Danıştay Kararı 4. Daire 2016/11178 E. 2020/2813 K. 08.09.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/11178 E.  ,  2020/2813 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/11178
Karar No : 2020/2813

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av…
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 2011 yılında satışı yapılan gayrimenkulden elde edilen değer artış kazancının beyan edilmediğinden bahisle takdir komisyonu kararı uyarınca bir kat vergi ziyaı cezalı olarak re’sen tarh edilen 2011 yılı gelir vergisinin kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; davacının 2011 yılına ilişkin gayrimenkul satışı dolayısıyla elde ettiği değer artış kazancını beyan etmediğinden bahisle takdir komisyonuna sevk edilmesi yerinde görülse de, matrahının belirlenmesine yönelik olarak davalı idarece yapılmış bir tespit bulunmadığı, takdir komisyonu tarafından vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetinin ortaya konulabilmesi için ihtilaflı dönemde elde edilen kazancın ne kadar olduğu ve alım satım işlemlerinde taşınmazın maliyetinin ve satış bedelinin ne olduğu yönünde karşı taraf nezdinde yapılmış bir inceleme ve tespit de bulunmadığından, Gelir İdaresi Başkanlığı Yönetim Bilgi Sistemlerine aktarılan e-VDO “Tapu Sicil Müdürlükleri 1 Nolu Form” bilgileri esas alınarak, sadece alım satım tarih ve tutara ait bilgiler içeren listeden hareketle tespit edilen matrah farkı üzerinden gerçekleştirilen cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık görülmediği sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacının ilgili dönemde satışını yaptığı gayrimenkulden elde ettiği kazancın değer artış kazancı kapsamında olduğu, gerçekleştirilen tarhiyatların hukuka uygun olduğu ve temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Gayrimenkul satışlarının servetin korunması ve şahsi ihtiyaç nedeniyle yapıldığı, takdir komisyonunca hiçbir inceleme ve araştırma yapılmadan genel ve soyut ifadeler ile matrah takdir edildiği, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/09/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :

Davacı adına, gayrimenkul satışından elde ettiği değer artış kazancını beyan etmediğinden bahisle 2011 yılı için takdir komisyonu kararına istinaden re’sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı gelir vergisinin kaldırılması istemiyle açılan davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinde; vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu hükme bağlanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde; gerçek kişinin gelirlerinin gelir vergisine tabi olduğu ve gelirinde, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarından oluştuğu, 2. maddesinde ise diğer kazanç ve iratların da gelire giren kazançlar arasında bulunduğu hükmüne yer verilmiştir.
Yine aynı Kanun’un mükerrer 80. maddesinde değer artışı kazancının vergiye tabi olduğu, mükerrer 80. maddesinin 6. bendinde, “İktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70 inci maddenin birinci fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye tâbi çiftçilerin ziraî istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançların” değer artış kazancı olduğu; ikinci fıkrasında, bu maddede geçen “elden çıkarma” deyiminin, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade edeceği hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 15/04/2014 tarihli yazısı ile davacının 2009 yılında … Mahallesi … ada ve parselde satışını yapmış olduğu gayrimenkulden elde ettiği kazancın vergilendirilmesine ilişkin araştırma yapılmasının istendiği ve söz konusu satış dışında 2010 ila 2013 yıllarında başka taşınmaz satışlarının da bulunduğunun tespit edildiği, bu satışlara ilişkin bilgi istenilmesine rağmen davacı tarafından herhangi bir bilgi ve belge ibraz edilmediği, Gelir İdaresi Başkanlığı Yönetim Bilgi Sİstemlerine aktarılan e-VDO Tapu Sicil Müdürlükleri 1 No’lu Form bilgilerinden davacının 2011 yılında 1 adet gayrimenkul alıp sattığının tespit edildiği, elde edilen kazancın değer artış kazancı olduğu ve bu döneme ilişkin gelir vergisi beyannamesinin yasal süresi içinde verilmemesi üzerine takdir komisyonuna sevk edildiği, buna binaen dava konusu vergi ziyaı cezalı verginin tarh edildiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu olayda, tapu kayıtlarındaki 1 nolu formun incelenmesi neticesinde, davacının maliki bulunduğu … İlçesi … Mahallesi … parselde bulunan gayrimenkulü 31/08/2009 tarihinde 8.000,00 TL bedel karşılığı aldığı ve 06/12/2011 tarihinde 106.000,00 TL bedel karşılığında devrettiği, buna göre davacı tarafından, 2009 yılında satın alınan bağımsız bölümün, bu tarihten itibaren 5 yıllık süre geçmeden satıldığı, takdir komisyonunca Kanunun kendisine verdiği görev ve yetki çerçevesinde, davacının kendi beyan ettiği harç matrahı olan 106.000,00 TL esas alınarak bu tutardan Gelir Vergisi Kanunu’nun 80. ve 81. maddeleri dikkate alınarak gerekli tenzillerin yapılması sonucu matrahın belirlendiği ve buna istinaden dava konusu tarhiyatların tesis edildiği görülmüştür.
Bu durumda 213 sayılı Kanun’un 3. maddesi uyarınca yapılan tarhiyatın yerinde olmadığına ilişkin ispat külfeti davacıya ait iken dosyaya buna ilişkin ispat edici bilgi, belgeler sunulmadığından, dava konusu cezalı tarhiyatlarda hukuka aykırılık bulunmamakta olup davalı idarenin temyiz talebi kabul edilerek Mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle çoğunluk Dairemiz kararına katılmıyorum.