Danıştay Kararı 4. Daire 2016/35 E. 2020/6345 K. 28.12.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/35 E.  ,  2020/6345 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/35
Karar No : 2020/6345

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : …Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, 31/12/2012 tarihinde satın alınan biçerdöver üzerinde %50 oranında hissesi bulunduğundan bahisle tesis edilen gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti ve 2013/7 ila 10, 2014/7 ila 9 dönemleri için tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergileri ile 213 sayılı Kanun’un mükerrer 355/1-2 maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezalarının kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; olayda, davacının bir biçerdöverin 1/2 hissesine sahip olduğu ve Kanun’a göre gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti için “bir biçerdövere” sahip olma şartının arandığı göz önüne alındığında, davacı açısından gerçek usulde mükellefiyet tesisi için gerekli şartların oluşmadığı görüldüğünden, dava konusu gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilmesine ilişkin işlem ile ilgili dönemler için tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi ile kesilen özel usulsüzlük cezalarında hukuka uyarlık bulunmadığı sonuçlarına varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından, 193 sayılı Kanun’un 53. maddesinin tatbikinde ortaklık halindeki işletmelerde işletme büyüklüğünün toplu olarak nazara alınacağı hakkında düzenleme bulunduğu, dava konusu olayın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği, buna göre tesis edilen işlemlerin usul ve hukuka uyarlı olduğu belirtilerek Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile karşı oyda yer alan gerekçe uyarınca Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin reddine,
2.Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3.Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4.Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
5.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/12/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Davacı adına, 31/12/2012 tarihinde satın alınan biçerdöver üzerinde %50 oranında hissesi bulunduğundan bahisle tesis edilen gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti ve 2013/7 ila 10, 2014/7 ila 9 dönemleri için tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergileri ile 213 sayılı Kanun’un mükerrer 355/1-2 maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezalarının kaldırılması istemi hakkındaki davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 52. maddesinde, zirai faaliyetten doğan kazancın, zirai kazanç olduğu, zirai faaliyetin; arazide, deniz, göl ve nehirlerde, ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veyahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle nebat, orman, hayvan, balık ve bunların mahsullerinin istihsalini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiricileri tarafından muhafazasını, taşınmasını, satılmasını veya bu mahsullerden sair bir şekilde faydalanılmasını ifade ettiği, çiftçiye ait her türlü ziraat makine ve aletlerinin başka çiftçilerin zirai istihsal işlerinde çalıştırılmasının da zirai faaliyetten sayılacağı, yukarıda yazılı faaliyetlerin içinde yapıldığı işletmelere zirai işletme, bu işletmeleri işleten gerçek kişilere vergiye tabi olsun veya olmasınlar çiftçi deneceği, 53. maddesinde, 54. maddede yazılı işletme büyüklüğü ölçülerini aşan çiftçiler ile bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin kazançlarının gerçek usulde tespit olunarak vergilendirileceği, ancak çiftçiye ait olmakla beraber ziraî işletmeye dahil edilmeyen biçerdöver veya bu mahiyetteki bir motorlu araç veya on yaşına kadar ikiden fazla traktörün işletilmesinden elde edilen gelirler ticarî kazanç hükümlerine göre vergilendirileceği, bu hükmün tatbikinde, aileleri ile birlikte yaşayan eş ve velayet altındaki çocuklara ait işletmeler ile ortaklık halindeki işletmelerde, işletme büyüklüğünün toplu olarak nazara alınacağı belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, 31/12/2012 tarihinde düzenlenen satış sözleşmesiyle davacı …’in … marka biçerdöverin %50 hissesini satın aldığı, kalan%50 hissesinin ise aynı sözleşmeyle … tarafından satın alındığı, buna göre sözleşme tarihi itibariyle davalı idarece … ortaklığının teşekkül ettiğinden bahisle adlarına adi ortaklık şeklinde ayrı ayrı mükellefiyet kayıtlarının açıldığı, vergi beyannamelerinin süresinde verilmemesi üzerine 25/11/2014 tarihinde takdir komisyonuna sevk edildikleri ve 14/01/2015 tarihli takdir komisyonu kararlarına istinaden adi ortaklık adına dava konusu cezalı tarhiyatların yapıldığı ve özel usulsüzlük cezalarının kesildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlıkta, her ne kadar Mahkemesince davacının bir biçerdöverin tamamına sahip olmadığı ve gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyetinin tesis edilebilmesi için söz konusu şartın sağlanması gerektiğinden bahisle kabul kararı verilmiş olsa da Kanun’da “ortaklık halindeki işletmelerde, işletme büyüklüğünün toplu olarak nazara alınacağı” hüküm altına alınmış olup, ilgili hüküm ile … ve …’in eşlerinin kardeş olması birlikte değerlendirildiğinde, mükelleflerin birlikte faaliyet gösterdiği ve bir biçerdöverin tamamına sahip olma şartının ortaklığın tamamı açısından değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle, davacı adına gerçek usulde tesis edilen mükellefiyete ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ve tarhiyatın esası incelenerek mahkemece bir karar verilmesi gerekirken belirtilen gerekçe ile dava konusu işlemi kaldıran Mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmadığından bozulması gerektiği görüşüyle, Dairemiz kararına katılmıyorum.