Danıştay Kararı 4. Daire 2016/20415 E. 2020/3131 K. 22.09.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/20415 E.  ,  2020/3131 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/20415
Karar No : 2020/3131

TEMYİZ EDEN (DAVALI): … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … Makine San. Tic. Ltd. Şti.’nin vadesi geldiği halde ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … ila … sayılı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; olayda, mahkemelerinin ara kararı uyarınca ibraz edilen bilgi ve belgelerin incelenmesinden; asıl borçlu şirket adına yapılan mal varlığına ilişkin araştırmaların 02/04/2014 tarihli olduğu, dava konusu ödeme emri içeriği amme alacaklarına ilişkin olarak şirket hakkında düzenlenen ödeme emirlerinin ve tebliğ evraklarının ise 2010 ila 2015 yıllarına ilişkin olduğu, ancak 20/11/2014 tarihinde asıl boçlu şirketin müdürü tarafından şirket borçlarına ilişkin olarak, davacı tarafından ise sorumlu olduğu hissesi oranındaki borçlara ilişkin olarak 6552 sayılı Kanun kapsamında yapılandırma talebinde bulunulduğu, 14/10/2015 tarihinde şirket adına olan yapılandırmanın, 29/10/2015 tarihinde ise davacı adına yapılan yapılandırmanın davalı idarece iptal edildiği, 6552 sayılı Kanun uyarınca yeniden yapılandırılıp taksitlendirilen şirket borçlarının nitelik değiştirip yeni bir borç haline geldiği, bu nedenle 2014 yılında faydalanılan 6552 sayılı Kanun uyarınca ödenmeyen taksitler için öncelikle asıl borçlu … Makine San. Tic. Ltd. Şti. adına ödeme emirlerinin yeniden düzenlenerek tebliğ edilmesi gerektiği, diğer bir ifadeyle 6552 sayılı Kanun uyarınca taksitlendirilen vergi borçlarından tahsil edilen kısım varsa düşüldükten ve kalan borç tutarı için şirket adına ödeme emri düzenlenip tebliğ edildikten sonra yapılacak mal varlığı araştırması ile olası takip muamelelerinden sonuç alınamaması halinde şirketteki sermaye payı oranında şirket ortağının takibi gerekirken, şirket hakkında yeniden ödeme emri düzenlenmediği, dolayısıyla asıl borçlu şirket hakkında amme alacakları kesinleşmeden ve takip yolları tüketilmeden, davacı adına şirket ortağı sıfatıyla dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği, bu durumda şirket borçları hakkında ortağın sorumluluğunun doğması için davacı hakkında düzenlenen ödeme emri öncesinde şirket hakkında usulüne uygun kesinleşmiş bir amme borcu bulunması gerekirken ve yeni oluşan hukuki duruma göre şirket hakkında ödeme emri düzenlenip tebliğ edilmeden borcun şirket hakkında kesinleştiğinden söz etmek mümkün olmadığından, dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından, dava konusu borç her ne kadar daha önceki tarihlerde yapılandırılmışsa da ödenmediğinden dolayı vergi dairesince yeniden düzenlenen borç miktarları doğrultusunda dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği, asıl borçlu şirketin kendi beyanı üzerine tahakkuk eden amme alacağını vadesinde ödemediği, asıl borçlu şirket nezdinde mal varlığı araştırması yapıldığı, dava konusu borcun kurumdan tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine davacının ortak sıfatıyla takip edildiği, vergi borçlarının ödenmesi gereken zamanda 2009 yılından beri ortak olan davacının doğrudan sorumlu olduğu, dava konusu ödeme emri içeriğinde yer alan vergi ziyaı cezalarının dayanağının ise mükellef kurumun başvurduğu tarhiyat sonrası uzlaşmaya ilişkin olduğu, uzlaşılan vergi ve cezalara karşı dava açılamayacağı, yapılan işlemlerin yasal ve yerinde olduğu belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ: …
DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin reddine,
2.Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3.Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4.Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
5.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/09/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, tüzelkişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, kanuni temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı belirtilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği hükme bağlanmıştır.
Kanuni temsilcilerin, şirket borcundan dolayı takip edilebilmesi için öncelikle usulüne uygun olarak asıl borçlu şirket hakkında kesinleşmiş bir vergi borcunun bulunması ve usulüne uygun tüm takip yollarının tüketilmesine karşın, borcun tüzelkişiliğin varlığından tamamen veya kısmen alınamadığının açıkça ortaya konulmasından sonra kanuni temsilci olarak sorumlu tutulacağı dönemler dikkate alınarak takibi yoluna gidilmesi gerekmektedir.
Yeniden yapılandırma yasaları olarak da nitelendirilen kimi özel yasalar kapsamında yükümlülere, vergi borcunun, miktarı ve vadesi değiştirilip yeni bir ödeme planına bağlanarak, ödenmesi konusunda kimi koşullarla kolaylıklar sağlanmaktadır. Yeniden yapılandırılan borcun ödenmemesi halinde, diğer bir deyişle yapılandırmaya ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle hakkın kaybedilmesi ve bunun sonucunda yapılandırmanın iptali durumunda tahsil işlemlerine kalındığı yerden devam edilmesi yasa gereğidir.
Amme alacağının özel yasalara göre ödenmek üzere başvuruda bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması, zamanaşımına olan etkisi dışında, asıl borçluya ait amme borcunun ödenmemesi halinde kanuni temsilcinin sorumluluğunu düzenleyen kurallar gereğince, borcun takibinde gelinen aşamayı değiştirmez.
6552 sayılı Kanun kapsamında borcun ödenmesi amacıyla asıl borçlunun başvuruda bulunmuş olmasının, başvuru tarihinden önce amme alacağının tahsili için ilgili yasalara göre başlatılan/yapılan takip işlemlerini durdurmakla birlikte yapılandırma koşullarına uyulmaması ve kanundan yararlanma hakkının kaybedilmesi önceki takip işlemlerini geçersiz hale getirmeyeceği, takibin yeniden başlatılmasını gerektirmeyeceği gibi anlık kesinleşmiş olan amme alacaklarının yapılandırma nedeniyle bir ödeme varsa mahsup edilmekle birlikte kaldığı yerden hem asıl borçlu şirket hem kanuni temsilci ve ortakları için devam ettirilmesi 6183 sayılı Kanun gereğidir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından aksi gerekçe ile verilen Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyoruz.