Danıştay Kararı 4. Daire 2016/17089 E. 2020/3161 K. 22.09.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/17089 E.  ,  2020/3161 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/17089
Karar No : 2020/3161

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : …Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Beton Maden İnşaat San Tic Ltd Şti
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, sahte fatura kullandığı ileri sürülerek hakkında düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden re’sen tarh edilen 2010/10 ila 12 dönemleri vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi ve kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; vergi ceza ihbarnamelerinin 213 saylı Vergi Usul Kanununda belirtilen usule göre tebliğ yerine 7201 sayılı Tebligat Kanununa göre tebliğinin usule uygun bulunmadığı, bu durumda en geç 31/12/2015 tarihine kadar davacı mükellefe tebliğ edilmeyen tarhiyat zamanaşımına uğradığından yapılan işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacının ihtilaflı dönemde, sahte fatura düzenlemekten hakkında vergi tekniği raporu bulunan mükelleflerden aldığı faturaları yasal defterlerine kaydederek, faturalarda gösterilen katma değer vergilerini ilgili dönem beyannamelerinde indirim konusu yaptığının vergi inceleme raporu ile tespit edildiği, vergi inceleme raporuna istinaden yapılan tarhiyatın yasal ve yerinde olduğu belirtilerek kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; iptal davasının, idari işlem hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaati ihlal edilenler tarafından açılacağı açıklanmış; 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; ehliyetsiz kişi tarafından açılan davaların reddine karar verileceği düzenlenmiştir.
İdari Yargılama Hukukunda ehliyet; kişinin medeni hakları kullanabilme yeteneği yanında, idari dava açma menfaatinin olmasını, diğer bir anlatımla iptali istenen idari işlemle meşru, genel ve doğrudan bir menfaatinin ihlal edilmiş bulunmasını da ifade etmektedir. Bu bakımdan idari işlemin hukuk düzenininden kaldırılmasında, açıklanan nitelikte menfaati bulunmayan kişinin idari dava açma ehliyetinin bulunduğundan söz edilemez.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 636. maddesinde; ”(1) Limited şirket aşağıdaki hâllerde sona erer: a) Şirket sözleşmesinde öngörülen sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesiyle. b) Genel kurul kararı ile. c) İflasın açılması ile. d) Kanunda öngörülen diğer sona erme hâllerinde. (2) Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir.” hükmüne yer verilmiş olup, 637. maddesinde; sona erme, iflastan ve mahkeme kararından başka bir sebepten ileri gelmişse müdür, birden fazla müdürün bulunması hâlinde en az iki müdürün bunu ticaret siciline tescil ve ilan ettireceği, Geçici 7. maddesinde ise; maddede belirtilen halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtların silinmesinin ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılacağı düzenlenmiştir.
Belirtilen kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; şirketlerin tüzel kişilikleri ticaret sicilinden silinmekle sona ereceğinden bu tarihten sonra adı geçen şirketin borçlu kılınması, adına tarh ve ceza kesme işlemi, ödeme emri düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi tüzel kişiliği sona eren şirketin medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti son bulacağından, ticaret sicilindeki kaydı re’sen silinen şirketin yargı mercileri önünde temsil edilebilmesi de mümkün değildir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca ticaret sicilinden terkin edilmek suretiyle tüzel kişiliğinin sona erdiği, bu hususun 19/10/2015 tarih ve 8928 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiği, bakılan davanın ise 29/01/2016 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davacı şirketin dava açılma tarihinden önce ticaret sicilinden kaydının silindiği, tüzel kişiliğinin, diğer bir deyişle hukuk alemindeki varlığının sona erdiği ve dolayısıyla taraf olma ehliyeti ve yargı mercileri önünde temsil olanağının bulunmadığı anlaşıldığından, açılan davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esasının incelenerek karar verilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığından Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin kabulüne,

2.Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 22/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.