Danıştay Kararı 4. Daire 2016/19637 E. 2020/4259 K. 05.11.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/19637 E.  ,  2020/4259 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/19637
Karar No : 2020/4259

TEMYİZ EDEN (DAVALI): … Vergi Dairesi Başkanlığı (… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI): …
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN KONUSU: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı adına, sahte fatura kullandığından bahisle düzenlenen vergi tekniği raporuna dayanılarak takdir komisyonu kararlarına istinaden re’sen tarh edilen 2009/9 ve 12. dönemlerine ilişkin vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; uyuşmazlık konusu dönemde davacının fatura aldığı Kızılbey Vergi Dairesi mükellefi … hakkında tanzim olunan 14/05/2014 tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporu’ndaki tespitlerin incelenmesinden davacı adına düzenlenen faturaların sahte belge niteliğinde olmadığı anlaşıldığından, söz konusu faturalarda yer alan katma değer vergilerinin, indirilecek katma değer vergilerinden çıkarılması suretiyle yapılan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatlarında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından, davacı adına yapılan işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı, temyiz isteminin kabulü ve Mahkeme kararının bozulması gerektiği sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

TETKİK HÂKİMİ: …
DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/11/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Davacı adına, sahte fatura kullandığından bahisle düzenlenen vergi tekniği raporuna dayanılarak takdir komisyonu kararlarına istinaden re’sen tarh edilen 2009/9 ve 12. dönemlerine ilişkin vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istemiyle açılan davanın kabulüne dair vergi mahkemesi kararı davalı idarece temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3/B maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu; 134. maddesinin 1. fıkrasında, vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu kurala bağlanmış; 359. maddesinin (b) bendinde ise gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgeler, sahte belge olarak açıklanmış; 229. maddesinde de, fatura; satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika şeklinde tanımlanmıştır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
Katma değer vergisi, bünyesinde yer alan indirim müessesesiyle yansıtılabilir bir vergidir. Katma değer vergisi sisteminde mükellef ve sorumlu; üretim ve dağıtım kademeleri içinde, verginin tahsiline, indirimlerin yapılmasına, beyan edilip ödenmesine aracılık eder. Bu bakımdan indirim, mükellefiyete bağlı bir görev olduğu kadar aynı zamanda bir haktır. Katma değer vergisinde genel prensip, vergiye tabi teslimler üzerinden hesaplanan vergiden, alış faturalarında gösterilen verginin indirilmesidir. Katma değer vergisi indirimi hakkından yararlanabilmek için Kanun bazı şartların varlığını öngörmüştür. Bu şartların bir kısmı esasa, bir kısmı ise şekle ilişkindir. Katma değer vergisi, vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi halinde, zincirleme olarak kendi içinde otokontrol sistemi taşımaktadır.
Kayıt ve belge nizamına uyulması ve faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanması halinde, mal teslimi veya hizmet ifasına bağlı olarak tahsil edilen katma değer vergisinden, mükelleflerin kendilerine yapılan teslim ve ifaya ilişkin olarak ödedikleri katma değer vergisini indirmeleri mümkün olup, aksi durumda, faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanmadığının tespiti halinde, bu faturalarda yer alan katma değer vergisinin indirimi mümkün bulunmamaktadır.
Buna göre, alış belgelerinde yer alan katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için, alış faturası ya da benzeri vesikalarda ayrıca gösterilmesi ve bu vesikaların kanuni defterlere kaydedildiğinin tevsik edilmesinin yanında, söz konusu belgelerin gerçeği yansıtması da gerekmektedir.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerine göre, uyuşmazlığın esasını, davacıya anılan faturaları düzenleyen firmanın düzenlediği faturaların, gerçek bir mal ve hizmet satışını içerip içermediği, dolayısıyla sahte olup olmadığı hususlarının tespiti oluşturmakta olup, uyuşmazlığın çözümü için söz konusu belgelerin hukuki mahiyetinin anlaşılabilmesi bakımından, bu belgeleri tanzim eden mükellef hakkında yapılan incelemeler sonucunda tespit edilen hususların irdelenmesi gerekmektedir.
Davacının ihtilaflı dönemde fatura aldığı Kızılbey Vergi Dairesi mükellefi … hakkında düzenlenen … tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporunun tetkikinden, davacının elektrik malzemelerinin toptan ticareti le ilgili olarak 01/10/2003 tarihinde faaliyete başladığı, 05/12/2008 tarihinde adresini … Sok. No: … … /… adresine taşıdığı ve bu adreste 16/12/2008 tarihinde yapılan yoklama ile işyerinin kira olduğu, 7 işçinin merkez ve şantiyelerde çalıştığı, 10/10/2009 tarihinde adresini … Sk. No: … …/ … adresine taşıdığı, … Mh. … Sok. No: … -… adresinde yapılan yoklamada mükellefin 30/06/2011 tarihinde işini terk ettiği, adreste başka mükellefin faaliyet gösterdiği, 14/04/2014 tarihli defter belge isteme yazısının mükellefin mernis adresi sistemde bulunmaması nedeniyle … Mah. … Sok. No: … … /… adresinde tebliğ edilmeye çalışıldığı ancak adreste başka bir şahsın bulunduğu ve mükellefin tanınmadığı, şirket adına kayıtlı taşıt bulunmadığı, 2009, 2010 ve 2011 yılı gelir vergisi ve geçici vergi beyannamelerinin verildiği, 2009, 2010 ve 2011 yılı tahsilat sorgulamasında herhangi bir ödeme yapılmadığı, 99.816,84 TL ödenmesi gereken vergi borcunun bulunduğu, 2009 KDV matrahının 3.040.950,36 TL, 2010 KDV matrahının 1.374.191,38 TL, 2011 KDV matrahının ise 877.754,00 TL olmasına rağmen anılan dönemlerde ödenecek KDV cüzi miktarlarda olduğu, 2009 Ba bildiriminin 2.769.489,00 TL, mükellefe mal satanların bildiriminin 266.739,00 TL, 2009 Bs bildiriminin 3.016.801,00 TL, mükelleften mal alanların bildiriminin 3.006.974,00 TL olduğu, 2010 Ba bildiriminin 1.340.392,00 TL, mükellefe mal satanların bildiriminin 125.365,00 TL, 2010 Bs bildiriminin 1.350.528,00 TL, mükelleften mal alanların bildiriminin 1.350.928,00 TL olduğu, 2011 Ba bildiriminin 863.497,00 TL, mükellefe mal satanların bildiriminin 328.770,00 TL, 2011 Bs bildirimini 869.540,00 TL, mükelleften mal alanların bildiriminin 869.794,00 TL olduğu, 2009 yılı mal alışlarının % 86’sının, 2010 yılı mal alımlarının % 74’ünün, 2011 yılı mal alımlarının ise %53’ünün hakkında vergi tekniği raporu düzenlenen veya özel esaslara alınan mükelleflerden yapıldığı, 01/01/2009 tarihinden itibaren düzenlediği tüm faturaların gerçek bir mal ve hizmet teslimine dayanmayan sahte faturalar olduğu kanaatine varıldığı görülmüştür.
Yukarıdaki tespitlere göre, davacının alış ve satış faturalarının büyük kısmının hakkında sahte belge düzenlediği yönünde rapor bulunan mükelleflerden olması, mükellefin iş yeri adreslerinde yapılan yoklamalarda adına kayıtlı motorlu araç bilgisi olmadığı, beyan ettiği satışları karşılayabilecek girdisi, kapasitesi ve ticari organizasyonu bulunmadığı gibi hususların değerlendirilmesinden, düzenlenen belgelerin gerçek bir mal teslimi ve hizmet ifası karşılığında düzenlenen belgeler olmadığı sonucuna ulaşılmış olup, davacı adına re’sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Anılan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabul edilerek mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz çoğunluk kararına katılmıyoruz.