Danıştay Kararı 4. Daire 2016/20589 E. 2020/2983 K. 15.09.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/20589 E.  ,  2020/2983 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/20589
Karar No : 2020/2983

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, asıl borçlu … Proje Müh. Taah. Ticaret Limited Şirketi’nden tahsil edilmeyen borçların tahsili amacıyla kanuni temsilcisi sıfatıyla düzenlenen … tarih … sayılı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; asıl borçlu şirket adına tarh edilen vergi ve cezaların tahsili amacıyla şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 102. maddesine göre muhtar, zabıta veya komşulardan birine imzalatılmak suretiyle kanun koyucunun amaçladığı şekilde tutanak haline getirilmeden tebliğ zarfının iade edildiği, daha sonrasında kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğ edildiği adres olan ve davacıya ait olduğu anlaşılan “… Mah. … Sk No:… …” adresinde şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğinin sağlanmamış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, asıl borçlu şirkete ait ödeme emirlerinin tebliği aşamasında kanuni temsilcinin tebliğe elverişli bilinen adresinde tebliğatın yapılmaya çalışılmaması nedeniyle usulüne uygun olarak yapılmış bir tebliğattan söz edilemeyeceğinden, henüz kesinleşmemiş amme alacağının tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Vadesinde ödenmeyerek kesinleşen ve şirketten tahsil imkanı kalmayan vergi alacağından davacının sorumluluğunun olduğu sebebiyle davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/09/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :

Davacının kanuni temsilcisi olduğu şirketten tahsil edilmeyen borçların tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen … tarih … sayılı ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı kabul eden Mahkeme kararı temyiz edilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesinde; limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil olanağı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları açıklanmış, bu maddede 5766 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yapılan ve 06/06/2008 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle, limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağı ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacağı ifade edilmiştir. Aynı maddenin 5766 sayılı Kanunun 3. maddesiyle eklenen ve 06/06/2008 tarihinde yürürlüğe giren ikinci fıkrasında da, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacağı belirtilmiştir.
Buna göre 5766 sayılı Kanunla eklenen 6183 sayılı Kanunun 35. maddesinin 1. ve 2. fıkraları birlikte değerlendirildiğinden, limited şirket ortaklarının sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu; yani, limited şirketin borçlarının oluşumunda ortağın kusurunun bulunup bulunmadığının aranmayacağı açık olarak görülmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun, “Tebliğ Esasları” başlıklı 93. maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikaların ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmuhaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edileceği; aynı Kanunun, olay tarihinde yürürlükte olan, “Tebliğ Evrakının Teslimi” başlıklı 102. maddesinde de, muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde posta memurunun durumu zarf üzerinde yazacağı ve mektubun posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderileceği, son fıkrasında da, yukarıda fıkralarda yazılı işlemlerin komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyeti taahhüt ilmuhaberine yazılarak tarih ve imza vazedilmek ve hazır bulunanlara da imzalattırmak suretiyle tespit olunacağı; 103. maddesinde ise, muhatabın adresi hiç bilinmezse, muhatabın bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa tebliğin ilan yoluyla yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
İncelenen dosyada, davacı adına düzenlenen ödeme emrine dayanak asıl borçlu … Proje Müh. Taah. Ticaret Limited Şirketi hakkında düzenlenen … tarih ve … sayılı, … tarih ve … sayılı, … tarih ve … sayılı … tarih ve … sayılı, … tarih ve … sayılı, … tarih ve … sayılı ve … tarih ve … sayılı ödeme emirlerinin 18/11/2015 tarihinde şirket iş yeri adresinin boş ve kapalı olması nedeniyle tebliğ edilemediği, 08/04/2016 tarihinde ise, şirketin adresten taşındığı hususunun muhtar kaşesi ve imzası ile şerh düşüldüğü ve apartman görevlisi … nezdinde tasdik alınarak söz konusu ödeme emirlerine ilişkin tebliğ alındısının iade edildiği, davalı idare tarafından şirketin bilinen adresinde bulunamaması nedeniyle 31/12/2015 tarihinde mükellefiyetinin re’sen terkin edildiği anlaşılmıştır.
Bu itibarla, kanunun amaçladığı anlamda tebliğ imkansızlığı gerçekleştiği ve ilanen tebliğ için geçerli şartların oluştuğu anlaşılmıştır. Mahkemece ilanen tebliğin usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı hususu araştırılarak bir karar verilmesi gerekirken Mahkemece verilen kabul kararında hukuka uyarlık bulunmadığı, davalı idarenin temyiz istemi kabul edilerek mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyorum.