Danıştay Kararı 4. Daire 2016/20577 E. 2020/4034 K. 20.10.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/20577 E.  ,  2020/4034 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/20577
Karar No : 2020/4034

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı (… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … İnşaat Tasarım Uygulama Sanayi Ticaret Limited Şirketi

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, sahte fatura kullandığı ileri sürülerek hakkında düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden re’sen tarh edilen 2010/11 ve 12 dönemleri tekerrür hükümleri uygulanarak kesilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerinin kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; davacının 5 ila 25 işçi çalıştırdığı yönünde idarece yapılan tespitler, şirket yetkilileri tarafından beyan olunan hususlar ile şirketin bilinen işyeri adresinde sürekli faaliyette bulunduğunun tespit edilmesi neticesinde somut verilere dayalı yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan davacı tarafından düzenlenen faturaların komisyon karşılığında tanzim edilmiş sahte fatura olarak kabul edilmesi suretiyle adına re’sen yapılan dava konusu vergi ziyaı cezalı tarhiyatlarda hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı hakkında tanzim edilen vergi inceleme raporuyla, hakkında sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediği hususunda vergi tekniği raporu bulunan mükelleflerden gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanmayan sahte belgeleri yasal kayıtlarına intikal ettirildiği, tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerinin hukuka uygun olduğu belirtilerek kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3/B maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, 134. maddesinin 1. fıkrasında, vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu kurala bağlanmış, 359. maddesinin (b) bendinde ise gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgeler, sahte belge olarak tanımlanmıştır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisinin indirilebileceği hükme bağlanmıştır.
Katma değer vergisi, bünyesinde yer alan indirim müessesesiyle yansıtılabilir bir vergidir. Katma değer vergisi sisteminde mükellef ve sorumlu; üretim ve dağıtım kademeleri içinde, verginin tahsiline, indirimlerin yapılmasına, beyan edilip ödenmesine aracılık eder. Bu bakımdan indirim, mükellefiyete bağlı bir görev olduğu kadar aynı zamanda bir haktır. Katma değer vergisinde genel prensip, vergiye tabi teslimler üzerinden hesaplanan vergiden, alış faturalarında gösterilen verginin indirilmesidir. Katma değer vergisi indirimi hakkından yararlanabilmek için Kanun bazı şartların varlığını öngörmüştür. Bu şartların bir kısmı esasa, bir kısmı ise şekle ilişkindir. Katma değer vergisi, vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi halinde, zincirleme olarak kendi içinde otokontrol sistemi taşımaktadır.
Kayıt ve belge nizamına uyulması ve faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanması halinde, mal teslimi veya hizmet ifasına bağlı olarak tahsil edilen katma değer vergisinden, mükelleflerin kendilerine yapılan teslim ve ifaya ilişkin olarak ödedikleri katma değer vergisini indirmeleri mümkün olup, aksi durumda, faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanmadığının tespiti halinde, bu faturalarda yer alan katma değer vergisinin indirimi mümkün bulunmamaktadır.
Buna göre, alış belgelerinde yer alan katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için, alış faturası ya da benzeri vesikalarda ayrıca gösterilmesi ve bu vesikaların kanuni defterlere kaydedildiğinin tevsik edilmesinin yanında, söz konusu belgelerin gerçeği yansıtması da gerekmektedir.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerine göre, uyuşmazlığın esasını, davacıya anılan faturaları düzenleyen firmanın düzenlediği faturaların, gerçek bir mal ve hizmet satışını içerip içermediği, dolayısıyla sahte olup olmadığı hususlarının tespiti oluşturmakta olup, uyuşmazlığın çözümü için söz konusu belgelerin hukuki mahiyetinin anlaşılabilmesi bakımından, bu belgeleri tanzim eden mükellef hakkında yapılan incelemeler sonucunda tespit edilen hususların irdelenmesi gerekmektedir.
Davacının fatura aldığı Ostim Vergi Dairesi mükellefi … Dekorasyon Boya İnşaat Hırdavat Gıda Elektrik Metal Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi hakkında düzenlenen … tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporunda; 2009 ila 2013 yılları hesap ve işlemlerinin sahte fatura yönünden incelendiği, şirketin boya ve hırdavat toptancılığı işi ile iştigal etmek üzere 07/07/2008 tarihinde faaliyetine başladığı, 03/12/2008 tarihinde adres değişikliğinde bulunulduğu, ilk kuruluşunda … ile …’nın(şirket müdürü) ortak olduğu, 07/06/2012 tarihinde yapılan hisse devri ile yeni ortakların … ile … (müdür) olduğu, 22/02/2011 tarihinde yapılan yoklamada, şirketin faaliyette olduğu, aylık kirasının 1500 TL olduğu ve kira bedelinin elden ödendiği, muhasebecisinin … olduğunun tespit edildiği, 09/01/2012 tarihli yoklamada, iş yerinde faaliyetine devam ettiği, hırdavat inşaat malzemeleri toptan satışı faaliyetinde bulunduğu, depo ve iş yerinin bulunmadığı, 5 işçi çalıştırıldığının tespit edildiği, 05/07/2012 tarihli yoklamada, iş yerinde …’nın faaliyette olduğu, adı geçen şirketin 07/06/2012 tarihinde iş yerinden ayrıldığının tespit edildiği, 12/06/2012 tarihli adres değişikliği ile yapılan yoklamada, kurum temsilcisinin ifadesi de alınarak işyerinin 20 m2 olduğu, şube ve deposunun bulunmadığı, ortalama olarak 6 kişinin çalıştığı, sigortasız işçi çalıştırılmadığı, faturasız mal satışının bulunmadığı, malların peşin, vadeli, çek veya senet ile yapıldığı, kayıtlı sermayesinin 100.000 TL olduğu, 2012 yılına kadar sözleşmede yer aldığı halde kayıtlı sermayenin sadece 25.000 TL’sinin ödendiği, işyerinde fiili faaliyetin olmadığı, 2 adet masa ve sandalye grubunun bulunduğu, 19/06/2012 tarihli yoklamada, iş yeri nakil başvurusu yapıldığı, yeni işyerinin 17 m² olduğu, boya hırdavat malzemeleri toptan satışı işi ile iştigal edildiği, iş yerinin …’e ait olduğu, hisse değişikliği ile adres değişikliği yapıldığı, muhasebecisinin … olduğu, işyerinde masa ve sandalye bulunduğu, hırdavat ve boya satışlarının sipariş usulü ile yapıldığının tespit edildiği, 15/08/2013 tarihli yoklamada; bilinen adresinde faaliyette olduğu, 3 aydır gayrı faal olduğu, borç ve alacak takibi için adresin açık tutulduğu, sadece büro olarak kullanıldığı, 7 işçinin sigortalı olarak çalışır göründüğü, ortakların … ve … olduğu, beyannamelerin 2009 ve 2010/1,2 dönemlerinde … tarafından, sonraki dönemlere ait bildirim ve beyannamelerin ise SMMM … tarafından verildiği, SMMM …’ın ifadesinde; 2009 sonunda yaşanan sorunlar nedeniyle şirket muhasebeciliğini bıraktığı, pek düzenli bir işlerinin olmadığı, sigortasız işçilerinin bulunmadığı, makbuzlar ve banka kayıtlarının düzenli olarak gelmediği için bir şey söyleyemeyeceği, sürekli çek ve senet alınmasına rağmen banka hesaplarının kullanılmadığını, envanter defterinin boş olduğunu, rastgele gelir tablosunun düzenlendiğini beyan ettiği, SMMM …’ın ifadesinde; düzenli bir mükkellef olduğunu, ödemelerini düzenli olarak yaptığını, düzeltme beyannamelerinin ayrıntılarının yer almamasının sistemden kaynaklandığını, kendisine gelen evraklar üzerinden inceleme yaptığını, Ba-Bs farklılıklarının beyan sınırının altında kalan satışlardan kaynaklandığını, kayıtlı sermayenin tamamının ödenmemesinin kaynakların sınırlı olmasından kaynaklandığını, işçi çalıştırıldığını bildiğini, işyerinde fiilen envanter ve stok değerleme işlemlerinin işyerine gitmemesi nedeniyle yapamadığını beyan ettiği, 2008 ila 2013 yıllarında muhtelif beyannameler ile 2009 ila 2013 yıllarında ortalama sırasıyla 22,20,21,23 işçi çalıştırıldığına ilişkin muhtasar beyanname verildiği, işçiler ile akrabalık bağının bulunduğunun belirtildiği, bu yolla kamunun yanıltıldığı sonucuna ulaşıldığı, 2009 ve 2010 yıllarında banka hesaplarının kullanılmadığı, 2010 ve 2011 yılında sırasıyla net satışların % 30 ve % 40, alacakların % 40 ve % 84 oranında arttığı, bu durumların bilançolarına yansımadığı, yine stoklarda % 94 artış, hasılatta % 475 artışın nedeninin sorulduğu, ifadesinde bu konuların teknik bilgi gerektirdiği nedeniyle muhasebecilerinin daha net bilgi verebileceği yönünde beyanda bulunduğu, geçici vergi beyannameleri ile ilgili olarak düzeltme beyannameleri verildiği, katma değer vergisi beyannameleri incelendiğinde; 2010 yılında 4.199.775,37 TL beyan olunduğu, Ba formu ile 3.897.817,00 TL bildirimde bulunulduğu, 2011 yılında 5.428.773,29 TL beyan olunduğu, Ba formu ile 5.306.221,00 TL bildirildiği, 2012 yılında 4.489.611,92 TL beyan olunduğu, Ba formu ile 4.4.89.611,92 TL bildirildiği, 2013 yılında 418.880,27 TL beyan olunduğu, Ba formu ile 504.968,00 TL bildirildiği, tahakkuk ettirilen vergilerin büyük bir kısmının ödenmediği ve 492.514,55 TL vergi borcunun bulunduğu, inceleme sonuçlarına göre … ve … hakkında sorumluluk yönünden raporlar düzenlenmesi gerektiğinin belirtildiği, 2009 ila 2013 yıllarında düzenlenen belgelerin komisyon karşılığı düzenlenen faturalar olduğu sonucuna varıldığı, ayrıca 2009 yılı için ise 6111 sayılı Kanun kapsamından faydalanıldığı, 2010 ve 2011 yılları için matrah takdiri yapılması için takdire sevk olunması gerektiği hususları açıklandığından, davacı tarafından ihtilaflı dönemde tanzim edilen satış faturaları üzerinden % 2 komisyon geliri elde edildiği tespit ve değerlendirmelerine yer verilerek düzenlenen faturaların sahte olduğu tespitlerine yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen tespitlerin bir bütün halinde değerlendirilmesinden, şirketin ortaklık yapısının devamlı surette değiştiği, iş yerinde yapılan yoklamalarda emtia ve stok bilgisine rastlanılmadığı, ancak beyan edilen katma değer vergiis matrahları ile BA/BS formları analiz edildiğinde yüksek miktarlı tutarlara ulaşıldığı, davacı şirkete ait şube, depo, ardiye, üretim araçları bulunmadığı, 100.000,00 TL sermaye ile kurulan şirketin kurulduğu tarihten bu yana ödenmiş sermayesinin 25.000 TL’sinin ödendiği, şirketin her ne kadar ortalama 5 ila 25 arası işçi çalıştırdığı beyan edilmiş olsa da 17-20m² işyerinde ve kurulduğu tarihten itibaren toplam 14.537.040,85 TL hasılat elde etmesinin ticari icaplara uygun olmadığı, belirtilen ciroları yapacak ticari organizasyonunun (şube, işçi, mal ve hizmet alımı vb.) bulunmadığı dikkate alındığında davacı şirket tarafından düzenlenen faturaların gerçek bir emtia teslimi veya hizmet ifasına dayanmadığı, asıl faaliyetinin komisyon karşılığında sahte fatura ticareti yapmak olduğu sonucuna ulaşılmış olup, aksi yöndeki Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Diğer taraftan verilecek kararda tekerrür hükümlerinin uygulanması yönünden de bir değerlendirme yapılacağı tabidir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 20/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.