Danıştay Kararı 4. Daire 2016/10424 E. 2020/5747 K. 15.12.2020 T.

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2016/10424 E.  ,  2020/5747 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/10424
Karar No : 2020/5747

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. … (Aynı adreste)
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Gıda ve Tekstil Sanayi Ticaret Limited Şirketi
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket adına, takdir komisyonu kararları ile belirlenen matrahlar üzerinden re’sen tarh edilen 2008/1 ila 12 dönemi vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; davacı şirketin, zamanaşımı süresini durdurmak amacıyla takdire sevk edilmesinin zamanaşımını durdurmayacağı, bu durumda, uyuşmazlık konusu vergi ve ceza 31/12/2013 tarihi itibariyle tarh zaman aşımına uğradığından 02/12/2014 tarihinde tebliğ olunan vergi ziyaı cezalı tarhiyatta hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı şirket adına yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

TETKİK HÂKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Re’sen Vergi Tarhı” başlıklı 30. maddesinde, re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması şeklinde tanımlanmış ve maddenin 6. bendinde, tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunmasının re’sen tarh nedeni olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Kanunun “Takdir Kararı” başlıklı 31. maddesinde, takdir komisyonunca belli edilen matrah veya matrah kısmının takdir kararına bağlanılacağı belirtilmiş; “Komisyonların Görevleri” başlıklı 74. maddesinin (a) fıkrasının 1. bendinde, yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmak; 2. bendinde de vergi kanunlarında yazılı fiyat, ücret veya sair matrah ve kıymetleri takdir etmek komisyonun görevleri olarak belirlenmiş, 75. maddesinde ise, 72. maddenin birinci fıkrasına göre kurulan takdir komisyonunun, 74. maddeki görevleri dolayısıyla bu Kanunda yazılı inceleme yetkisine haiz oldukları hükme bağlanmıştır.
Yukarıda belirtilen yasa kurallarına göre takdir komisyonu, bütün vergi türleri için matrah takdirine yetkili olup, bu yönde bir düzenleme olmadığı halde katma değer vergisi açısından matrahı belirleme yetkisi olmadığının kabulü verginin kanuniliği ilkesine aykırıdır. Vergi türleri bakımından matrahın nasıl belirleneceği, kendi özel kanunlarında düzenlenen “istisna”, “muafiyet”, “kanunen kabul edilmeyen gider”, “oran”, “indirim mekanizması” gibi çeşitli vergisel kurumlar ile belirlenmiştir. Takdir komisyonları, matrahı belirlenecek verginin özel kanununda sayılan bu düzenlemeleri esas alarak matrah takdir edecektir. Burada önemli olan husus, matrah takdiri için takdir komisyonuna sevkin yapıldığı sırada re’sen takdir nedeninin belli ve bunun takdir komisyonunca da biliniyor olması gerektiğidir. Yoksa 74. maddede de belirtildiği üzere takdir komisyonlarının takdir sebebi bulunup bulunmadığını inceleme yetkisi bulunmamaktadır. Bu şartların yerine getirilmesi durumunda ise takdir komisyonları her türlü inceleme yetkisini haiz olup, kendileri inceleme yapabilecekleri gibi inceleme yetkisini haiz diğer şahıs ya da kurumlar tarafından yapılmış incelemeleri dikkate alarak matrah takdir etmelerinde de yasal bir engel bulunmamaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 113. maddesinde, zamanaşımı, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkması olarak tanımlanmış ve bu durumun mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade edeceği, 114. maddesinde ise, “Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkur komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren işlemeye devam eder” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre takdir komisyonu kararlarına istinaden yapılan re’sen tarhiyatlarda zamanaşımı hususunun olup olmadığının tespiti için takdir komisyonuna sevk tarihi, takdir komisyonu kararının vergi dairesine tevdi tarihi, ihbarnamenin tebliğ tarihi ve takdir komisyonunda geçen süreye (takdir komisyonuna sevk tarihi ile takdir komisyonu kararının vergi dairesine tevdi tarihi arasındaki süre) bakılarak karar verilmelidir.
Bilindiği üzere 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinde sayılan re’sen vergi tarhını gerektiren sebeplerin varlığı halinde vergi inceleme elemanlarınca ilgili dönem matrahını re’sen tarh edilebileceği gibi takdir komisyonuna sevk edilerek de sözkonusu işlem yapılabilmektedir. Kanunun 74. maddesinde ise, takdir komisyonlarının görevlerini yaparken takdir sebeplerinin bulunup bulunmadığını inceleyemeyeceği, hatalı gördüğü işlemlerde ilgili vergi dairesini yazı ile ikaz etmeye mecbur olduğu hükme bağlanmıştır. Bu itibarla, takdir komisyonu takdir nedenleri ile ilgili herhangi bir belirleme yapma veya değiştirme hakkına sahip değildir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, takdir komisyonu kararına göre yapılan tarhiyatlarla ilgili uyuşmazlıklarda, zamanaşımı ile ilgili hususların çözümünde öncelikle takdir komisyonuna sevk edilmekle zamanaşımının durduğunun kabulü gereklidir. Takdir sebeplerinin varlığı ile ilgili hususlar da ayrıca değerlendirme konusunu oluşturur. Bu nedenle, takdire sevk nedeninin olmadığının tespiti halinde, zamanaşımına geçmeden sadece bu gerekçe ile idari işlem iptal edilmelidir. Dolayısıyla, takdire sevk tarihine bakılarak sadece zamanaşımını kesmek amacıyla takdire sevk edildiği sonucuna varılarak ya da takdir sebeplerinin bulunmaması halinde takdire sevk işlemlerinin zamanaşımını durdurmayacağının kabulünde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Zira, takdir sebeplerinin varlığı halinde; zamanaşımı süresi dolmadan her zaman takdire sevk işlemi yapılabilir. Mevcut vergi incelemeleri tamamlanmadan da takdire sevk işleminin bu çerçevede yapılabileceği ve tamamlanan inceleme sonucunda elde edilen bilgi ve donelerin takdir komisyonunca da değerlendirilebileceği tabiidir.
Dosyanın incelenmesinden, Marmara Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığı’nın iş emrine istinaden davacı şirketin adresinde Sulh Ceza Mahkemesi kararı doğrultusunda 25/12/2013 tarihinde aramalı inceleme yapıldığı ve davacı şirketin defter ve beyannamelerinin gerçek durumu yansıtmadığından bahisle 26/12/2013 tarihinde takdir komisyonuna sevk edildiği, belgesiz alış-satış tespitine ilişkin olarak hakkında düzenlenen … tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporu dikkate alınarak 29/11/2014 tarihli takdir komisyonu kararıyla matrah takdirinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, 2008 dönemine ilişkin olarak 31/12/2013 tarihinde dolan tarh zamanaşımı süresinin dolmasından önce 26/12/2013 tarihindeki sevk işleminin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 114. maddesi uyarınca işlemeye devam eden tarh zamanışımı süresini durduracağı ve takdir komisyonunun matrah belirleme yetkisi bulunduğu açık olduğundan, uyuşmazlığın esasının incelenerek karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla; yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın kabulü yönündeki Vergi Mahkemesi kararında yasal isabet bulunmamaktadır.
Bununla birlikte; davacı şirket adına muhtelif dönemlere ilişkin olarak ve vergi inceleme raporlarına istinaden re’sen tarh edilen kurumlar vergisi, geçici vergi, katma değer vergisi ve stopaj (gelir) vergisi tarhiyatlarının kaldırılmasına ilişkin Mahkeme kararlarının, Danıştay Dördüncü Dairesinin 15/12/2020 tarihli kararları ile ” uyuşmazlıkta, usulüne uygun şekilde alınmış bir Mahkeme kararına dayanılarak yapılan aramada el konulan bir kısım belgeler ile sabit diskin davacı şirketin kullanımında olduğu işyeri adreslerinden temin edilmiş olması ve ele geçirilen sabit diskin çözümlenmesiyle şirket adına tutulan gayri resmi ve resmi kayıtların dökümüne ulaşıldığı anlaşıldığından, söz konusu kayıtlar vergiye tabi olayın ispatı için maddi delil niteliğinde bulunduğundan, bu kayıtlarla yükümlünün yasal kayıtlarının karşılaştırılması suretiyle belirlenen tespitlere dayanan dava konusu cezalı tarhiyatta yasal isabetsizlik görülmediği” gerekçesiyle bozulmasına karar verildiğinden, yeniden verilecek kararda, anılan dava dosyalarının dikkate alınacağı da kuşkusuzdur.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 15/12/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Uyuşmazlıkta, davacının takdire sevk edildiği tarih itibarıyla ortada re’sen takdir nedeninin bulunmadığı, davacı şirketin 26/12/2013 tarihinde takdire sevkinden sonra düzenlenen 11/11/2014 tarihli vergi tekniği raporuna dayanılarak matrahların belirlendiği ve re’sen takdir nedeni bulunmadan yapılan takdire sevkin zamanaşımı süresini durdurmayacağı açık olup, 2008 yılının muhtelif dönemine ilişkin cezalı tarhiyatlara ilişkin ihbarnamelerin davacı şirkete tebliğ edildiği 02/12/2014 tarihi itibariyle tarhiyata konu vergi alacağının zamanaşımına uğradığı anlaşılmakla, cezalı tarhiyatlarda zamanaşımı nedeniyle hukuka uyarlık bulunmadığından, sonucu itibariyle hukuka aykırı olmayan temyize konu Mahkeme kararının belirtilen gerekçelerle onanması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyorum.