Danıştay Kararı 4. Daire 2016/14468 E. 2020/3474 K. 06.10.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/14468 E.  ,  2020/3474 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/14468
Karar No : 2020/3474

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Endüstri İnşaat Taahhüt Hafriyat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket adına, defter ve belgelerin ibraz edilmemesinden bahisle vergi inceleme raporuna istinaden katma değer vergisi indirimleri kabul edilmeyerek beyannamelerin yeniden tanzimi suretiyle 2008/1,2,3,4,5,6,7,8,9,10 ve 12 dönemleri için re’sen tarh edilen katma değer vergileri ve kesilen vergi ziyaı cezalarının kaldırılması istenilmiştir
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; dava konusu ihbarnamelerin tebliğine ilişkin tebliğ alındısında yer alan imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığının Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan inceleme sonucunda tespit edildiği, idare tarafından usulüne uygun yapılmış bir tebliğin olmadığı, davacı tarafından söz konusu ihbarnamelerin 06/01/2014 tarihinde tesadüfen apartman boşluğuna atılmış halde bulunduğunun belirtildiği dikkate alındığında ıttıla tarihi olan 06/01/2014 tarihinin tebliğ tarihi olarak esas alınması gerektiği, davacı adına 2008 yılına ilişkin olarak re’sen tarh edilen vergilerin zaman aşımına uğramaması için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 114. maddesi uyarınca en geç 31/12/2013 tarihinde mükellefe tebliğ edilmiş olması gerekirken zamanaşımı süresi dolduktan sonra davacıya tebliğ edildiği anlaşılmış olduğundan, zamanaşımı süresi geçtikten sonra tebliğ edilen ve zamanaşımına uğradığı açık bulunan söz konusu cezalı tarhiyatlarda hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacının defter ve belgelerini ibraz etmediğinden bahisle hukuka ve usule uygun yapılan cezalı tarhiyatlarda hukuka aykırılık bulunmadığından kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu belirtilmiş olup, Kanunun 30. maddesinin 2. fıkrasının 3. bendinde de, bu Kanuna göre tutulması mecburi olan defter ve belgelerin hepsinin veya bir kısmının vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemesi hali re’sen takdir nedeni olarak sayılmış, 13. maddesinde ise, sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısiyle defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması mücbir sebep olarak kabul edilmiş olup, Kanunun “Mücbir sebeplerle gecikme” başlıklı 15. maddesinde, 13. maddede yazılı mücbir sebeplerden her hangi birinin bulunması halinde bu sebep ortadan kalkıncaya kadar sürelerin işlemeyeceği, bu takdirde tarh zamanaşımının işlemeyen süreler kadar uzayacağı, bu hükmün uygulanması için mücbir sebebin malum olması veya ilgililer tarafından ispat veya tevsik edilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Anılan Kanunun 113. maddesinde, zamanaşımı, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkması olarak tanımlanmış ve bu durumun mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade edeceği, 253. maddesinde, bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olanların, tuttukları defterlerle, üçüncü kısımda yazılı vesikaları ilgili bulundukları yılı izleyen takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmek zorunda olduğu, 256. maddesinde de, mükelleflerin muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve kayıtları muhafaza süresi içinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arzetmek zorunda olduğu kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, 2008 dönemine ilişkin defter ve belgelerinin ibrazına ilişkin 24/07/2013 ve 06/08/2013 tarihli defter belge isteme yazılarının davacıya tebliğ edildiği, davacının defter ve belgelerini ibraz etmemesi üzerine davacı hakkında vergi inceleme raporunun düzenlendiği, ilgili vergi inceleme raporunda davacıya usulüne uygun olarak defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmesi için yapılan tebliğlere rağmen mücbir sebep olmaksızın kanuni defter ve belgelerin süresinde incelemeye ibraz edilmediği, ibraz etmeme keyfiyetine gerekçe olarak 06/08/2013 tarihinde sunulan dilekçede, defter ve belgelerin şirketin resmi adresine yapılan tahliye davasına istinaden üçüncü bir şahısa yediemin yapıldığı ve istenilmesine rağmen taraflarına verilmediğinin beyan edildiği, bu doğrultuda yediemine defter ve belge isteme yazısının gönderildiği, yediemin ve mal sahibi tarafından sunulan dilekçede, davacı tarafından iki yıldır kiraya verilen adrese gelinmediği, bu nedenle muhasebe evraklarının bırakılmış olunamayacağı, aynı zamanda icra tutanağında da söz konusu defter ve belgelerin yer almadığının belirtildiği, bu ifadelerin şirket yetkilisine aktarılması üzerine sunulan dilekçede icra memurunun görev ihmalinde bulunduğu, belgelerin önemsiz zannedilerek haciz tutanağına yazılmamış ve çöpe atılmış olabileceği kanısında olunduğu beyanında bulunulduğu anlaşılmış olup 12/04/2013 tarihli haciz tutanağında belirtilen eşyalar arasında defter ve belgeler yer almadığı gibi Asliye Ticaret Mahkemesinden alınmış zayi belgesinin de bulunmadığı gözönünde tutulduğunda, defter ve belgelerin ibraz edilmemesinin haklı bir mazarete dayandırılmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan, davacı hakkında düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerine ilişkin zamanaşımlı ihbarnamelerin şirket adresine tebliğ edilmeye çalışıldığı, muhtar ve apartman yönetim kurulu başkanı nezdinde tutulan 02/12/2013 tarihli adres tespit tutanağında, şirketin yaklaşık bir yıl önce adresi terk ettiğinin beyan edildiği, daha sonra 25/11/2013 tarihli ihbarnamelerin şirket yetkilisinin ikametgah adresinde 11/12/2013 tarihinde tebliğ edildiği, ancak davacı tarafından söz konusu tarhiyatlara ilişkin tebligat zarfında yer alan imzanın şirket yetkilisine ait olmadığının, ihbarnamelerin tesadüfen 06/01/2014 tarihinde apartman boşluğuna atılmış halde bulunduğunun iddia olunması üzerine Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan 30/11/2015 tarihli raporda tebliğ evrakındaki imza ile şirket yetkilisi …’a ait imzalar arasında ilgi ve irtibatının tespit edilemediğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, usulüne uygun tebliğ edilen yazıyla defter ve belgelerin ibrazı istendiği halde mücbir sebep hali olmaksızın defter ve belgeler inceleme elemanına ibraz edilmediğinden, olayda re’sen tarh sebebinin bulunduğu, 213 sayılı Kanunun muhafaza biçim ve süreleri ile ibraz yükümlülüğüne ilişkin düzenlemeleri karşısında, davacının katma değer vergisi indirimlerinin reddedilmesinde 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 29. ve 34. maddelerine aykırılık bulunmadığından, ayrıca her ne kadar Mahkemece salt tebliğ alındısında bulunan imzanın davacının eli ürünü olmadığına dair Adli Tıp Raporu esas alınarak tarhiyatın kaldırılması yolunda karar verilse de, imzanın şirket yetkilisi tarafından atılmadığını ispat etmeye yeterli olmadığı ve davacının iddiası ile ihtilaf konusu ihbarnamelerin tesadüfen apartman boşluğuna atılmış halde zamanaşımı süresinin son günü olan 31/12/2013 tarihinden kısa bir süre sonra 06/01/2014 tarihinde bulunması hususları göz önünde bulundurulduğunda ıttıla tarihi olarak 06/01/2014 tarihinin tebliğ tarihi olarak esas alınması gerektiği belirtilerek davacı adına 2008 yılına ilişkin olarak re’sen tarh edilen vergilerin zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile verilen kararda hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Diğer yandan Mahkemece, tekerrür hükümleri uygulanan vergi ziyaı cezası hakkında da yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin kabulüne,
2.Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 06/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyoruz.