler ile muhtelif tarihlerde uygulanan haciz işlemlerine ilişkin bilgi ve belgelerin sunulduğu görülmüş olup, söz konusu evraklar UYAP sistemi üzerinden işbu dava dosyasına derç edilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un “Tahsil Zamanaşımı” başlıklı 102. maddesinde, “Amme alacağı, vadesinin rasladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Para cezalarına ait hususi kanunlarındaki zamanaşımı hükümleri mahfuzdur. Zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur.” denilmiş; 103. maddesinde de, ödeme, haciz tatbiki, cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat, ödeme emri tebliği, mal bildirimi, mal edinme ve mal artmalarının bildirilmesi, sayılan muamelelerden herhangi birinin kefile veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbiki veya bunlar tarafından yapılması, ihtilaflı amme alacaklarında kaza mercilerince bozma kararı verilmesi, amme alacağının teminata bağlanması, kaza mercilerince icranın tehirine karar verilmesi, iki amme idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı amme idaresi tarafından borçlu amme idaresine borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi, amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması durumlarında zamanaşımının kesileceği, kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımının yeniden işlemeye başlayacağı, zamanaşımının bir bozma kararı ile kesilmesi halinde zamanaşımı başlangıcının yeni vade gününün rastladığı, amme alacağının teminata bağlanması veya icranın kaza mercilerince durdurulması hallerinde zamanaşımı başlangıcının, teminatın kalktığı ve durma süresinin sona erdiği tarihin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılının ilk günü olacağı kurallarına yer verilmiştir.
Uyuşmazlıkta, her ne kadar Vergi Mahkemesince, dava konusu 2015/5 sayılı ödeme emrine karşılık gelen ve asıl borçlu adına düzenlenen 2007/71,52, 832,622 sayılı ödeme emirlerinin asıl borçluya tebliğine çalışıldığına dair işlem dosyasında herhangi bir belge sunulamadığı gerekçesiyle karar verilmiş ise de, söz konusu ödeme emirlerinin şirket iş yeri adresinde 2007 yılında şirket yetkilisi …’e usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, ancak asıl borçlu şirket üzerine kayıtlı araca 2005, 2013 ve 2015 yıllarında davalı idare tarafından haciz işlemi uygulandığı dikkate alındığında ödeme emirlerinin tebliğ edildiği 2007 yılını izleyen takvim yılı başından itibaren 31/12/2012 tarihine kadar zamanaşımını kesen herhangi bir bilgi belge bulunmadığından ve yapılan cüzi ödemelerin de zamanaşımı süresini kesmeyeceği sonucuna ulaşıldığından, bu haliyle söz konusu ödeme emri içeriği amme alacaklarının tahsil zamanaşımına uğradığı kanaatine varılmakla, Vergi Mahkemesi kararının söz konusu kısmında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine, davalı temyiz isteminin kısmen reddine, kısmen gerekçeli reddine,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının redde ilişkin hüküm fıkrası ile dava konusu 2015/1,2,3,4,6,7,8 sayılı ödeme emirleri ile 2015/5 sayılı ödeme emrine karşılık gelen ve asıl borçlu adına düzenlenen 2007/136,949,950 ve 2008/83 sayılı ödeme emirlerine ilişkin kısmının oybirliğiyle ONANMASINA,
3. Mahkeme kararının, dava konusu 2015/5 sayılı ödeme emrine karşılık gelen ve asıl borçlu adına düzenlenen 2007/71,52,832,622 sayılı ödeme emrine ilişkin kısmının ise yukarıda belirtilen gerekçeyle ve oyçokluğuyla ONANMASINA,
4. 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca, … TL maktu karar harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
5. Temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına,
6. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 12/10/2020 tarihinde karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz istemlerinin reddi gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına kısmen katılmıyorum.