Danıştay Kararı 4. Daire 2009/6044 E. 2009/5180 K. 27.10.2009 T.

4. Daire         2009/6044 E.  ,  2009/5180 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2009/6044
Karar No: 2009/5180

Temyiz Eden : …
Karşı Taraf : Göztepe Vergi Dairesi Müdürlüğü/İSTANBUL
İstemin Özeti : Davacı şirket adına, 1994, 1995, 1996, 1997, 1998 ve 1999 yıllarına kurumlar vergisi ve ek kurumlar vergisi beyannamelerinin verilmediğinden bahisle takdir komisyonu kararına dayalı olarak resen salınan vergi ve kesilen cezaların tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle dava açılmıştır. … Vergi Mahkemesi … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; 24.5.1999 tarih ve 559 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 4366 sayılı Kanun uyarınca davacı şirketin 1.1.1999 tarihinde münfesih olduğu, yargılama hukuku kurallarına göre dava ehliyetinin varlığının, öncelikle dava açanın taraf olma ehliyetinin bulunmasına bağlı olduğu, şirket ehliyetinin tüzel kişiliğin kazanıldığı tarihten itibaren kaybedildiği tarihe kadar mevcudiyetini koruduğunu, başka bir anlatımla, şirketin hak sahibi olması veya borçlu kılınabilmesinin ancak tüzel kişilik kazandığı tarihle bu kişiliğin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklı bulunduğu, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre, şirket tüzel kişiliğinin feshi ile ticaret sicilinden silineceği, olayda, davacı şirket tüzelkişiliğinin 4366 sayılı Kanun uyarınca 1.1.1999 tarihinde sona erdiği, bu tarihten sonra şirketin hak sahibi olması, borçlu kılınması ve temsili hukuken mümkün bulunmadığından davada taraf da olamayacağından ehliyet nedeniyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı, kuruluşundan itibaren hiç bir ticari faaliyetinin olmadığı, vergi dairesinin mükellefiyetini 31.12.2002 tarihinde resen terkin ettiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun bulunan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi : Uyuşmazlıkta, yükümlü şirketin muhtelif yıllara ilişkin vergi borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle şirket temsilcisi tarafından açılan davayı, şirketin, 24.6.1995 tarihli 559 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 4366 sayılı Kanun gereği sermaye arttırımı yapmadığından 1.1.1999 tarihinde münfesih olduğu, bu tarihten itibaren tüzelkişiliğinin son bulması nedeniyle temsilinin de sözkonusu olamayacağı gerekçesiyle ehliyet yönünden reddeden … Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
24.6.1995 tarihli 559 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 2 nci maddesinde, esas sermayesi beşmilyar Türk Lirasından aşağı olan anonim şirketler ile beşyüzmilyon Türk Lirasından aşağı olan Limited şirketlerin bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde sermayelerini bu miktarlara çıkararak tescil ettirmedikleri takdirde münfesih olacakları hükme bağlanmıştır. Türk Ticaret Kanununun 439 ncu maddesinde ise, infisah eden şirketin tasfiye haline gireceği, tasfiye haline giren şirketin hükmi şahsiyetini muhafaza edeceği tasfiye halinde şirket organlarının durumunu açıklayan 440 ncı maddesinde ise, şirketin tasfiye haline girmesi durumunda organların vazife ve selahiyetlerinin, tasfiyenin yapılabilmesi için zaruri olan ve fakat mahiyetleri icabı tasfiye memurlarınca yapılamayan muamelelere inhisar edeceği belirtilmiştir.
Olayda 24.6.1995 tarihli ve 559 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 8.6.1998 tarihli ve 4366 sayılı yasa gereğince 1.1.1999 tarihinde münfesih olan şirket adına düzenlenen ödeme emrine karşı dava açılmıştır. Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümleri uyarınca şirket infisah etmiş, ancak tüzel kişiliği sona ermemiştir. Dosyanın incelenmesinden, şirketin 1988 yılında kurulduğu ve ticaret siciline tescil ettirildiği, ilk iki yıl için şirket müdürlüğüne … ve …’ın seçildiği, sonrasında şirketin gayri faal duruma düşmesi ile yeni müdür atanmadığı dava, dilekçesinin adı geçen şahıslar tarafından imzalanarak dava açıldığı görülmektedir.
Bu durumda,gayrifaal durumda olan şirketin adına tesis edilen işlemlere karşı dava açma hakkının olmadığından söz etmek mümkün bulunmamaktadır.
Bu nedenle şirket menfaatinin hukuken korunması açısından davacının dava açma ehliyetine sahip olduğunun kabulü ile işin esasının incelenmesi gerekirken bu hususların gözardı edilerek verilen kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz olunan Vergi Mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince, dava dosyası tekemmül ettiği için davacının yürütmenin durdurulması isteminin incelenmesine gerek görülmeyerek işin esası incelenip gereği görüşüldü:
Davacı şirketin 1994, 1995, 1996, 1997, 1998 ve 1999 yıllarına ait kurumlar vergisi ve ek kurumlar vergisi beyannamelerinin verilmemesi nedeniyle takdir komisyonu kararına dayalı olarak resen salınan vergi ve cezaların tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle şirket temsilcisi tarafından açılan davayı, şirketin, 24.6.1995 tarihli 559 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 4366 sayılı Kanun gereği sermaye arttırımı yapmadığından 1.1.1999 tarihinde münfesih olduğu, bu tarihten itibaren tüzelkişiliğinin son bulması nedeniyle temsilinin de sözkonusu olamayacağı gerekçesiyle ehliyet yönünden reddeden Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
Limited şirketler Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde kurulup, faaliyet gösteren tüzel kişilikler olup ve yine bu Kanunda yer alan şartlar dahilinde infisah yada tasfiye yoluyla tüzel kişilikleri sona ermektedir. 24.6.1995 tarihli 559 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 2 nci maddesinde, esas sermayesi beşmilyar Türk Lirasından aşağı olan anonim şirketler ile beşyüzmilyon Türk Lirasından aşağı olan limited şirketlerin bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde sermayelerini bu miktarlara çıkararak tescil ettirmedikleri takdirde münfesih olacakları hükme bağlanmıştır. Türk Ticaret Kanununun 439 ncu maddesinde ise, infisah eden şirketin tasfiye haline gireceği, tasfiye haline giren şirketin hükmi şahsiyetini muhafaza edeceği tasfiye halinde şirket organlarının durumunu açıklayan 440 ncı maddesinde ise, şirketin tasfiye haline girmesi durumunda organların vazife ve selahiyetlerinin, tasfiyenin yapılabilmesi için zaruri olan ve fakat mahiyetleri icabı tasfiye memurlarınca yapılamayan muamelelere inhisar edeceği belirtilmiştir.
Dosya içeriği bilgi ve belgelerin incelenmesinden, şirketin 1988 yılında ticaret siciline tescil ettirilerek hukuki kişiliğini kazandığı, ilk iki yıl için şirket müdürlüğüne … ve …’ın seçildiği, sonrasında şirketin gayri faal duruma düşmesi ile yeni müdür atanmadığı, dava dilekçesinin anılan şahıslar tarafından imzalanarak dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Türk Ticaret Kanununun 439 uncu maddesinde, infisah eden şirketin tasfiye haline gireceği, ancak hükmü şahsiyetini muhafaza edeceği kurala bağlandığından davacı şirketin söz konusu yasal düzenlemeler uyarınca infisah etmesine karşın tüzel kişiliğinin sona ermediği açıktır. Davacının yasa gereği münfesih sayılmasından sonra tasfiye işlemlerine başlamadığı ve yeni bir kanuni temsilci atanmamış olması karşısında dava dilekçesini imzalayan şahısların kanuni temsilci sıfatının devam ettiğinin kabulü gerekir.
Bu nedenle, gayrifaal durumda olan şirketin menfaatlerinin korunması açısından Vergi Kanunları uyarınca adına tesis edilen işlemlere karşı dava açma ehliyetine sahip olduğunun kabulü ile işin esasının incelenmesi gerekirken davayı ehliyet yönünden reddeden mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle … Vergi Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49 uncu maddesinin 1/c bendi uyarınca bozulmasına 27.10.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.