Danıştay Kararı 4. Daire 2016/10791 E. 2020/5647 K. 15.12.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/10791 E.  ,  2020/5647 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/10791
Karar No : 2020/5647

TEMYİZ EDEN (DAVALI): … Vergi Dairesi Başkanlığı (… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ: Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI): … Limited Şirketi
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN KONUSU: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı adına, sahte fatura kullandığından bahisle takdir komisyonu kararına istinaden re’sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı 2008 yılı kurumlar vergisi ile 2008/10-12 dönemi geçici verginin kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; gerek davalı idarece gerekse takdir komisyonunca yasayla tanınan inceleme ve araştırma yetkileri kullanılmak suretiyle mükellef nezdinde ihtilaf konusu dönemlere ilişkin olarak herhangi bir inceleme yapılmadığı, söz konusu firmadan olan alımlarını yasal defter ve belgelerine kaydedip kaydetmediği, maliyetlerine yansıtıp yansıtmadığı hususlarının araştırılarak gerçek durumun ortaya konulmadığı, sahte olduğu ileri sürülen faturalara konu alımlar yapılmadan beyan edilen hasılatın elde edilip edilemeyeceğinin araştırılmadığı, yapılan alımların yürütülen işin niteliğine ve büyüklüğüne göre yapılması normal ve zorunlu olup olmadığının dikkate alınmadığı, takdir komisyonunca maliyetlerin hesaplanmasına yönelik herhangi bir araştırma veya tespitin olmadığı, sahte olduğu ileri sürülen faturaların maliyet olarak kabul edilmemesi halinde ortaya çıkacak kârlılık oranının yürütülen faaliyet için normal ve mutad olup olmadığının belirlenmediği, dolayısıyla, herhangi bir araştırma inceleme içermeyen her kararda yer alan kalıplaşmış, dayanaksız ifadeler kullanılmak suretiyle bir takım tutarların vergi matrahı olarak takdir olunmasında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacının Ba formlarının tetkiki sonucu sahte belge düzenlediği yönünde hakkında rapor tanzim edilen firmadan alışlarının tespit olunması üzerine matrah takdiri için takdir komisyonuna sevk edildiği, söz konusu komisyon kararında tespit edilen matrah üzerinden dava konusu tarhiyatların re’sen yapıldığı komisyonca yapılan matrah takdirinin gerçekçi olduğu, bu nedenle yapılan işlemlerde yasal isabetsizlik bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ: …
DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/12/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3/B maddesinde, “İspat: vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz. İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.” düzenlemesine yer verildiği, aynı Kanunun 30. maddesinde, re’sen vergi tarhının, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması olarak tanımlandığı, vergi beyannamesinin kanuni süresi geçtiği halde verilmemesi durumunda, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmayacağının kabul edildiği, Kanunun 72. maddesinde, takdir komisyonunun illerde defterdarın, ilçelerde mal müdürünün veya bunların vekil olarak atayacağı memurların başkanlığı altında, ilgili vergi dairesinin yetkili iki memuru ile seçilmiş iki üyeden kurulacağı, 73. maddesinde, üyelerin, tüccarlar için ticaret odasınca, diğer sanat ve meslek erbabı için bunların mensup oldukları mesleki teşekküllerce kendi üyeleri arasından veya hariçten seçileceği, komisyon toplantılarına mükellefin sanat veya meslek bakımından bağlı veya ilgili olduğu teşekkülden, servet takdiri işlerinde ise yalnız Ticaret Odasından seçilen üyelerin iştirak edeceği, ticaret odası ve mesleki teşekkül bulunmayan yerlerde bunlar tarafından seçilecek üyelerin, yukarıdaki esaslara göre belediyeler tarafından seçileceği, 74. maddesinde ise, takdir komisyonlarının yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmak konusunda görevli oldukları hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dosyaların İncelenmesi” başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasında da, Danıştay ile İdare ve Vergi Mahkemelerinin bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapacakları, Mahkemelerin belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının 2008 yılına ait mal alışlarına ilişkin Form Ba listelerinin tetkiki neticesinde, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediği yönünde hakkında vergi tekniği raporu tanzim edilen … Ltd. Şti.’den mal ve hizmet alımlarının bulunduğunun belirlenmesi üzerine, dönem matrahlarının tespit edilmesi amacıyla takdir komisyonuna sevk edildiği, takdir komisyonunca mükellefin tarh dosyasının tetkiki ile haricen yapılan araştırmalar neticesinde yapılan işin türü, iş yeri mevkii, emsali mükelleflerin beyan durumu ve dönem hasılatları, ekonomik değişimler ve benzeri tüm faktörler dikkate alınarak faturaların toplam tutarının matrah farkı olarak belirlendiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Mahkemece 2577 sayılı Kanunun 20. maddesi gereğince, davacının fatura aldığı ve sahte fatura düzenleyicisi olduğu iddia edilen mükellef hakkında düzenlenen vergi tekniği raporu incelenerek öncelikle bu mükellefin sahte belge düzenleyicisi olup olmadığının irdelenmesi, sahte belge düzenleyicisi olduğu kanaatine varılması durumunda sahte belge kullanmanın temel amacının daha az vergi ödemek olduğu hususu dikkate alınarak davacının bu faturalarda gösterilen mal ve hizmetleri gerçekte aldı ise kimlerden ne şekilde aldığına dönük dosyaya kanunen kabul edilebilir bilgi ve belge sunup sunmadığı araştırılarak bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyorum