Danıştay Kararı 4. Daire 2016/11591 E. 2020/6342 K. 28.12.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/11591 E.  ,  2020/6342 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/11591
Karar No : 2020/6342

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü/…

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, motorlu araç alım-satım faaliyetinde bulunduğundan bahisle daha önce sandalye ve koltuk döşeme tamiri nedeniyle tabi olduğu basit usulde ticari kazanç mükellefiyetinin re’sen gerçek usulde ticari kazanç mükellefiyeti olarak değiştirilmesine ilişkin 05/10/2015 tarihli ve 9596 sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; uyuşmazlıkta, davacının 2010 yılında 7, 2011 yılında 4, 2012 yılında 2, 2013 yılında 3 adet ve 2014 yılında 1 araç alım satımında bulunduğundan bahisle 19/03/2010 tarihinden itibaren geçmişe yönelik olarak basit usulde ticari kazanç mükellefiyeti gerçek usulde ticari kazanç mükellefiyetine dönüştürüldüğü, ancak araç alım satımlarının değişik yıllara yayıldığı, kâr amacı güdülerek ve bu satışlardan kazanç elde edildiği yönünde somut bir tespitin bulunmadığı, söz konusu araçların bir kısmının niteliği itibariyle basit usulde ticari kazanç mükellefiyetinin (sandalye, koltuk döşeme tamir işi) gerçekleştirilmesinde kullanıldığı yönündeki ifadeler de göz önüne alındığında, ticari faaliyetin varlığının en önemli unsurları olan devamlılık ve süreklilik ile kazanç elde etme amacı koşullarının olayda gerçekleştiğinin somut olarak ortaya konulamadığının görüldüğü, bu durumda, basit usulde ticari kazanç mükellefi olan davacının, söz konusu mükellefiyetini aşarak gerçek usulde ticari kazanç mükellefiyeti tesis edilmesini gerektirecek nitelikte ortada somut bir tespitte bulunulmadan tesis edilen mükellefiyet işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacının mobilya tamiri yanı sıra araç alım satımı ile de iştigal ettiğine yönelik 24/06/2014 tarihinde yapılan ihbarla incelemenin başlatıldığı, buna göre davacının 2010 yılı içinde 141.900,00 TL tutarında 7 adet araç 2. el araç alım satımında bulunduğunun tespit edildiği, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Grup Hizmetleri Müdürlüğü görüşüne göre 5 araç ve daha fazla araç alım satımının devamlılık unsurunu oluşturduğu ve bu işle iştigal edenlerin amacının kar sağlamak olduğunun kabulü gerektiği, basit usule tabi olmanın özel şartların kaybedildiği, tesis edilen işlemlerin usul ve hukuka uyarlı olduğu belirtilerek Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz ve savunma dilekçelerinin incelenmesinden, davacının basit usulden, gerçek usulde ticari kazanç mükellefiyetine geçirilmesinin, basit usule tabi olmaya ilişkin özel şartların kaybedilmesinden kaynakladığı, söz konusu tespitin 2010 yılında satışı yapılan araç kasko bedelleri toplamının, 193 sayılı Kanun’un 48. maddesi’nde yer alan hadlerle kıyaslanması suretiyle yapıldığı görülmektedir. Buna göre, ilgili kasko bedelleri kullanılarak ve gerçek alım satım fiyatları tespit edilmeksizin yapılan kıyaslama neticesinde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı görüldüğünden temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3/B maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olayın ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan ve olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa ait olduğu hükmüne yer verilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde, gerçek kişilerin gelirlerinin gelir vergisine tabi olduğu, gelirin bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı olduğu belirtilmiş, 2. maddesinde, ticari kazanç, gelirin unsurları arasında sayılmış ve 37. maddesinde de, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre, devamlı olarak, ticari organizasyon dahilinde gerçekleştirilen bir faaliyetten elde edilen kazançların ticari kazanç olarak nitelendirilmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, 24/06/2014 tarihinde yapılan ihbar ile davacının mobilya tamir işi yanında araç alım satım işi ile de iştigal ettiğinin iddia edildiği, bunun üzerine davacının konu hakkında ifadesine başvurulduğu, ifadesinde; “…kendisinin döşemecilik işi yaptığını, arabalara merakı olduğunu, değişik zamanlarda arabasını değiştirdiğini ancak bu işi kar amaçlı ve sürekli yapmadığını” beyan ettiği, davacının e-vdo bilgisayar kayıtları ile defter ve belgelerinin sınırlı incelenmesi sonucu 2010 yılında; 5 araç alınıp 7 araç satıldığı, 2011 yılında; 4 araç alınıp satıldığı, 2012 yılında; 2 araç alınıp satıldığı, 2013 yılında 3 araç alınıp satıldığı ve 2014 yılında ise 1 araç alınıp satıldığı yönünde 13/02/2015 tarihinde tutanak düzenlendiği, davacının tutanaktaki ifadesinde ise, 2010 yılında almış olduğu araçlardan 6 tanesinin Volkswagen Transporter marka panelvan olup döşeme işinde tamirini yapacağı koltuk ve kanepelerin müşterilerin evlerinden getirip götürmek için kullandığı araçlar olduğunu, 2008-2009 yıllarına aldığı araçları 1.5 yıl kullandıktan sonra sattığını, bu 2 araç 1998 model olduğundan ve sık sık arıza yaptığından model yükseltmek maksatlı olarak 2010 yılında, 2000-2004-2005 model araçları almak zorunda kaldığı, bu araçlarda da problem çıkınca birer ay arayla elinden çıkarmak zorunda kaldığını, sonraki yıllarda yaptığı satışları ise ihtiyaçları yüzünden galerilerden taksitle aldığını ve peşin olarak sattığını, kar amacı olmadığını, gerçek alım-satım fiyatlarını hatırlamadığını, ibraz edilebilecek nitelikte elinde herhangi bir belgenin bulunmadığı şeklinde beyanda bulunduğu, daha sonra davacı adına 2010 yılında yaptığı araç alım satımlarından dolayı basit usul ticari kazanç mükellefiyetinin 19/03/2010 tarihi itibari ile gerçek usulde ticari kazanç mükellefiyetine dönüştürülmesi yönünde tesis edilen dava konusu işlem üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Olayda, davacı beyanında 2010 yılında satışını gerçekleştirdiği panelvan araçlarda problem çıktığından dolayı satmak zorunda kaldığı, kâr elde etme amacı olmadığı, alım satım fiyatlarını hatırlamadığı ve elinde herhangi bir belge bulunmadığı belirtilmiştir. Ancak, söz konusu ifadenin aksine davacının 2008 ila 2014 yılları arasında yaptığı araç alım satımları göz önüne alındığında, davacının araç alım satımında belirli bir bilgi birikimi ile tecrübeye sahip olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, alınan araçların problemli olması nedeniyle kar elde edilmeksizin satıldığı iddiasının nazara alınabilmesi için ilgili gerekçeyi sunan davacı tarafından ispat edilmesi gerektiği açık olup, araçların mahiyeti gereği yapılan faaliyet ile uyumlu olmasının tek başına mevcut satışların ticari bir amaç güdülmeksizin yapıldığına karine teşkil etmeyeceği izahtan varestedir.
Bu itibarla, araç alım satım faaliyetinin ticari mahiyette olduğunun kabulüyle, dava konusu işlemde hukuka aykırılık, aksi yönde verilen Mahkeme kararında ise hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 28/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.