Danıştay Kararı 4. Daire 2016/12398 E. 2020/4440 K. 17.11.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/12398 E.  ,  2020/4440 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/12398
Karar No : 2020/4440

TEMYİZ EDEN TARAFLAR : 1- Tasfiye Halinde … Metal Demir Çelik
Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi

2- … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek taraflarca aleyhlerine olan hüküm fıkralarının bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, hesap ve işlemlerinin incelenmesi neticesinde düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden, 2011/12 döneminden sonraki döneme devreden katma değer vergisi tutarının değişmesi nedeniyle yeniden hazırlanan beyan tablosuna göre ödenecek vergi çıkan 2012/1,2,11 dönemleri için re’sen tarh edilen katma değer vergileri ve bir kat kesilen vergi ziyaı cezalarının kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; Mahkemelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, davacı adına 2011/9 ila 12 dönemleri için re’sen tarh edilen katma değer vergileri ve bir kat kesilen vergi ziyaı cezalarının kaldırılması istemiyle açılan dava kısmen kabul kısmen reddedildiğinden, bahsi geçen dönemlerden sonraki dönemlere devreden katma değer vergisi tutarlarının değişmesi nedeniyle yapılan dava konusu cezalı tarhiyatın, söz konusu kararla kaldırılan cezalı tarhiyata isabet eden kısımlarında hukuka uyarlık, tasdik edilen cezalı tarhiyata isabet eden kısımlarında ise hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDEN DAVACININ İDDİALARI : Dava konusu cezalı tarhiyat ile dayanağı vergi inceleme raporunun yeterli inceleme ve araştırmaya dayanmadığı, katma değer vergisi indirimlerinin yasal olduğu, vergi incelemesinin iş yerinde yapılmadığı, bilirkişi incelemesi yapılarak karar verilmesi gerektiği, temyize konu kararın aleyhe olan hüküm fıkralarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

TEMYİZ EDEN DAVALININ İDDİALARI : Davanın kabulüne ilişkin cezalı tarhiyatın dayanağı faturaları düzenleyen mükellef hakkındaki tespitlerin yeterince incelenmediği, temyize konu kararın aleyhe olan hüküm fıkralarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

DAVACININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

DAVALININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinin 1. fıkrasında, “Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar, dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Dava dosyası ile Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi kayıtlarının incelenmesinden, 21/02/2013 tarihi itibarıyla tasfiyesine karar verilen ve davanın açıldığı 26/02/2015 tarihinde tasfiye halinde olan davacı şirketin, 05/10/2015 tarihinde tescil ve 09/10/2015 tarihinde ilan edilen 28/09/2015 tarihli ortaklar kurulu kararıyla tasfiyesinin tamamlandığı ve ticaret sicilindeki kaydının silindiği görülmüştür.
Bu durumda, davacı şirketin ticaret sicilindeki kaydı silinmekle tüzel kişiliği de sona ermiş olduğundan, yukarıda yer verilen kanun hükmü uyarınca işlem yapılmak üzere, Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
2. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 17/11/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Uyuşmazlık, davanın açıldığı tarihte tüzel kişiliği mevcut olsa da, dava hakkında karar verilmezden önce tüzel kişiliği sona eren davacı şirketin esasa ilişkin iddiaları dikkate alınarak, ihtilafın esası hakkında verilen temyize konu Mahkeme kararının usul hükümlerine uygun olup olmadığına ilişkindir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dilekçeler Üzerine İlk İnceleme” başlıklı 14. maddesinin 3/c bendinde, dilekçelerin ”ehliyet” yönünden inceleneceği, 15/1-b maddesinde, 14/3-c maddesinde yazılı eksikliğin dilekçelerde varlığının tespiti halinde davanın reddine karar verileceği, 14/6. maddesinde ise, ilk incelemeye ilişkin hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de, davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
Görüldüğü üzere, idari yargıda “ehliyet” yalnızca davacı tarafın dava ehliyetine ilişkin olup, dava açma ehliyeti, sadece dava açılırken değil dava karara bağlanıncaya kadar aranmıştır.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 377. maddesinde, tarhiyatlara ve kesilen vergi cezalarına karşı kimlerin dava açabileceği düzenlenmiş, Türk Ticaret Kanununda ise sermaye şirketleri arasında sayılan limited şirketlerin “sona erme”sinin anonim şirketlere ilişkin hükümlere tabi olduğu belirtilmiş olup buna göre, kanunun (TTK’nun) ilgili maddelerinde sayılan “sona erme” hallerinin vukuunda limited şirketin tüzel kişiliği de sona ereceğinden, bu hukuki durumun sonucu olarak tüzel kişiliği sona eren şirketin temsil edilmesi de mümkün olamayacaktır.
Şu halde, davanın açıldığı 26/02/2015 tarihinde tasfiye halinde olan, 09/10/2015 tarih ve 8922 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen 28/09/2015 tarihli ortaklar kurulu kararıyla tasfiyesi tamamlanan ve dolayısıyla tasfiye dönemi içinde (26/02/2015 tarihinde) dava açılsa da kararın verildiği 22/03/2016 tarihinde tüzel kişiliği olmayan davacı şirketin bu aşamadan sonra hak ve borçlara muhatap olması ve dolayısıyla mahkemede temsil edilmesi hukuken mümkün değildir.
Hal böyle olunca, Mahkemece davanın karara bağlanmasından önce tüzel kişiliği sona eren ve buna bağlı olarak da dava açma ehliyeti kalmayan davacı şirketin ehliyetsizlik durumu değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere, Mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına gerekçe yönünden katılmıyorum.